2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

9 Kasım 2011 Çarşamba

Senin devlet gibi, hükûmet gibi ta...

Van'da 5,6 büyüklüğünde bir artçı (veya yeni bir deprem) daha oldu. Bundan yaklaşık 1.5 saat önce. Bir otel ve birkaç binanın yıkıldığına dair haberler geliyor.

Çok yakın geçmişte olanların bir özeti:

- Doğruluğunu bilmemekle birlikte Hasip Kaplan twitter'dan "BDP Van belediyesinin 70 teknik elmanı reddedip, fasa fiso hasar tesbiti yapan 16 gündür kayıp bir hükümet var ortada." dedi az önce.

- Yardım konusundaki aczi tüm çabalara rağmen saklanamayan Kızılay, yine az önce yıkılan bina olmadığına dair açıklama yapıyor. Ne olduğunu bilmeden nasıl yardım edeceksin?

- Erdoğan Bayraktar şöyle demiş geçen depremden sonra: "'Vatandaşlarımız ağır hasarlı olan evlere kesinlikle girmesin. Sağlam olan ama sıva çatlağı, cam kırığı olanlar girsinler. Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsünün raporuna göre artçı depremler giderek azalıyor. Bu rapor doğrultusunda 5'in üzerinde bir artçı depremin olma ihtimali çok az. Bu artçı depremler vatandaşları korkutmasın.'"

- Deprem uzmanı Gündoğdu şu anda NTV'de bunun yeni bir deprem olduğuna ilişkin açıklama yaparken, bir başka uzman artçı olduğunu söyledi. Bundan şu an emin olamamaları çok doğal. Önemli olan Erdoğan Bayraktar'ın geçen depremin ardından söyledikleri:  "Depremin tarihine baktığımız zaman herhangi bir bölgede büyük deprem olduğu zaman 6.5 şiddetinden büyük olduğu zaman bundan sonra burada artçı depremler olacak. En kısa mesafe 150 km'yi etkileyecek. Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Dünyada bunun bir örneği görülmemiştir. Bugün diyebilirim ki Van merkez ve Erciş en güvenilir bölgedir. çünkü buradaki fay kırılmıştır, enerjisini boşaltmıştır. İlk 3 gün 6'ya yakın şiddetli deprem olabilir. Ondan sonra şiddeti azalır. 3 aya kadar bizim hissettiğimiz çok az ve hissetmediğimiz binlerce sarsıntı olur. Onun için burada özellikle ağır hasarlı binalar girilmesin. Yıkık binalara yaklaşılmasın. Bunun dışındaki binalara girilebilir."

- Bir başka twitter insanı, Beşir Atalay'ın "Otelde fazla müşteri yoktu" dediğini söylemiş. Şu an televizyonda otelde en az 100-150 kişi olduğu iddia ediliyor olması bir yana, "fazla" müşteri yoktu ne demek? "Artık üçün beşin hesabını yapmayıp topluca öldürüyoruz, s.ktredin 5-10 kişi varsa" mı? Ah o otelde sen de olsaydın!


- Yine doğrudan duymadım ve bilmiyorum doğru mudur ama doğruluğundan da şüphem yok; sıradaki halt da Beşir Atalay'dan gelsin: "Biz asıl hasar tespitini yarın yapacaktık."

- Bir de yine Bayraktar 29 Ekim'de "Ön hasar tespit çalışmalarının yüzde 95'i tamamlandı" demiş. Ee? Sonuç?


- Bu da var; linki şu aslında ama o link de nice insan gibi akp tarafından öldürüldüğü için buradan yakın.

Erdoğan Bayraktar, o yıkık binaların dışındaki binalar var ya...

Lan uzun uzun yazdım ama aslında söylemek istediğim bir tek şey var;

sizin yapacağınız işin ta ortasına sıçayım!



