Bugün (22 Temmuz 2009) tercih formlarının teslimi için verilen mühlet başlıyor ve 3 Ağustos 2009 Pazartesi günü de sonlanıyor. Bu rehberin amacı, geçmiş deneyimlerden yararlanarak, "Pişman mısın?" sorusuna "Hayır!" yanıtı verebilen insan sayısında bir artış sağlamaktır. Hiçbir şekilde bilimsel değildir, tamamen şahsımın ve çevremdeki bu acı deneyimi edinmiş onlarca insanın çektiği çilelerden yola çıkılarak hazırlanmıştır, bu rehbere göre tercih yapıp da pişman olan olursa -ki olmaz, merak etmeyin- müessesemiz sorumluluk kabul etmemektedir (yine de garantiye alalım kendimizi).
Madde madde buyrun rehbere (herhangi bir önem sırasına göre değil, aklıma geldiği sırayla yazıyorum);
1 - Aile baskısına direnin, gerekirse yalan söyleyin! Aileniz haliyle, eğer ki "fenci"yseniz doktor/mühendis/hipokrat; eğer ki "temeci"yseniz kaymakam/vali/bürokrat; eğer ki "sözelci"yseniz de anayasa mahkemesi başkanı/savcı/hakim/avukat olmanızı isteyecektir, önce bunda bir anlaşalım. Ailenizin çok istediği ve fakat sizin hiç istemediğiniz bir bölümü zorla okumak inanın sizin için işkence olacak. O durumda birkaç seçenek var; (şıklı yapayım da hepten ÖSS çağrıştırsın) a) -ki bu kimine göre en iyimser olasılık- bırakmaya cesaret edemez ve lanet okuya okuya bölümü bitirirsiniz, ilgili mesleği ömrünüz boyunca lanet okuya okuya yaparsınız; b) bölümü bırakır, tekrar ÖSS'ye girersiniz; c) yatay/dikey/diyagonal/helezonik geçiş yaparsınız; d) bölümü bitirip, hala yeterince şanslıysanız istediğiniz alanda yüksek lisans yapıp oradan devam edersiniz (ama bu koşul hiçbir şekilde istediğiniz bölümün lisansını okumuşçasına iş olanağı sağlamaz) veya tekrar girip en az bir 4 yıl daha lisans okursunuz (ki zor iş). Seçenekleriniz bu kadar, "oğlum/kızım bunu bitir, onu da hobi olarak yaparsın" asla ve kat'a bir seçenek değildir. Bu durumda diyeceksiniz ki, "onu bitireyim, bunu da hobi olarak yaparım, sıkmayın siz tatlı canınızı!". Kaymakamlığın veya doktorluğun hobi olarak yapılamayacağını söylerlerse, heykeltraşlığın veya sosyologluğun da öyle olduğunu söyleyin. Püf noktası: formların birer renkli fotokopisini alıp iki farklı form hazırlayın. Kendi tercihlerinizi gerçek forma yazdığınızdan emin olun. Onlara da kendi isteklerinizi alt sıralara, onlarınkileri üst sıralara yazdığınızı söyleyin, gösterin. Kendi istediğiniz olunca da "tüh, puanlar çok yükselmiş" deyin. İşbu yöntemin başarı oranı anne-babanın yaşıyla doğru, eğitim düzeyiyle ters orantılıdır.
Hobi olarak her daim şarlatanlık yapabilirsiniz! Eğitim de gerektirmez? Oh mis!
2 - Bırakın puanlarınız çıtır çıtır yansın! Daha düşük, hatta çok daha düşük puanlı bir yer gönlünüzde varsa ve "puanım yanar =(" diye düşünüyorsanız, bırakın yanan puanınız olsun! Çünkü ya puanınız yanacak, ya siz. Çok mu acımasız oldu? Bir kısım İşkembe insanının da tanıdığı "puanı yanmasın diye İTÜ Elektronik Mühendisliği'ne girip, ilk yılın sonunda bırakıp, tekrar ÖSS'ye girip İstanbul Üniversitesi'nde Tarih okuyup, Farsça çift anadal yapıp şu an tarihte yüksek lisans yapmakta olan" arkadaşım bilmem yeterli bir ibret olur mu? Herkes o kadar cesaretli/şanslı olmuyor. Misal ben! Ben de o kadar uç bir örnek olmasam da, vaktinde psikoloji isterken -bir ölçüde de- puanım yanmasın diye kamu yönetimi yazmış, ne yazık ki 'kazanmış' ve bitirmiştim. Sonra n'oldu, uzun yoldan dolaşarak geldim psikolojiye, sosyal psikolojide yüksek lisans yapıyorum şimdi. Dersimi de keyifle çalışıyorum, okumalarımı, tezimi de keyifle yapacağımı umuyorum.
