2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

16 Mart 2009 Pazartesi

Mustafa Hakkında Birkaç Şey

Can Dündar'ın Mustafa filmi için kopan kıyametler duruldu, ben daha filmi yeni izledim. Gerçi şöyle bir soruşturma vardı, sonunda ne çıktı bilemem. Üşengeçler için alıntılayalım: "Türkiye tarihinin en büyük sigara reklamı Atatürk kullanılarak yapılmaktadır." "Filmle, "Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna Muhalefet" suçunun işlendiğini savunan Soydan, Atatürk'ten vasat, sıradan, herhangi bir kişiden bahseder gibi "Mustafa" diye söz edildiğini belirti. Soydan, "Hepimizin babasına 'Mustafa' demek cüretiyle ismini kısaltmak, kabul edilemez bir saygısızlıktır" denildi." "...filmin müziklerini yapan Saraybosna doğumlu Goran Bregoviç'in Ermeni asıllı olduğu öne sürülerek, "Ermeni soykırımı konusunda lobi çalışmaları yapıldığı şu günlerde film için bilinçli olarak cımbızla seçilmiş kişilerden biridir" ifadesine yer verildi." "Filmi Warner Bross dağıtıyor. Dünya çapında bir firma nasıl oluyor da Dündar'a destek çıkıp dağıtımı yapıyor? Bu, uluslararası yabancı destekli bir programın parçası olduğunun ispatıdır." "Atatürk'ün karga kovaladığı sahnede 'Yorgo' isimli Yunanlı bir çocuğun oynatılması, Ata'ya saygısızlıktır. Türk çocuğu kalmadı da Yunanlı bir çocuk Atamızı canlandırıyor" ---------------------------------------------------------------- Hayır, bir paragrafta koca dilekçeyi çökertmek mümkün, yazanların kalbi vardır diye birşey demediydik vakt-i zamanında. Baskın Oran'ın Karşı İddianamesi'nden daha güzel malzemeler var burada. Mustafa'ya geri dönelim (pardon saygısızlık mı ettik?) Kötü bir film. Film değil, diğer bir blog yazarı Alper'in deyişinin az değişmiş haliyle şudur: "Arkaya müzik ve anlatı konulmuş PowerPoint sunumu". Kronolojik anlatı sıkıcı, Atatürk'ün ailesinden insanların vefatlarının anlatıldığı sahneler Beetle Juice filmindeki gibi, grafik anlatılarda ciddiyet eksikliği var, filmin hedef kitlesinin kim olduğu Can Dündar'ın kafasında netleşmemiş vs. vs. Aristoteles'in Retorik'ine göre üç temel öge vardır: Ethos (kitleyi ahlaki olarak güvenilir olduğuna inandırmak, yeterli bilgi ve uzmanlık göstermek), logos (sağlam veriler, dayanaklar, bilgiler kullanmak) ve pathos (kitleye duygusal açıdan hitap edebilmek). Örneğin manipülasyonun kralını yapan, gerçekleri çarptırmada çok başarılı Michael Moore amcamız bunu çok iyi yapar; daha ilk dakikadan girer çarpıcı bir bilgi, bu üç ögeyi de çok iyi kullanır. (mesela Fahrenheit 9/11'ın başlangıcı; orada Al Gore'un kutlaması seçim zaferi değil, seçimden önceki herhangi bir "umut verici konuşma"dır, ama o kadar üzülür, kızar, ve de gerçek olduğuna inanırsınız ki, Moore 1-0 önde başlar maça) Bu açıdan baktığımızda Can Dündar'ın geçmişteki eserlerinden dolayı bir kredibilitesi var, ve de bunun üzerine oynayıp, Mustafa'yı "Atatürk hakkında kronolojik sıralı rastgele bilgiler" şeklinde dizayn etmiş. Duygusal yönü de, şu ana kadarki çekilmiş Atatürk belgesellerinden alıştığımız "propaganda filmleri" tadındaki mağrurluk değil, daha Hollywoodvari "lider güçlü olduğu kadar yalnızdır da, hadi sempati/empati kurun" tadında bir mağdurluk ile sağlanmış. Zaten bütün tartışmaları yaratan da bu, Atamız "zayıf" gösterilirken kızacak kimsemiz yok bu sefer, mesela Sarı Zeybek'te "Atamıza iyi bakmadılar, Atamız iyiydi de doktorları kötüydü, daha verecek neleri