7 Kasım 2011 Pazartesi

Seçmece arama öbekleri serisi #5 (Tematik-Özel sayı)


Gün itibariyle -hatta ilk aramanın öğlen 2 gibi oluğunu düşünürsek, kurban kesim doğrama yüzme işlemleri bitip de eve gelip bilgisayara kavuştuğu andan itibaren- bütün Türkiye’nin merak ettiği bir tek soru var, sadece tam olarak şu an açılan feedjit sayfasına bakarak, memleketin dört bir yanından her dakika aranıp taranıp sorularak İşkembe’ye gelenlerin bir özetini verelim:

Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Şubat 2010" by searching for işkembe nasıl beyazlatılır.
23:22:13 -- 40 minutes ago

23:01:16 -- 1 hour 1 min ago

21:44:15 -- 2 hours 18 mins ago

Sakarya arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Şubat 2010" by searching for işkembe nasıl beyazlatılır.
20:39:04 -- 3 hours 24 mins ago

Istanbul arrived from google.com.tr on "Komünal İşkembe: Şubat 2010" by searching for işkembe nasıl beyazlatılır.
20:35:44 -- 3 hours 27 mins ago

19:04:38 -- 4 hours 58 mins ago

17:51:17 -- 6 hours 12 mins ago

15:23:17 -- 8 hours 40 mins ago

14:07:18 -- 9 hours 56 mins ago

Aslında işkembenin nasıl temizlendiğini merak ettiğinizi sanıyorum. Ama yani şuraya bir tek kişi de “işkembe nasıl temizlenir?” diye gelmediği için, “milyonlarca insan yanılıyor olamaz” diyerek temizleme ve beyazlatma işlemlerinin farklı olduğunu düşünüyorum. Karmaşık hislere gark ettiniz beni. Gark.
Neyse, belki de blogda “temizlenir” kelimesi geçmiyordur ve her şeyin sebebi de budur. Sorunuzun yanıtı şurada, buyrun bir video, bir de yazı:


Afiyet olsun!


ps. itirafnoktakom - Bunca yıldır sizden sakladığımız tek şey; sitenin bütün trafiğinin %76,8'ini gerçekten işkembe, çorbacı ve işkembenin nasıl beyazlatılacağını merak eden insanlar oluşturuyor. geri kalan %23,2'lik kısım da biziz zaten, 20 tane yazarı var blogun. Dolayısıyla yeni sloganımız şöyle: 


"Komünal İşkembe: Kendin pişir kendin ye!"


Afiyet olsun demiş miydik?

5 Kasım 2011 Cumartesi

Öteki Bisiklet harekete geçti!

Ankara'da -neyse ki sadece sanal- bisiklet gruplarında son zamanlarda yaşanan çatışmalar bir yeni bisiklet grubu daha doğurdu!

Perşembe Akşamı Bisikletçileri Ankara grubunun geçtiğimiz baharda kan kaybettiğine ilişkin tartışmalar yapılıyordu bir süredir. Çok fazla katılamadığım ve yaz aylarını da yurt dışında geçirdiğim için şahsen bilemiyorum, ancak ben de tanıdığım bir dizi insanı bir süredir göremediğime göre muhtemelen doğrudur. Bu kan kaybının nedenini bilmiyorum, ama memlekette her nevi insan grubu içinde bölünmelere alışığız malum, yadırgamıyorum da. Yeri gelir bölünülür, yeri gelir birleşilir. Uzlaşılamadığı noktada bölünmek en iyisidir. Kangren meselesi... Ha, bununla birlikte bu bölünme tabii ki çok keskin bir şey değil, sonuçta bisiklet bu ve bisiklet gruplarından birine dahilsen öbürüne olamazsın ve de bu gruplar tamamen birbirinden kopuk gibi kurallar yok. Yeri gelir yardımlaşılır, bisiklet paydasında ortak bir şeyler yapılır. Ama o "yer" gelene kadar da madem ayrılık gerekiyor, ayrılınır...

