Yazıya başlamadan önce, 10 yıl önce bugün yaşanan felaketin yanında, 10 yıldır her gün türlü felaketlere de maruz kalan herkese sabır dilemek istiyorum. Şu an, tüm iyi niyetimle güzel şeyler dilemek isterken de fark ettim ki, devletin basiretsizliği nedeniyle hiçbir şey dileyemiyor insan. Yahu 10 yıl geçmiş, hala daha hiçbir şey yapılmadıysa, hatta üstüne utanmadan bir de yapılanlar bozuluyorsa ne dilenebilir ki? Bugün "geçmiş olsun" geçerli bir dilek değil, "en yakın zamanda yaraların sarılması" geçerli bir dilek değil... 10 yıl geçmiş zaten. Ben yine depremi yaşayan, ondan doğrudan ya da dolaylı zarar görenlerin şahsında, bütün Türkiye için basiretli bir devlet ve yalnızca gölge etmeyen bir hükûmet dileyeyim, başka ihsan istemez. İnsanlar hâlâ aç biilaç yaşarken Çırağan'da orucunuzu açacağınız hurmalar boğazınızda kalsın. Çaresizlik ancak bu kadar güzel öğretilir...
-----------------------------
Medyada dün yer alan bir habere göre Kocaeli Valiliği, deprem sonrasında Saddam Hüseyin tarafından yapılan 10 milyon dolarlık bağışla inşa edilen Arızlı Irak Konutları'nda oturan depremzedelerin yerine bürokrat takımını yerleştirmekte imiş. Radikal'de yer alan haberde, Özel İdare Müdürlüğü'nün mülkiyet sahibi olduğu, orada oturan vatandaşların mülkiyeti almak için dava açtığı ancak kaybettiği iddiasından bahsedilirken, Sol.org'da yer alan haberdeyse "Valilik ve Özel İdare Müdürlüğü'nce hazırlanan protokolle konutlar, 2001 yılında 5 yıllık süreyle depremzedelerin yerleştirilmesi için tahsis edildi ve bu süre daha sonra 5 yıl daha uzatıldı." Yani eğer bu ikinci haber doğruysa, şu anki hükûmetin bayıla bayıla sayıkladığı 5+5 formülü burada teorik olarak uygulamaya konmuş, ama uygulamada aksi yönde hareket edilmekte. Bu esnada Radikal'in haberine göre bir önemli nokta da, "Kocaeli Valiliği'nin konu hakkında açıklama yapmama kararı almış" olması. İşte bu kadar kolay! Koskoca devlet seninle benimle uğraşmak zorunda mı kardeşim? Haşa! Devletin sağ yanağı polis dururken!
Önce Polis
Bu esnada, geçen hafta da konutlara Kocaeli Emniyet Müdürü Osman Çapalı taşınmış. Aynı kaynaktaki habere göre bir de "Arızlı Konutları" 'yalnızca depremzedelerin oturması' koşuluyla yapılmış. Ki, makûl olan da budur. Varını yoğunu kaybetmesinde, onda olmasa bile sonraki rehabilitasyon sürecindeki başarısızlıkta devletin ciddi payı olan insanlara birkaç yıl koklatılıp sonra devletin yanakları otursun diye kimsenin hibe yapacağını sanmıyorum şahsen. Ama ne yazık ki, "burası Türkiye".
Gelelim Asıl Meseleye
Üzgünüm, bu başlı başına önemli bir sorun olan "depremden bugüne olan biten" konusunun bir alt başlığı olan "depremzedelere verilen desteğin kesilmesi" meselesini dahi bir bırakmak zorunda kalmak istemezdim ama olayın içinde yine dikkatimizi artık daha az çekmeye başlayan çok tanıdık bir şey var. Polisin insanlara saldırması! Aynı olayın farklı kaynaklardaki fotoğraflarına ve Kanal D haberden alıntı videosuna bakalım. Sağ üst taraftaki ilk fotoğraf, Mynet Haber'den alıntı. Polis milli marşı tersten okutmaya çalışıyor gibi görünse de pek öyle değil. Hemen aşağıda Kanal D Haber'in videosuna bakın:
İkinci fotoğrafımız, Radikal'in "Depremzede çöpe gitti!" başlıklı fotoğrafından:
Bu iki fotoğrafta lütfen özellikle ilkinde saldırıya uğrayan şahsın aldığı pozisyona, onu alıp kenara atmaya çalışan iki polisten birinin hırsla adamı aşağı yuvarlama çabasına dikkat edin. Üçüncü fotoğrafa bakalım:
Konudan biraz sapıyoruz ama bunu paylaşmazsam çatlardım. Bu fotoğraf da, Cihan Haber Ajansı'nın (CİHAN) ve Samanyolu Haber'in olaya nasıl yaklaştığını gösteriyor sanırım. Aynı haber, aynı olaylar ve arkadaşlarının yanında muhabbetten kalkmış elleri arkaya bağlamış yürüyen bir dayının fotoğrafı. Haber7'nin de aynı fotoğrafı kullanmış olması şaşırtıcı değil elbet.