vardı!" hissiyatıyla hüzünlenirdik. Ya da Cumhuriyet'te, Kurtuluş'ta vs. "Selanik'te doğdu/Yunan'a da koydu/Helal olsun sana/Mustafa Kemal" tezahüratı yapasımız gelirdi. Bu filmden sonra "Atatürk de yalnızmış, niye o kadar içmiş ki, karanlıktan korkarmış" deyip bu zamana kadar beynimize akıtılmış "korku ile karışık saygı"nın yerini "sempati ile karışık sevgi" alıyor, bu da kısa devre yaptırabiliyor. Filmdeki ender güzel sahnelerden biri, Atatürk Bulgaristan'daki bir baloya yeniçeri kostümüyle katılır. Ama Can Dündar'ın yönetmenlik haricinde çuvalladığı başka bir yer var ki, o da logos. Araya bilinçli serpiştirilmiş, birden izleyicinin dikkatini toplayan kışkırtıcı ifadeler var filmde. Atatürk için net olarak "kadına, içkiye, gece hayatına düşkündü" ifadelerinin kullanılması (sanırım iki defa), din hakkındaki ifadeler bunlara örnek. Burada anlatılanların doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum (ki bence sonuna kadar doğru), fakat bütün filmdeki "mantık" şimdiye kadar duyduğumuz argümanlar olup, yenilik getirdiği açılar bu "tartışma yaratacak" konular olunca, Can Dündar belgesellerinde hep aldığımız samimi hava zedeleniyor. Bu noktada en başta değindiğim hedef kitle konusuna geri döneyim: Bu film Atatürk'ün bilinmeyen, ve yahut daha doğru bir deyişle bilinen fakat üstünkörü geçilen özelliklerini Türkiye halkına anlatmak için mi yapıldı? Eğer öyleyse başarısız, çünkü daha güzel bir olumlu-olumsuz nokta dengesi gözetilerek, sırf bu noktalara odaklanarak, belgeselin kimliği oturtulabilirdi. Bu film Atatürk'ün insani yönünü mü anlattı? İnsani yön sadece bilinmeyen zayıflıklar, eğlence düşkünlüğü, karanlık korkusu, aşksızlık gibi nispeten olumsuz yönler değildir. Bu film Batı'ya Atatürk'ü anlatmak için mi yapıldı? Başka liderlerin hayatlarını anlatan belgesellere göre çok zayıf, kurgusu sıkıcı, anlatımı çarpıcı değil, yabancıların ilgisini toplayacak düzeyde bir çalışma değil. Peki bu filmdeki bazı gerçeklerle, hikayelerle vs., Atatürk'ün hayatının belli bir bölümünü anlatan, militer yerine insani ögelerin ağır bastığı, bir Gandhi gibi, bir The Motorcycle Diaries gibi prodüksiyona altyapı çıkar mı, bu yönde bir yabancı prodüktörün dikkati çekilebilir mi? Evet çıkar, çekilir. Bu filmin benim nazarımdaki en önemli başarısı da budur. Bu filmi izleyip soruşturma açanlara, "Atamıza hakaret var!" diye yaygara koparanlara, ya da sırf Atatürk'ü biraz daha alışılmış dışında gösterdi diye "İşte cesaret budur, süper film, Atatürk'e bakışım değişti" diyenlere bir çift lafım var: Bırakın Allah aşkına.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yorumlarınıza katılıyorum. Ben de bu kadar yaygarası yapılan filmi yeni izleyenlerdenim. İzlenmeye değer bir film de değilmiş doğrusu. Şimdiye kadar duymadığımız konular sadece magazin haberi tadında idi. Ki böyle bir liderin anlatılabilecek, özellikleri arasında toplumu en az ilgilendircek konular vurgulanmış. Herhalde atatürkün ölmüş kardeşini çakalların yemesi yada bir gözünün görmemesi yada karanlıktan korkması Can Dündar'ı çok etkilemiş. İlkokul öğrencileri dışında başka kimleri etkiledi bilmiyorum. Bir belgesel dışında herşeye benziyordu. Buna benzer powerpoint sunumları internette bol bol var. Can Dündar boşuna zahmet etmiş diycem ama adam parasını kazandı millete de meşgale oldu tabiii.

Adsız dedi ki...

http://www.kitapalemi.com/89198-mustafa.kitap

Kitabi da cikti