Hava kirliliği ve küresel ısınma sorunlarının önüne geçme yolunda tartışılan bir öneri var. Bu sistemin adı "cap and trade", ya da "emissions trading"; Türkçesini bilen söylesin, ben kabaca "karbon emisyonu ticareti" diyeceğim.
Temel mantık şu: Küresel ısınmayı durdurmamız lazım, fakat gelişmiş ülkeler karbon emisyonlarını azaltma yanlısı değil, yan çizip duruyorlar. Ama sonuçta hava kirlenince hepimizin havası kirleniyor, küresel ısınma herkesi etkiliyor; ülke sınırları içinde kalmıyor karbon gazları. O halde, her sene atmosfere salınacak karbon gazı limitini belirleyelim, ülkelere bu hakkı paylaştıralım; daha fazla karbon salmak isteyen ülkeler, fakir ülkelerden bu hakları satın alsınlar. Hem fakir ülkelere gelir kaynağı olur, hem çevreyi kirletmek isteyen parasını vermiş olur, hem de gelişmiş ülkeler, karbon emisyonu azaltıcı teknolojileri geliştirene kadar, bu çevre dostu düzene "yumuşak geçiş" yapmış olurlar.
Kağıt üzerinde çok mantıklı bir sistem, fakat "etik", "çevre bilinci", "insanlık", "kardeşlik" argümanları ile eleştirilmekte bu sistem. Tabii bir sorgulanan yönü de, bunun verimliliği.
Ben onu bilmem arkadaş, bu sistem günümüzdeki işlerlik kazanmış başka bir sisteme göre hem etik, hem de verimli. Hangi sistem mi? "Keep and feed" ya da "adoptions trading." Kabaca Türkçesiyle "evlatlık bebek furyası." Temel mantığı şu; hepimiz dünya vatandaşıyız, sevgi pıtırcığıyız, çok yardımseveriz, öyleyse birbirimizin çocuklarını evlat edinip dostluk barış kardeşlik sevgi hede hödö.
Ama çok şekeeer... (ağzı yamultarak söylenecek)
Efendim; Kaygısızlar olma yolunda hızla ilerleyen, dünyanın ilk insanat bahçesinin sahibi Angelina Jolie ve de "50 yaşındayım ama hala karın kasım var, ne diye bozayım" felsefesiyle erkeklerin gönlünde taht kuran Madonna hanımlardan sonra, el emeği göz nuru Scarlett bacımız da evlat edinmeye karar vermiş. Kendisine, rekabet adına bir Eskimo ve de bir Latino bebek tavsiye ederim. Yakışır. Zaten o Ryan Reynolds zibidisiyle evlendiğinden beri küsüm kendisine. Hmpf. Zaten Adriana Lima da evlendi... Neyse.
Konuya dair son söz; çakma Yılmaz Güney Mahsun'dan geliyor. Unutmuştunuz değil mi? Ben unutmadım. Unutmayalım, unutturmayalım.
Aslında düşündüm de, son söz şu olsa daha güzel olur. Sahi, bir İzel vardı n'oldu ona?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder