2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

3 Mayıs 2014 Cumartesi

2014 ve 2009 yerel seçimlerinde Ankara'da hile yapıldı mı? Mevcut analizlere bir katkı

Gelen talep üzerine bir süre önce 2009 ve 2014 Ankara yerel seçimleri ile ilgili kendi bloğumda yayınladığım iki analizin sadeleştirilmiş bir özetini buradan sizlerle paylaşmak istiyorum. Her iki analizin de İngilizce olarak ve biraz daha detaylı ve teknik dille yazılmış versiyonlarını buradan ve şuradan okuyabilirsiniz.

Analize başlamadan önce biraz ön bilgi: 


30 Mart 2014 seçimleri sonrasında en çok tartışmaya neden olan konu Ankara büyükşehir belediye başkanlığı yarışında kimin daha çok oy aldığıydı. Henüz YSK kesin sonuçları ilan etmediği için tam resmiyet kazanmamış olsa da AKP'nin adayı Melih Gökçek ilk açıklanan sonuçlara göre tüm oyların sadece %1.1'ine denk gelen, 32,000 oy civarı bir farkla zaferini ilan etmişti.

CHP kendi yaptığı takip ve topladığı bilgiler ışığında açıklanan sonuçların yanlış olduğunu, seçimi Mansur Yavaş'ın kazanmış olması gerektiğini iddia etti. Önce İl Seçim Kurulu'na gidildi. Oyların yeniden sayılması, iptal edilen oyların da tekrar değerlendirilmesi istendi. Ayrıca birleştirme tutanaklarında yapılan şaibeli hatalara da itiraz edildi. Ana muhalefet partisi, bu talepler reddedilince YSK’ya başvurmuş ama oradan da olumlu cevap alamamıştı.

Önceki analizler neye işaret ediyor?

Hile tartışmalarının da etkisiyle sosyal medyada muhtelif analizler yapıldı. Bu analizler CHP'nin bir girişimi olan Yerel Seçim 2014 Sandık Takip Sistemi sayesinde toplanan seçim sonuçlarını kullanarak yapıldı.

Bunlar arasında Stockholm School of Economics'de öğretim üyeliği yapan Erik Meyersson'un ortaya çıkardığı bir ilişki özellikle ilginçti. Meyersson ilk yazısında (İngilizce) hem Ankara hem de İstanbul'daki büyükşehir belediye başkanlığı (BBB) seçimlerinde geçersiz oyların oranca çok olduğu sandıklarda AKP'nin sistematik olarak daha çok, CHP'nin ise sistematik olarak daha az oy aldığını gösteriyordu. Bu sonuç, birçok sandıkta CHP'ye atılan geçerli oyların bir kısmının geçersiz sayılmış olabileceğini ve bu yüzden de AKP'nin bu sandıklarda CHP'ye nazaran daha yüksek oy aldığı şüphesini doğurdu. 


Fakat tek mantıklı açıklama tabi ki bu değil. Belki de bahsettiğimiz ilişki AKP'nin zaten güçlü olduğu ilçe ve seçim bölgelerindeki seçmenin, CHP'yi destekleyen bölgelerdeki seçmenden demografik olarak farklı olmasından kaynaklanıyor. Örneğin AKP seçmeninin ortalama eğitim seviyesinin daha düşük olduğunu hesaba katarsak tabi ki hatalı kullanılan ve dolayısıyla geçersiz sayılan oyların AKP'nin yüksek, CHP'nin daha düşük oy aldığı yerlerde kümelenmesi normal diyebiliriz.

Ancak ortada bir başka sorun var. Meyersson geçersiz oy oranları ile AKP-CHP oy farkını her ilçenin sadece kendi sınırları içindeki sandıklar arasındaki farklılıkları kullanarak analiz ettiğinde hala istatistiki olarak anlamlı ve pozitif bir ilişki buluyordu. Bir adım daha öteye giderek sadece ilçelerin kendi iç dinamiklerine değil de her ilçenin altındaki farklı seçim bölgelerinin (voting station) kendi iç dinamiklerine odaklandığında yine istatistiki olarak benzer ölçüde anlamlı ve pozitif bir ilişki ortaya çıkıyordu.