3 - Mantıklı düşünün! An itibariyle, çok açık söyleyeyim, hükümetle çatışan bir konumdaysanız, namaz kılmıyor, oruç tutmuyorsanız, devlet kurumlarında birkaç adım geridesiniz. Pazar günleri kiliseye gidiyor, Noel'i kutluyor, Şükran Günü'nün gereklerini yerine getiriyor olmanız da sizi kurtarmaz. O patates dininin gerekleri çünkü. Devlet kurumlarında size ya yer yok, ya da olan yerler de olmasa daha iyi, o derece fena. Yine uç bir tablo oldu bu, ama "sınıf arkadaşlarının pek çoğunun hedefi türlü kamu kuruluşları olan" bir kamu yönetimi mezunu; bir memur çocuğu ve memur yarısı kardeşi olarak gönül rahatlığıyla söyleyebilirim bunu. Kendi deneyimim olmasa da başkalarının deneyimlerini ödünç anlatıyorum bu maddede. Yani "vay ben cumhurbaşkanı olucam ulan!" diye yola çıkmayın, yavaş olun, saç baş dağılmasın. Aynı şekilde "vay ben şu kuruma şef/uzman/müfettiş olucam ulan!" diye de telaşlanmayın, zira şu an ezan okuyabilen herkes cumhurbaşkanı olabilecekken, yasal olarak cumhurbaşkanı olma yeterliğine sahip herkes en alt basamak memur bile olamayabilir.
4 - Bir şekilde fırsat bulup 3 Saat'i izleyin! Aile baskısıyla veya puana göre tercih yapan gençleri bir de oradan görün mesela. Belgesele ilişkin daha önce yazılmış bir İşkembe yazısı için buraya tıklayın.
5 - Aileden ayrılma/aile yanında kalma kararını düşünerek verin. Ailenizin ekonomik durumu nedir, başka bir şehirde sürünür müsünüz, aynı şehirde kalsanız sürünür müsünüz, hangisinde mutlu olursunuz, özler misiniz, alışır mısınız, hepsini iyi gözden geçirin. Aileniz elbette yanlarında kalmanızı isteyecek, siz ikinci olasılığı da düşünün. Paradan yana sıkıntı olacaksa şehrinizdeki, yakınınızdaki bir üniversiteyi mutlaka düşünün. Ayrıca yine işin ekonomik boyutuyla ilgili olduğu için buraya yazalım; burs arayın, bulun, gidin bir yerlerle görüşün! Pek çok belediye/dernek/vakıf karşılıksız burs vermekte, bunları araştırmanız çok hayırlı olabilir.
6 - Tercih etmeyi düşündüğünü okul/bölüm hakkında bilgi edinin. İmkanınız varsa doğrudan 'içeriden' bilgi alın. Bu 'içeriden'le hocaları kastetmiyorum, tabii ki bölümün öğrencilerinden. Çünkü o bölüme hoca olmaya değil, öğrenci olmaya gidiyorsunuz. Hoca olmaya giderken de gerçi yine hocalardan değil, öğrencilerden fikir alın bence zaten ama.. Örneğin İzmir'deyseniz ve İzmir tercihi yapacaksanız, gidin üniversitelere. Tanıtım günlerine gitmeyin sadece, yaz okulu var mı, devam ediyor mu bir bakın, varsa ve devam ediyorsa yaz okulundan öğrencileri yakalamaya çalışın. Çok zor geliyorsa bu söylediğim, hayatınızın kalanının -ne yazık ki- oraya bağlı olabileceğini düşünün.