Son olarak da Hürriyet'in, habere ilişkin foto galerisinden bir fotoğraf:
Videoyu izlediyseniz bu kareyi gördünüz zaten. Polis meğer adamı çöpe sığdıramayınca kenara atmaya karar vermiş! Ayrıca bu muamelede başı çeken, "şef garson" misali farklı kılıklı polise de dikkat etmeden geçmeyelim. Ama ne yazık ki kaskı yok ve kaskındaki numarayı göremiyoruz. Tüh! Hakkında hiçbir şey iddia edemeyeceğiz demek... Ama bizim IP'miz belli, yerimiz yurdumuz belli. Bir şey olursa polis bize bir cop kadar yakın! "15x İmdat! Polis!" hattı henüz uygulamaya geçmedi ne yazık ki memlekette.
Bu İlk Değil
Bu ilk değil derken, polis şiddetini kast etmiyoruz tabii ki. Yeni Şafak'ın bu sefer 2003 yılında Bingöl'deki depremde mağdur olanlara ilişkin haberine baktığımızda da çok benzer bir şey görüyoruz. Çadır alamadığı için valilik binasına yürüyen insanlar, üzerlerine minibüs süren ve -umuyorum havayadır- ateş açan polis. Tarih bu kadar da spesifik olarak tekerrür etmemeli yahu!
Eğer ki "suçu ve suçluyu övmek" (TCK 215) diye bir ceza varsa, polis hakkında olumlu bir şey ifade edeni hemen içeri almak lazım. Polise karşı olan hislerimi daha fazla ifade etmemi yüce devlet "ifade özgürlüğünü engelleme özgürlüğü"nü kullanarak engellediğinden, sıradaki şarkı Özcan Deniz'den onlara gelsin! Lütfen yanlış anlaşılmasın, vatandaşın üzerine minibüs süren, haksız yere itip kakıp yerlerde sürükleyen, hastaneye biber gazı atan, keyfi olarak insan öldüren polise karşı çok olumlu hisler belirtmemin "suçu ve suçluyu övmek" (TCK 215) kapsamına girmesinden korktuğumdan böyle bir yola başvurmak durumunda kalıyorum;
"Derin duygular besliyorum sana karşı,
Sevgi değil içimdeki..."
The K-T Extinction Ended Which Geological Period?
-
Test your wits on the Slate Quiz for Nov. 14, 2024.
1 saat önce
5 yorum:
Az önce tekrar izledim ve videoya yazılı birkaç not ekledim. Ekranın %96,8'ini içine alan flash tv ya da reha muhtar çemberleri değil, sadece söylenen ve yapılanların şaşkınlıkla gözden/kulaktan kaçmasını engellemek için birkaç not.
Bu arada ben mi çok iyi niyetliyim yoksa gerçekten öyle mi bilmiyorum ama, insanlar yolu çöp kutularıyla kapatmaya çalışırken polisin birinin "at dışarı!" diye bağırdığını not olarak ekledim. O at dışarı şahıs için değil de, çöp kutusu için olabilir. Ama sonuçta o emri verebilecek yetkide görünen "üst" en sonda adamı aşağı yuvarladığı için (fotoğraflarda görebilirsiniz), sanırım ben polisin hak etmediği derecede, gereksiz yere iyi niyetliyim.