Buradan çıkan mesaj net: Seçmen davranışına dair (demografik) faktörlerin, belirli bir ilçe veya seçim bölgesi içindeki sandıklar arasında sistematik olarak farklılık göstermesi düşük bir ihtimal. O halde geçersiz oylarla AKP-CHP oy farkı arasındaki pozitif ilişkinin de seçim hilesinden kaynaklanma ihtimali o ölçüde yüksek demektir.

Eğer bu ilişkiyi seçmen davranışları ile açıklayamıyorsak, hile dışında başka ne gibi alternatif hikayeler olabilir? Belki de AKP'nin kuvvetli olduğu yerlerde CHP yandaşı sandık görevlileri ile AKP yandaşı görevliler arasındaki gerginlik ve tartışmalar normalden daha çok geçersiz oy çıkmasına sebep oldu. Fakat bu hikayede tutarlı olmayan bir nokta var. Zira CHP'nin kuvvetli olduğu yerlerde de benzer gerilim ve tartışmaların olmasını ve bunların geçersiz oy oranını yükseltmesini bekleriz.

Diyebilirsiniz ki AKP seçmeninin çok olduğu yerlerde hatalı pusulaların oranı daha yüksek olduğu için gerilim her iki tarafta da aynı bile olsa sonuca yansıması farklı olabilir. Ama bir dakika. Daha biraz önce seçmenlerin demografik farklılıklarının sonucu etkilemesini engellemek için ilçe ve hatta seçim bölgelerine odaklanmıştık. Yani bu alternatif hikaye de bulunan ilişkiyi açıklamakta yetersiz duruyor.

Bu ilişkinin hile tezi ile tutarlı olduğuna dair ek kanıtlar da var. Örneğin Meyersson şuradaki yazısında (İngilizce) benzer bir ilişkinin Adana, İzmir ve Manisa gibi illerde de gözlemlendiğini ortaya koyuyor. Daha da ilginci, geçersiz oyların oranı ile AKP-CHP oy farkı arasındaki ilişki AKP'nin açık ara üstün olduğu illerde çok daha zayıf duruyor. Bu önemli bir kanıt çünkü şayet ortada bir hile varsa,
 parti örgütlerinin stratejik davranarak kazananı kendi lehlerine değiştirebilecekleri illere yoğunlaşırlar.


Son olarak Meyersson, bu son seçimlerde Ankara'da CHP'nin ortalamanın --daha doğrusu ilçeler bazında aldığı oy oranlarının medyanının-- üzerinde başarı gösterdiği yerlerde kuvvetli bir ilişki bulurken, daha düşük oy aldığı yerlerde ise aynı ilişkinin oldukça zayıf olduğunu gösterdi. Gerçekten de eğer AKP örgütleri hile çabalarını CHP'nin daha güçlü olduğu ilçelere yoğunlaştırarak sonuçlara daha çok etki edeceklerini hesaplamışlarsa tam da bu tarz bir sonuç beklerdik.

Mevcut analizlere katkı: 2009 sonuçları ışığında son seçimlerde ne oldu?

Bu özetten sonra gelelim yaptığım analizlere. İlk analizde Ankara'daki son yerel seçimlere odaklanıyorum.

Soru şu: AKP şayet hile yaptıysa acaba gerçekten hilenin daha çok ekstra oy getirebileceği yerlere mi odaklanmaya çalıştı? Tabi bu bölgeleri belirlerken objektif kriterlere ihtiyaç var. Parti örgütleri bunun için muhtemelen yaptırdıkları anketlere ve önceki yerel seçimlerdeki performanslarına bakıyorlar. Anket sonuçlarına dair elimizde bilgi yok ama 2009 seçimlerinde hangi partinin hangi ilçede en çok oyu aldığına ve ikinci sıradaki partiye ne kadar fark attığına bakarak Ankara'yı farklı kısımlara ayırmak mümkün.