7 - Hedefinize/isteğinize göre, üniversitenin olanakları hakkında (öğretim/yurt/burs/yemek/çalışma) bilgi edinin. Hedefiniz KPSS'ye girip memur olmak mı? O zaman mesela ben Gazi Üniversitesi'nin KPSS'de çok başarılı olduğunu, bir nevi KPSS dersanesi görevi de gördüğünü duydum. Ne derece doğrudur bilmem, ama bu tarz farklılıklar var. Bölümlere gidin, öğrencilerin KPSS başarıları hakkında bilgi edinin. Ya da "Erasmus'la yurdun en dışlarına bi' gideyim de bakayım" mı diyorsunuz? Onun hakkında ilgili Erasmus Ofislerinden bilgi edinin.
8 - Kampüs ve kampüs hayatı hakkında bilgi edinin. Misal ben Beytepe'den (Hacettepe'nin pek güzel bir kampüsü) DTCF'ye (Ankara Üniversitesi'nin en küçük, 3 bina ve 1 orta(k) bahçesinden oluşan kampüsü) geçerek bir şaşkınlık yaşadım. Hacettepe'nin meğer ne kadar şahane bir kampüsü olduğunu fark ettim. Ama mesela Ankara Üniversitesi'nin de havuzu var başka bir kampüste. Pek sevmem yüzmeyi, ama kimilerini çok ilgilendirebilir bu. Ayrıca yeri gelmişken söyleyeyim, Hacettepe işportacıdır, en ufak bir fırsatta cebinden bir miktar parayı çarpar, Ankara daha devlet üniversitesidir. Birinde (AÜ) bu sene Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans başvuruları için nal gibi yazarak "ÖNKAYIT ÜCRETİ ALINMAYACAKTIR" diye bas bas bağırırken, öbüründe (HÜ) 75 TL'yi çarpar, sonra 5 kişi bile almayacağı alan için 80 kişiyi aynı gün mülakata çağırır. Bak yine sinirlerim zıpladı, konu saptı. Özür diliyor ve konuya dönüyorum.
9 - Ola ki bu sene istediğiniz/gerekli puanı alamadıysanız ve "seneye yaparım ben bu puanı!" diyorsanız hiç tereddüt etmeden girin tekrar. Bu tekrar girme kararını verirken çok boyutlu bir şekilde düşünün tabii ki. Ama bu esnada da boş durmayın, seneye girecekseniz, hedeflediğiniz yerleri daha iyi tanıyın/öğrenin, gitme imkanınız yoksa hocaları/asistanlarıyla yazışın (öğrencilerine internet üzerinden ulaşmak zor olabilir diye bunu öneriyorum). Bu ya motivasyonunuzu artırır, hepten gaza gelmeniz suretiyle sizin için hayırlı olur, ya da bölüm hakkında olumsuz düşünceler edinmenizi sağlayarak hedef değiştirmenize yardımcı olabilir.
10 - Yetenek sınavları beni aşar, ama hocalarla önceden tanışıp bilgi/fikir edinmenin, istekli olduğunu göstermenin, yeri geldiğinde başvurmayı düşündüğünüz bölümün açtığı kurslara -genelde yazın oluyor bunlar sanırım- katılmanın çok hayırlı olduğunu da yine birkaç arkadaşımdan biliyorum. Yetenek sınavlarına girecekseniz mutlaka öğrenin ne olup ne bittiğini, neyin gerekip nasıl sınavlardan geçildiğini. Mevzubahis kurslar da bir miktar para çarpmaya dönük bir nevi umut tacirliği olabilir ama ben belirteyim yine de... Siz liberaller serbest rekabet mi diyor?
11 - Herhangi bir üniversitenin belli bir topluluğuyla/etkinliğiyle/yan kuruluşuyla ilişkili hayalleriniz varsa, yine içeriden bilgi edinmeye çalışın. Hayallerinizi bunun üzerinden kuruyorsanız, hayal kırıklığı yaşamanızı engelleyebilir.