Babam polis oldugu icin soylemiyorum ama polisler (aslinda her 'grup' icin) hakkinda genelleme yapmama taraftariyim. Her ne kadar zamaninda ben de belli sorunlar yasamis olsam da bence polis sadece halki yansitiyor. Daha gecen yil Taksim'de genc bir polisin biber gaziyla yaptigi "delikanliliga" sahit oldum. Belli ki 6 aylik polis okulundan yeni mezun olmus, isin hala egoyu tatmin bolumunde bir arkadasti. Sonucta bu adama 6 ayda sen milleti boyle ezeceksin diye ogretmiyorlar (aksini iyice ogretmeliler gerci, orasi ayri). Ama demek istedigim bu polis bu vatandastan cikiyor.
@selcuk: sitedeki Polis, Polis Şiddeti Etiketleri olan yazıları özellikle bu yazıların altındaki yorumları inceleyebilirsin.
selçukçum, öncelikle bir yorum -özellikle de karşıt bir yorum- yaptığın için teşekkür ediyorum =)
sonralıkla da, karşıt bir yorum gibi görünen, bizi destekleyen bir yorum yaptığın için teşekkür ediyorum. şimdi okudum da, bu karara vardım =p
şaka bir yana, bu polisin bu vatandaştan çıktığı konusunda çok haklısın bi' kere. yani herkes süper sağlıklı, şiddet eğilimi sıfır da, polis olunca deliriyor değil. ama eğitimi vermeden insanların eline güç -her türlü güç olabilir bu, rütbesinden, armasından tut, silahına kadar- verdiğin zaman sonuç korkunç oluyor.
bunun yanında şöyle çok ciddi bir sorun var -ki bu yazının esas vurgusu o, az önce tamamladığım son (adalete(,) doğru bir adım) yazıda da senin bu yorumun üzerine özellikle onu vurguladım- türkiye'de polis teşkilatı üyeleri yetkisini, sınırları fazlasıyla aşıyor. senin bahsettiğin örnekler de sınırı aşanlar, benim burada yazdıklarım da. shelbyl yazmıştı sanırım bir yazıda "polis, devletin şımarık çocuğu" diye. direnen depremzede adamı bayır aşağı atma yetkisi var mı polisin? ne yapabilir, mukavemetten alır götürür, sonra savcı alır ifadesini (gerçek anlamda). veya beylik tabanca, polis teşkilatına öldürme "hakkı" verir mi? vermez, ama teşkilatın üyeleri öyle davrandığı ve sonuçta da herhangi bir yaptırımla karşılaşmadığında da o hakkı dolaylı olarak verdiğini göstermiş olur.
bir de yine bu yazıda konu olan haberde farklı kıyafetli bir polisten bahsediyoruz hani. sen daha iyi bilirsin ama tahminimce diğerlerinin 'üst'ü konumunda bir insan o? ego tatmini kısmını çoktan atlatmıştır, yasama/yürütme ve yargının el birliğiyle ona sağladığı gevşeklikten yararlanıyor sadece. "ce!" demeden cemaat anlaşılır buradan.
"bütün polisler şiddet eğilimlidir, tü kakadır" gibi bir genelleme yapmıyorum, yanlış anlaşılmasın. derdim kişilerle değil, kurum ve üniformalarla. 'mutlaka iyi/kötü insanlar da vardır teşkilatta' gibi yuvarlak bir laf etmeyeceğim, ama kurallar, içlerindeki potansiyel en kötüye göre olmalı. sorunun da kökten çözüm için de önce yasaların düzeltilmesi, sonra da o yasaların uygulayıcılarının nasıl uygulayacağının, yetki sınırlarının çok iyi çizilmesi, aşıldığında yaptırımlarının belli olması (senden alıntıyla "aksinin iyice öğretilmesi") gerekir.
işte böyle =) derdimi kısa pek anlatamıyorum, uzun anlatınca da hep daha asabi algılanıyor. öyle algılanmayacağını umuyor, selam ediyor, esenlikler diliyorum..
Mort, tesekkur ediyorum. Yanlis anlasilmasin, sen de anlamamissindir zaten, seni ve komunal iskembe ailesini genelleme yapmakla itham etmiyorum -haddim degil zaten ;)-. Ama yapanlar, ve uzerinine duseni yapmadan herseyi kolayca elestirenlar oluyor. Benimkini ozelestri olarak da alabilirsin. Turkiye vatandaslari olarak biraz daha iyi bir "performans" sergilememiz gerektigini dusunuyorum sadece. Bu yuzden hep daha ornek ve caliskan bir ogrenci olmaya baslayacagim diyorum ama henuz olmadi. Hadi bakalim...
Yorum Gönder