TUİK'in online veritabanından indirdiğim mahalli idareler seçim sonuçlarını kullanarak 2009 yılında Ankara büyükşehir belediye başkanlığı için oy kullanan tüm ilçeler arasından 4 farklı grup oluşturdum: (1) CHP veya MHP'nin en yüksek oy oranına ulaştığı ilçeler, (2) AKP'nin en yüksek oy oranına ulaştığı ilçeler, (3) AKP'nin birinci olduğu ilçeler arasında AKP'nin ikinci sıradaki partiye %10'dan daha az ve (4) %20'den daha çok fark attığı ilçeler.

Amacım geçersiz oy oranları ile üç büyük partinin (AKP, CHP ve MHP) sandık bazında aldıkları oy oranları arasındaki ilişkiyi yukarıda bahsettiğim ilçe grupları için ayrı ayrı incelemek.

Aşağıdaki iki grafik bulduğum sonuçları özetliyor. Resmi daha büyük görmek için üzerine tıklayabilirsiniz.


Önce soldaki grafiğe odaklanalım. Yatay barların her biri, geçersiz oy oranı ile belirli bir partinin aldığı oy oranı arasındaki ilişkinin şiddetini gösteriyor. Pozitif değerler bu iki değişkenin aynı yönde hareket ettiğine, negatif değerler ise ters ilişkiye işaret ediyor. Sarı, kırmızı ve yeşil barlar sırasıyla AKP, CHP ve MHP'nin oy oranlarına dair sonuçları gösteriyor. Peki bu ilişkilerin istatistiki olarak anlamlı olup olmadığını nereden biliyoruz? Bunun için barların üzerindeki siyah renkli ince çubuklara bakmalıyız. Bu çubuklar %95'lik güven aralıklarını ifade ediyor. Yani %95 olasılıkla bu iki değişken arasındaki ilişkinin kuvveti siyah çubuğun içerdiği değerler arasında bir yerde. Eğer bu aralık sıfır değerini kapsıyorsa o zaman ortada anlamlı (duruma göre pozitif veya negatif) bir ilişki olmadığı savını %95'lik bir kesinlikle iddia edemeyiz. Bu durumda iddiamızı ancak daha düşük (örneğin %90 veya altı) güven seviyelerinde savunabiliriz.

İlk önce genel resmi görmek için hem 2009 hem de 2014'de büyükşehir için oy vermiş 18 ilçenin tamamına bakalım (tam 7 ilçe bir önceki BB seçimlerinde kapsam dışındaydı). Bu sonuçlar grafiğin en üst sırasında ("All Districts") yer alıyor. Daha önce ortaya konan sonuçlarla tutarlı olarak, geçersiz oyların oranca yüksek olduğu sandıklarda CHP oy oranlarının daha düşük AKP'ninkilerin ise daha yüksek olduğunu görüyoruz. Bu ilişki güven aralıkları sıfırı dışladığı için istatistiki olarak da anlamlı.

Bu genel trend kendi içinde sistematik bazı farklı trendleri saklıyor olabilir. Örneğin ikinci sıradaki sonuçlar CHP veya MHP'nin 2009'da en başarılı olduğu ilçelerde söz konusu ilişkinin hem nicel olarak hem de istatistiki olarak daha kuvvetli olduğunu gösteriyor. Şayet AKP bu ilçeleri daha çok hedef aldıysa bu sonuç gerçekten de anlam kazanıyor.

Üçüncü sıraya bakarsanız AKP'nin en başarılı olduğu ilçelerde ise ilişkinin hem nicel olarak belirgin şekilde zayıfladığını hem de istatistiki olarak kısmen anlamsızlaştığını görebilirsiniz. Peki neden AKP'nin 2009 seçimlerinde en yüksek oyu aldığı ilçelerde hiç hile çabasına girmediğini düşünelim ki? Örneğin AKP'nin muhalefet partileri ile daha yoğun şekilde çekiştiği ilçeler ile açık ara önde olduğu ilçeler arasında hiç mi fark yok? Bunun cevabı için son iki sıraya bakmamız lazım. AKP'nin %10'dan daha az farkla birinci geldiği ilçelerde (Etimesgut, Kalecik and Mamak) kuvvetli bir ilişki varken, AKP'nin %20'den daha çok farkla birinci geldiği ilçelerde (Sincan, Altındağ, Pursaklar ve diğerleri) işe benzer bir ilişkiden eser yok. Son sıradaki güven aralıkları sıfırı içermekte.