İşte Öteki Bisiklet de böyle harekete geçen bir oluşum. Özellikle Çukurca'da yaşananlar ve Van'da olanların ardından olaylarla birlikte şahıslara ve düşüncelere de gelen tepkiler, böyle bir bölünmeyi başlattı. Diyalog deyince "terör" anlayanlar, barış dendiğinde "ama PKK çok rerörerö" diyenler, "deprem" deyince ilahlardan ve onların takdirlerinden dem vuranlar, kendisi her yaraya bayrağı sürüp de kendinden farklı olarak sürmek istemeyenlere saldıranlara bir tepki olarak ortaya çıktı. İşin ayrıntısını bulabileceğiniz manifestosu da bu yönde oluştu. Çok iyi de oldu, çok da güzel iyi oldu.

Bugün 5 Kasım 2011. Başka bir bisikletin mümkün olduğunu haykırmak üzere "Öteki Bisiklet" doğdu. Neyse ki tam vaktinde doğdu da, 6 Kasım'a kalmadı.

Öteki Bisiklet'i takip edebileceğiniz yerler, kişiler, kurum ve kuruluşlar şuralar:

Blog/İnternet sitesi: http://otekibisiklet.wordpress.com (otekibisiklet.org çok yakında!)

Barış!

3 Kasım 2011 Perşembe

Bari bugün söyleme

Bu adamla ilgili yazmayayım, uğraşmayayım, işin profesyonelleri kendisiyle yeterince ilgileniyor diyorum ama yine olmadı yine olmadı. Öncelikle, Van'da görünmeye gittiğinde sağ üst köşe kapak karikatüründeki gibi bir olay tecelli etmişti daha geçen gün---->

Saçmalıklara doyamayan hükûmetin saçmalıklara ve gaflara doyamayan içişleri bakanı İdris Naim Şahin, Bianet'in haberine göre bugün de, yani devlet-i alimizin ve Kaan Sezyum'un deyimiyle cüce yargının hepimize N.Ç. şahsında tecavüzünün hemen ardından şöyle demiş:

"Bakan Şahin BDP'nin Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Dr. Emine Büşra Ersanlı'nın KCK operasyonunda tutuklanmasının ardından, "Sayın profesörümüzün anladığım kadarıyla bu yapıyla bir bağlantısı olduğu. Sanki dersimiz siyaset, konumuz da Türkiye Cumhuriyeti'nde halk nasıl ayaklandırılır, sebepsiz yere, kandırılarak, Türkiye Cumhuriyeti nasıl bölünür derslerinin hocalığını yapmak durumundaymış diye duyuyoruz. Eğer bunlar yanlışsa yanlış hesap bir yerden döner. Sadece yargıçlar Berlin'de değil yargıçlar Türkiye'de vardır ve biz Türk yargısına Türk yargıçlarına güveniyoruz" açıklamasını yapmıştı."

Tamam, konuşmayı bilmiyorsun. Yine tamam, belli kalıplar var "yargıya güveniyoruz", "karşılığı misliyle verilecek", "bıçak kemiğe dayandı", "hesabı sorulacak", "adalet yerini bulacak" gibi, ama konu her ne olursa olsun bu söylediğini bugün, memlekette yargıya güvenen tek insan grubunun yasama organı ve mütecavizler olduğu sırada söylemek gerçekten çok enteresan bir kafanın ürünü. Gerçi bütün eşşeklerinizi (2 ş'li) yargıya atadınız, şimdi güvenirsiniz tabii. Biz de önce eşşeği yasamaya bağlayıp sonra demokrasiye güveniyoruz da, sizin eşşekler daha güvenilir demek ki.



Alternatif Akif Beki çıkarımları


Bugünkü "Sansür varsa mizah niye satmıyor?" başlıklı yazısında muhterem "Sansür kriterlerinden biri de mizah. Bir siyasi düzende kaliteli mizah üretilemiyorsa orada baskı yoktur." buyurmuş. Ya ben lan neyse bir şey demiyorum...


Önce sana sansürün resmini çizeyim mi Akif? Bak;

"sansür 
isim Fransızca censure

1 .     Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin hükûmetçe önceden denetlenmesi işi, sıkı denetim:
       "Basın, sözde özgürlüğe kavuşmuş, sansür kaldırılmıştı."- H. Topuz.
2 .     Her türlü yayının, sinema ve tiyatro eserinin yayınının ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim."