12 - Haldır huldur ilk seneden ev tutmak için telaş etmeyin. Hele bir yurt görün, bakın nasıl bir şey, sonra eğer ki isterseniz eve çıkın ve hem de böylece evin kıymetini daha bir iyi anlayın. Tabii ki bu esnada "ev maddi olarak çok sıkıştırır mı?", "ne getirir?", "ne götürür?" gibi soruları da en azından 1 sene düşünür taşınır, ilk defa gittiğiniz bir şehri de iyi kötü tanıma olanağı bulursunuz. Henüz evden hiç uzak kalmadıysanız, çok süper anlaştığınız en yakın arkadaşınızla ortak bir ev hayatında çatışmanızın ne kadar olası olduğunu muhtemelen bilmiyorsunuz. Bunu deneyerek öğrenmeye çalışmayın, mümkünse önceden o en sevdiğiniz arkadaşınızla bir evi paylaşıp paylaşamayacağınızı düşünün.
Öğrenci eviyle örgüt evi arasındaki çizgi kıldan ince kılıçtan keskindir ve her an birinin bir başkasını kesmesinde araç olabilir. Sonra al sana 3. sayfa!
13 - Bir yandan çalışayım bir yandan ikinci öğretime devam edeyim diyorsanız, işi bırakıp örgün öğretime mi denir, işte ikinci olmayan öğretime (birinci?) geçin. Yeni gelen zamlardan sonra inanın daha kârlı olacak sizin için.
14 - "Altı üstü bir üniversite tercihi için bu kadar uğraşmaya değer mi?" demeyin, inanın; değer!
Neyse, sanırım bu kadarı biraz fikir verir. Dikkatinizi çekmiştir, bu rehberde yurt dışında üniversite eğitimine, taşra üniversitelerine, ikinci öğretime, yurt hayatına, aileden uzak yaşamaya dönük çok bir şey yok. Bu aklıma gelmediğinden değil, fazla bilgi/fikir/deneyim sahibi olmadığımdan. Bu konularda fikir sahibi olanlar yazının altına yorum olarak ekleyebilir, isteyene burada yeni madde açar 15, 16 diye devam ederiz veya katılmayan varsa "yamuluyorsun!" demek suretiyle düzeltebilir, açığız. Yurt dışı zaten ÖSS'yle ilgili değil diyenler olabilir, onun için ondan kastımın daha çok Orta Asya'daki ÖSS'yle girilebilen üniversiteler olduğunu belirteyim. Bir de öyle bir imkân var tabii. Kurban olduğum ÖSYM nelere kadir!
7 yorum:
"Her gencin bas ucunda bulunmasi gereken essiz bir kaynak."
The New York Times
"Vurdum Fiske Guide'a bir fiske,en baba rehber Komunal Iskembe!"
Ilayda Cancan
"Oglumu askere gondermem, ama bu rehber elinde olduktan sonra Mars'a bile gonderirim!"
Bulent Ersoy
"Hava, su, toprak ve tahtadan sonra gerekli 5. elementi bulduk!"
Arif (G.O.R.A)
15 - Bazen en az bölüm kadar üniversitelerin klüp ya da benzeri oluşumları, fasiliteleri, merkezleri, forumları vs de önemli olabilir hayatınız için. Bu durumlarda çekinmeyin, seçmeli dersi çok, programı gevşek bir dalı seçerek bir üniversiteye girin. Hobi gibi uğraşacağınız şey hayatınız olabilir. İstanbul Üniversitesi'nde iktisat okurken tiyatrocu, Boğaziçi'nde psikoloji okurken sinemacı (hmm, tanıdık geldi :P), Yıldız Teknik'te makine okurken sosyolog olabilen insanlar hep çevre oluşumlardan yararlandıar. Kısacası üniversiteleri iyi tanımak lazım.
sevdiğin bölüm olayına kesinlikle katılıyorum. önce okula sonrasında da işe küfrede küfrede gitmenin hayatınızdan götüreceği şeyleri sizi istemediğiniz bölümü seçmeye zorlayan aileniz geri veremez.
Önyargı ile derslere ve bölümlere yaklaşmayın. Anne/baba zoruyla da bir bölüme girdiyseniz, derslere, profesörlere bir şans tanıyın. Hiç beklemediğiniz bir şekilde bölümünüzü sevdiğinizi fark edebilirsiniz.
