Toprak'ın bu kararı, evliliği kutsal bir müessese olarak nitelendiren toplumumuzda (ki görücü usülü bu kutsiyetin en temel göstergesidir) adeta bir "kutsal değerlere hakaret" havası yarattı. Gelsin röportajlar, gitsin haberler. Medya sağ olsun, ben evlenmiş kadar oldum, balayı için Bali planları yapmaya başladım dahi.
En son Türkiye'nin en popüler mülakatçısı Ayşe Arman (ki kendisi photoshop'lu fotoğraflarıyla gündemimize oturmuştu yakın zamanda, o fotoğraflar da benim kutsalıma hakaretti. Öhm.) kendisiyle bir röportaj yapmış Hürriyet gazetesinde. Ben bu röportajdan, ekşisözlük'te Toprak adına girilen entry'ler sebebiyle haberdar oldum. Entry'lerin hangi tonda olduğunu şöyle bir alıntıyla örnekleyeyim:
bundan sonraki eşi kundakta olacakmış.
Röportajdaki ton da çok farklı değil. Sürekli bir "Niye evlendiniz, bu evliliğin amacı ne, duygusal mı, mantık (para)sal mı, cinsel mi, hala daha maşallahınız var mı?" tarzı sorgulama var. Arman'ın, bu eylemi benimsemediği, ya da benimsemediği izlenimiyle röportaj yaptığı belli oluyor. Halis Bey de "Bu memlekette benim gibi 3 adam ya vardır ya yoktur, aslan gibiyim kaplan gibiyim" tarzı beyanatlar veriyor. O, bu tarz beyanatlar verdikçe insanlar daha da kızıyor; ekşisözlük'te onu Hüseyin Üzmez ile karşılaştırıyorlar.
Bence Halis Toprak - ki bir şark kurnazı havası var kendisinde - bizimle çok fena kafa buluyor. Haklı da. Çünkü iki haftadır bana da sürekli "Niye evlendiniz, amacınız ne?" diye sorsalar, ben de sallamaya başlarım. Acaba kendisinin üzerindeki sosyal baskıya dayanamayıp kızı bırakmasını, böylece bir genç kızın batak yola saplanmasını engellemeyi mi istiyoruz? Yoksa geçmişinde skandal işler olan bir adamı tekrar gündeme taşıyıp, ona sinirimizi kusup, kendimizi tatmin etmeyi mi?
Elimizdekileri ortaya koyalım. Ailenin rızası var, yani illegal bir durum yok. Halis Toprak kızı kaçıracak da değil 71 yaşındaki haliyle. Gayet anlaşmalı bir durum.
Bu onaylanabilir, ya da etik olduğu anlamına gelir mi? Hayır. Fakat medyanın derdinin bu olmadığı da belli. Ya da istemeyerek yanlış soruları soruyorlar, bilemiyorum.
İzah etmeye çalışayım. Bir kere, gelinin varlığı ile yokluğu belli değil. Sadece ismi telaffuz ediliyor. Nazlıcan. Ben hayatımda bir Nazlıcan daha tanıdım, o da dedemin koyunuydu. Bu masum ismin insanlarda yarattığı izlenimin arkasına sığınıyor medya da. Kızın eğitimi, gelmişi geçmişi yok. Varsa yoksa bir masum, şirin obje var; onu da bu azgın adam himayesine almış. Kendisini ne gördük, ne de duyduk.
İkincisi, sürekli Halis Toprak'ın eylemi sorgulanıyor. Biliyoruz ki, ülkede birçok yaşlı adam kendilerine genç eşler seçiyorlar. Dünyada bunu meslek olarak icra eden kadınlar da var. (Golddigger diye tabir edilirler hatta bunlar) Bu halde, evlilik bir profesyonel ilişki oluyor. (Ki evlilik zaten devlet ile yaptığın bir kontrattır en nihayetinde, bu ayrı bir konu ama)
Halis Toprak da çok farklı bir şey yapmıyor, fakat kendisinin "aldığı" kız bizim standartlarımız için genç. İşte tam bu noktada, Toprak'ın yerine, rıza gösteren ailenin sorgulanması lazım. Ailenin maddi durumundan dolayı izin vermeleri, "kızımız kurtuldu" mantalitesinde olmaları, başlık parası zihniyeti, kadının eğitimsizliği, sosyoekonomik yeri vs. Burada çok daha derin sorunlar var.
Kadın hakları deyince akla okula gidemeyen kızlar, başları zorla kapatılan kızlar vs. geliyor mesela; fakat o kızlar okula gidince, başları açılınca sorun çözülüyor mu, onu bilmiyoruz. Tam bu noktada Nazlıcan'ın hikayesi çok önem taşıyor aslında. Nazlıcan'ın kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini öğrenebilsek, toplumsal tutumumuzu sorgulayabilsek... Ama ülkenin en muktedir kadın gazetecilerinden birinin yaptığı koskocaman bir röportaj, Halis Toprak'ın cinsel gücünden ibaret kalıyor. Berlusconi'nin yaptığı çapkınlıkları anlatan haberlerin altına "Helal olsun adama beee" yorumu yazan, her genç kızın rüyasını "evlilik" (niteliği önemli değil, evlensin yeter) olarak lanse eden bir toplum için de, bu haber tonu gayet mantıklı zaten.
Arman, röportajın sonuna doğru "Size kadını metalaştırdığınız için kızıyorlar" tarzı bir soru soruyor. Peki ya Toprak 50 yaşında bir kadını, sırf kendine bakması için alsa, evlense, aralarında duygusal bir şey olmasa, bu sorun olur muydu? Kadını metalaştırmak ne demek? "Para"nın bağlayıcı güç olduğu her ilişkide bir metalaştırma söz konusu değil midir? Bir metalaştırma söz konusu ise, bu "ticaret"in iki tarafı yok mudur? Biz bu haberleri yaparken, okurken; gerçekten "metalaştırma" konusunu sorguluyor muyuz?
Dürüstçe kendimize bazı sorular sormamız lazım bu konuda. Yaptığımız sadece Toprak'a kızmak. Medyanın gazı geçince de, "azmış bu adam azmış" şeklinde anılacak kendisi. Nazlıcan "metalaştığı" ile kalacak, ta ki başka bir kız "metalaşana" kadar. Sorunu sorgulamayacağız biz de, öyle daha rahat çünkü.
3 yorum:
http://www.halistoprak.net/
söylediğin her şeye sonuna kadar katılıyorum.
ayrıca benim anlamadığım, insanların takıldığı şey sadece aradaki yaş farkı mı, yoksa kızın 18den küçük olması mı? adam 30 kız 17 olsa bu tepkiler gelecek miydi diye sorasım geliyor da, 30 yaşındayken 15 yaşında kızı 'alan' adamın bu ülkenin cumhurbaşkanı olduğunu hatırlayıp yutuyorum lafımı.
http://www.todayszaman.com/tz-web/news-183485-105-tmsf-confiscates-all-toprak-group-companies.html
Halis Toprak iflas etmis..."Kizimiz kurtuldu" mentalitesinde olan aileye ve Nazlican'a ne olacak bakalim?
Yorum Gönder