Benzer bir analizi bu sefer her ilçenin sadece kendi içindeki dinamiklerine odaklanarak yaptığımızda ise sağdaki grafiği elde ediyoruz. Gördüğünüz gibi niteliksel olarak sonuçlar önceki analizle çok benzer. 

2009 yerel seçimlerinde de hile şüphesi var mı?

2009 yerel seçimlerinde de Ankara'da yarış oldukça çekişmeli geçmişti. AKP, CHP ve MHP sırasıyla %38.5, %31.9 ve %26.9 oy almıştı. Şayet AKP karşıtı oylar daha az ölçüde bölünmüş olsaydı yarış çok daha yakın ve hatta CHP'nin galibiyeti ile bitebilirdi. Yani Melih Gökçek ve ekibinin hile yapmak için oldukça geçerli sebepleri vardı. Ayrıca şayet 2009'da sistematik bir seçim hilesi söz konusu olmuşsa bunun nihai sonuçlara anlamlı bir yansıması da olmuş olabilir. O zaman gelin 2014'te gözlemlediğimiz bu şüphe uyanduran ilişkinin 2009'da neye benzediğine bakalım. 

İlk etapta 2009 yılında Ankara ilçe belediyeleri için atılan oyları analiz edeceğim. Aşağıdaki figür sandık bazında AKP-CHP oy oranı arasındaki fark (akpchpdiff) ile geçersiz oy oranları (invshr) arasında nasıl bir ilişkisi olduğunu gösteriyor.




Bu ilişkiyi daha belirgin bir şekilde ifade edebilmek adına her sandıktan çıkan sonuçların (AKP-CHP oy oranı farkının ve geçersiz oy oranlarının) il ortalamalarından sapmalarını hesaplayıp bu sapmaları birbirine karşı çizdirdim. Bu yüzden yukarıdaki resimde negatif [pozitif] değerler il ortalamasının altındaki [üzerindeki] gözlemleri ifade ediyor. Mavi noktaların her biri bir sandığı temsil ediyor. Burada önemli olan akpchpdiff ve invshr değişkenlerindeki ortalamadan sapmalar birbirleriyle ilişkili mi değil mi sorusu. Figürde gördüğünüz kırmızı doğrusal çizgi işte bu ilişkinin kuvvetini ve yönünü gösteriyor. Tabi bu ilişkinin doğrusal olması şart değil. İşte etrafında gri renkli güven aralığı ile çizilmiş ikinci eğri ise doğrusallık varsayımı yapmadığımız taktirde akpchpdiff ve invshr arasındaki ilişkinin nasıl gözüktüğünü gösteriyor. Her iki yöntem de ilişkinin pozitif ve istatistiki olarak anlamlı olduğuna işaret ediyor.

Bir sonraki adım olarak deminki analizi bu sefer her ilçenin sandık sonuçlarını etkileyebilecek, kendine has özelliklerini dikkate alarak tekrarlıyorum. İlçeler arasındaki sistematik farklılıkların bizi ilgilendiren ilişkiye olan etkisini arındırdığımızda ortaya işte şu aşağıdaki figür çıkıyor.


Son olarak analizimizi her bir seçim bölgesine has etkilerden arındırılmış şekilde yaptığımızda aşağıdaki ilişkiyi elde ediyoruz. Bu ilişki beklendiği gibi öncekilerden daha zayıf ama hala pozitif ve istatistiki olarak hayli anlamlı.



Aslına bakarsanız Meyersson'un 2014 için bulduğu ilişkilerin kuvvetine çok benzer sonuçları 2009 için de gözlemliyoruz. 

Kısaca özetlersek ortaya çıkan tablo şu: Eğer 2014 seçimlerinde gözlemlediğimiz ilişki bir seçim hilesine işaret ediyorsa o zaman benzer şekilde bir hilenin 2009 yılında da yapılmış olması çok muhtemel gözüküyor. Sanırım birçoğumuz için bu çok da şaşırtıcı bir çıkarım değil.