Öte yandan, seçmeli dersi bol olan bir bölümdeyseniz, ilginizin olabilme ihtimali olan bir dersi, ya da efsanevi bir profesörü olan bir dersi kesinlikle alın. Kariyer değiştirme kararları, kendini bulma, daha ilginç bir insana dönüşme bu gibi durumlar sonucu ortaya çıkıyor.
Şu canım güzelim rehberin ortasındaki "zira şu an ezan okuyabilen herkes cumhurbaşkanı olabilecekken," ifadesi çok ebleh olmuş be sokaktaki adam. Elbet bu da senin kendi seçimindir ama ne gereği vardı?
sevgili everferver, kesinlikle çok haklısın eleştirinde, sonuna kadar katılıyorum. hak'katen ebleh bi' ifade oldu, yazarken ben de fark ettim çok eğreti durduğunu, kendimi hürriyet gibi hissettim desem yeridir =p
ama bu insan kayırmacılık ve mülakatlardaki din filtresi konusunda bildiklerim ve ilk ağızdan duyduklarım yanında yazıya koymak üzere somut bi' şeyler ararken bi'kaç farklı benzer içerikli haber/durdurma kararı vs. görünce yine bi' sinir zıplaması yaşadım ve işte o cümle de "eaaah! eytere bea!" diye isyan edişimin dışavurumsal bir aksidir (garip kelimeler kullanayım ki haklı olduğum sanılsın =p).
özetle, söylemek istediğim şeyin doğruluğuna ne yazık ki inanmakla birlikte, ifade tarzı ve yöntemi açısından çok haklısın abi, kesinlikle sana katılıyorum..
Sokaktaki adam, öncelikle bu ayrıntılı kılavuz için seni tebrik ederim :) veee yetenek sınavlarıyla ilgili bir kaç cümle eklemek isterim.
Yetenek sınavları da össye benzer aslında.. Bazı üniversitelere senelerce çalışıp giremeyenleri tanıdığım gibi, tek bir kursa giderek, o kurs aracılığıyla bir yerlere yerleşenler de mevcut. Bazen her şey şansa ya da tanıdık meselesine bağlanabiliyor.
bir de yetenek sınavı ile öğrenci alan yerlerin başvuru baraj puanlarına da dikkat etmek gerek. punları az da olsa yüksek bir yer tercih etmeniiz yararınıza olabilir. sonunda hiç bir yere giremeyip de sırf üniversiteye gitmek olsun diye yetenek sınavlarına girmiş, hasbelkader kazanmış insanlarla aynı sınıfı paylaşmanız sizi hayatınızdan bezdirebilir. (sanat bölümlerindeki sınıfların en fazla 15 - 20 kişi olduğu düşünülürse) 4 yılı 14 moronla geçirmek pek de keyifli olmayacaktır. buradan össden düşük puan alanlar morondur düşüncesinde olduğum anlaşılmasın.elbette öss iq/eq vb şeyleri ölçmüyor olabilir ama yine de az da olsa bir şeyler ölçüyor ki bazen o şeyler insan için çok önemli olabiliyor. diğer yandan sizinle birlikte sanat okumayı kendine dert edinmiş, bunun için her şeyi bırakmış, büyük bir mücadele içine girmiş insanlarla da karşılaşabilirsiniz. eh o zaman o 4 yıl şahane geçebilir.
en başta dediğim gibi hepsi aslında şanş meselesi...
sanat, sepet, yetenek sınavları diye tutturmaktaysanız mutlaka ve mutlaka birilerine danışın. "aa bu abla ne şahane bi sanatçı ben de onun gibi olmak istiyorum", "oh 4 sene yata yata okulu bitiririm", "resim yaparım, başka da bişey yapmam" gibi heveslerle sanat bölümü seçerseniz, hayal kırıklığına uğrarsınız. sanat bölümlerinde ciddi istihdam sorunu var, o yüzden 4 sene boyunca en iyisi olmak için çabalamak gerekecektir. bu çaba ise yaptığınız / yapacağınız işe ciddi bir sevgi/aşk/bağımlılık!! olmadan yararsızdır.
sözün özü, sokaktaki adama katılıyorum isteklerinizde diretin. ne olmak istiyorsanız o yönde tercih yapın ama ne olmak istediğinize iyi karar verin zira sanat sebat meselesidir, beladır, bazen uğraşılması güçtür...
Yorum Gönder