Sansürün tek yolu yasal olarak engellemek değildir bir kere. Düşüncenin ve ürünlerinin önüne koyulacak her nevi engel ve üzerinde oluşturulacak her türlü baskı sansürdür. Ne olur, bu senin görünürde yaptığın sansür olmaz da otosansür olur. Dolayısıyla herhangi bir kişinin söylemekten/yazmaktan/çizmekten korkup da vazgeçtiği her şeyin günahı senin boynuna olur da kimsenin ruhu duymaz.

Lan ağzını kırdığım (dua et kamuya açık alandayız, bu kadar diyebiliyorum), hadi mizahtan başlayalım; Salih Memecan'dan başkasını takip etmiyor musun sen? Harakiri diye bir dergi vardı, duydun mu? Duymadın muhtemelen çünkü ikinci sayıdan sonra en az seninki kadar güzel kafalar yüzünden kapanmak zorunda kaldı.  Baruter'e ne oldu haberin var mı? Erdem Büyük'e? Yayınını, sitesinde Türk bayrağı dalgalandırıp yanında "bu site Türkiye'de sansürlüdür" bannerıyla sürdüren Richard Dawkins'den haberdar mısın? Ahmet Şık'ı, Nedim Şener'i tanımıyor musun? Türünün tek örneği olsa keşke denen yayınlanmadan toplatılan kitabı biliyor musun peki? Haydar kimdir, neden kendisine ulaşmamızı engelliyorlar, erotik bir insan mıdır nedir fikrin var mı? Kendi gazetende yazan insanları da mı okumuyorsun? Hadi Özgür Mumcu daha bugün yazmış, Ezgi Başaran'ın dün yazdığını da mı okumadın? Açılan pankartlara verilen yıllarla ölçülen hapis cezaları, Ergenekon, KCK derken hiçbir yasal dayanağı olmadan içeri tıkılan ve tıkılmaya devam eden insanlar... Genç-Sen nedir ve Türksel'in aptal "gençsen x'eceksin" reklamlarından başka bir şey ifade eder mi sana? Muhtemelen etmez, dolayısıyla kapatılmış olması da bir şey ifade etmez. Buraya "Ölüm Pornosu" yazsam tövbe der tıklamazsın değil mi? Çevirmen ve yayıncıya açılan davadan da haberdar olamazsın tabii öyle olunca... Bu kadar mı aciz, gündemden bu kadar mı uzaksın? "Hiç eşek görmediysen b.kuna da mı basmadın?" derler insana... Ha, bunun üstüne de bana çağrıştırdığın iki dize var sadece:

"cihan-ârâ cihan içindedir ârâyı bilmezler
ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler


Senin bu güzel kafan daha fazla yorulmasın diye ben de alternatif birkaç çıkarım yaptım. 1 haftalık yazı çıkar sana buradan:

- "Allah yoksa her şeyi kim yarattı?"
- "Açlık sınırı bin liranın üstündeyse memleketin yarısı neden ölmüyor?"
- "Kızılay acizse o kadar yardım Van'a nasıl gitti?"
- "Hükümet beceriksizse nasıl 2 dönemdir iktidar oluyor?"
- "Melih Gökçek beceriksizse neden 20 yıldır iktidar olup hala da pişkin pişkin 'Beşinci dönem için de adaylığımı koyacağım' diyebiliyor?"
- "N.Ç.'nin kendi rızası varsa neden tecavüz sayılıyor?"
- "KCK yoksa Zarakolu kim?"
- "Ben insansam neden vicdanım yok?"

Lanet olsun ki sana 15 dakikamı ayırdım. Hani şu sıralar çok popüler olan "kanını yerde komamak" misali, "zamanımı yerde koma" ve sen de 15 dakikanı ayırıp burada yazdıklarıma, o bağlantılara bir bak olur mu? Yoksa bana 15 dakika borçlusun, cehennemde yanarsın.