İkna olmadım, ek delil istiyorum diyorsanız Meyersson'un konuyla ilgili yazdığı şuradaki makaleye de (İngilizce) bakabilirsiniz. Kısaca özetlemek gerekirse bulduğu şey şu: Üzerinde resmi damga bulunmayan sandık tutanakları sistematik olarak AKP'nin CHP'den daha çok oy aldığı sandıklarda yoğunlaşıyor. Aynı ilişki, geçersiz pusulaların sayısının düzgün bir şekilde rapor edilmediği sandık tutanakları için de geçerli. Ayrıca problemli sandıklardaki (damgasız tutanaklar ve geçersiz pusulaların yanlış kaydedildiğine dair şikayet içeren tutanaklar) oy oranlarının dağılımı ile problemsiz sandıklardakini kıyasladığımızda problemli sandıkların problemsizlerden belirgin şekilde daha fazla AKP'ye yaradığını ve CHP'nin oy oranına zarar verdiğini görüyoruz.

Sonuç

Şu vakte kadar anlamışsınızdır ki tüm bu bahsettiğim analizler ve sonuçlar kesin hile var anlamına gelmiyor. Sadece diğer olasılığı, yani ortada hile dışında daha masum başka bir şeylerin döndüğü ihtimalini zayıflatıyor. Eğer AKP'nin her iki seçimde de hile yapmış olduğuna inanmıyorsanız, o zaman hem 2009 hem de 2014'de bulduğumuz bu şüphe uyandıran ilişkinin daha mantıklı bir açıklamasını yapabilmeniz lazım. Ayrıca neden AKP'nin hileden muhtemelen daha çok getiri sağlayacağı bölgelerde daha kuvvetli bir ilişki olduğunu ve neden AKP'nin üstün olduğu yerlerde damgasız ve itirazlı tutanakların daha yoğun olduğunu da anlatabilmeniz gerekir.

YSK eğer itiraz dilekçesindeki iddialar seçimin kazananını değiştirebilecek kadar fark yaratacak gibi duruyorsa ancak o zaman yeniden incelemeye karar veriyor. Tabi burada neyin geçerli delil olarak kabul edildiği ve bu delillerin oy oranlarında yaratabileceği farkın nasıl tahmin edildiği çok önemli. Maalesef seçim verileri üzerinde yapılan istatistiki/ekonometrik analizlerin ortaya koyduğu anormallikler bu tarz kararlarda çok etkili olamıyor. Bu analizler doğası itibariyle kesinlik arz etmediği için delil olarak kabul görmüyor. Sadece değişkenler arasında sistematik olarak bir seçim hilesi yapılmış olabileceğini gösteren ilişkileri ortaya çıkarmaya yarıyor. Bu yüzden, bu analizlerin seçimlerde makul bir hile şüphesi var mı yok mu bunu anlayabilmek ve vatandaşları bu konuda bilgilendirebilmek açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Bu analizler şayet kuvvetli hile şüphesini destekliyorsa bir sonraki seçimlerde ne gibi önlemler alınabileceğine dair de önemli dersler çıkarılabilir.

Gezi Direnişi demokratik sivil toplumun dirilişine yadsınamaz bir katkı yaptı diye düşünüyorum. Bu dirilişin önemli bir ayağını da yerel seçim süreciyle yaşadık. Ankara'nın Oyları , Oy ve Ötesi , Oyumu Çaldırtmam gibi sivil insiyatiflerin, @sandikbuglari gibi twitter gruplarının, Erik Meyersson, Murat Eren ve @erenyanik gibi seçim verilerini inceleyen ve sorgulayan kişilerin artmasını bu yüzden önemli buluyorum. Daha şeffaf, daha adil ve şaibesiz seçimler ancak tabandan gelecek daha kuvvetli tepkilerle mümkün. Muktedire bu şaibelerin farkında olduğumuzu, bunları umursadığımızı ve bu iddiaların takipçisi olacağımızı göstermeliyiz.