2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

12 Kasım 2009 Perşembe

Hak Mücadeleleri İçin Medya Kılavuzu

Halkevleri İletişim Hakkı Atölyesi tarafından yaklaşık iki yıllık bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan Hak Mücadeleleri İçin Medya Kılavuzu internet üzerinden yayınlanmış. Öncelikle emeği geçenlerin ellerine sağlık! Mevzubahis kılavuza şu adresten (olur da oradan kalktıysa yedeğine buradan) ulaşabilirsiniz. Ben ulaştım, gittim, gördüm, sevdim. Bence gayet güzel olmuş. Kapak ve kaynakça dahil (İşkembe takip eden pek çok öğrenci olduğunu bildiğim için, boyutunu daha iyi kestirebilmeleri için bu formatta söylüyorum, zira benim çok ödevim 8 sayfa ama kapak ve kaynakça dahil çift aralık 15 sayfa olur) toplam 54 sayfalık bir pdf dosyası. Kemiksiz 46 sayfa dolusu, oldukça açık ve net bir rehber. Biraz da ilgimden olsa gerek, gayet keyifle okudum. Haber ve habercilik için gerekli her nevi bilgiyi içerisinde bulabilirsiniz. Bölümlere kısaca bakarsak; - 1. bölümde medyaya dair kuramsal bir kısa altyapı veriliyor. - 2. bölümde, haber ve haber türleri tanımlanarak örneklerle açıklanıyor. Ben özellikle bu bölümü keyifli buldum. Aslında bildiğiniz, okuyarak öğrenmiş olduğunuz şeylerin adını öğreniyorsunuz bir nevi. "Hmm... Bu, buymuş demek ki?" diyorsunuz. - 3. bölüm, haberin destekleyici unsurları olan görsel öğelerden, fotoğraf ve video kayıtlarından bahsediliyor. - 4. bölüm sayfa düzeninin, yani mizanpajın nasıl olmasının daha hayırlı olacağını anlatıyor. Her an karşınıza çıkabileceğimiz "pdf Komünal İşkembe" formatı için bizim de işimizi görebilir misal. - 5. bölümü, yani "basınla ilişkiler"i okurken biraz sıkıldım, biraz atlayarak geçtim açıkçası. Yani evet, bir haberci değilim, ama hem buraya kadar okuduğum şeyler, sırf "habercilere dönük" değildi, bu biraz daha öyle geldi; hem de bugüne kadar yaygın medyada herhangi bir sebeple iletişim kurmaya çalıştığım hiçkimseden/hiçbir makamdan zaten yanıt alabilmiş değilim. Geçen bir arkadaşımız Yılmaz Özdil'den "buna üzüldüm" yanıtı aldığını söylüyordu yanılmıyorsam? Yine ne varsa onda var be! Aslan parçası! - 6. ve son bölüm ise, bizim de sıklıkla başvurduğumuz, Türk Dil Kurumu'nun yazım kılavuzunun bir özeti gibi. Özellikle bu bölümü yazan/yazmayı seven herkese öneriyorum. Zira aldığım nice kitabı/dergiyi, başladığım nice yazıyı, yazım hataları yüzünden okuyamayıp bırakmışlığım mevcut. Rehber muhtemelen kaynakçadakilerin ve hazırlayanların deneyimlerinin bir özeti zaten, ama "rehber beni kesmedi!" diyen olursa da, 52. sayfada 17 farklı kaynak mevcut. Okurken zaten dikkatinizi çekecektir, "sol" bir perspektifle yazılmış, 'paranın kölesi olmayan haberler yapma kılavuzu' daha çok. Haberin tarafsız olduğu en baştan reddediliyor ve kılavuzu hazırlayanların tarafları açıkça belirtiliyor. Hemen bir alıntı yapalım; "Günümüzde özellikle heyecan verici ve olağanüstü olaylara haber değeri atfedilir olmuştur. Bu görüşe göre haber bir köpeğin bir insanı ısırması değil, bir insanın bir köpeği ısırmasıdır. Bu görüş halkın somut yaşam gerçekliğinden kopuk bir haber anlayışının yansımasıdır. Bize göreyse halkı n tüm sorunları, halkın yaşamını etkileyen tüm gelişmeler ve halkın tüm hak mücadeleleri haber niteliği taşır! Diğer bir ifadeyle yaygın medyanın haber anlayışı ‘olay odaklı’, bizim haberciliğimizinse ‘sorun odaklıdır’. Yani biz, kentsel dönüşüm projelerinin yarattığı barınma sorununu haberleştirmek için evlerinin polis eşliğinde yoksulların başına yıkılmasını beklememeliyiz, ya da bir sanayi sahasında iş güvenliğiyle ilgili problemleri haberleştirmek için bu alanda bir işçinin hayatını kaybetmesini..."
Bir alıntıyla daha yazıyı sonlandıralım. Bu bölümü şahsen üzerime alındım. Bir Şebnem Ferah misali kısa cümleler kuramayan, derdini kısa ve öz olarak anlatamayan bir insan olarak, bu yönde öğreneceğim bir şeyler var gayet. Mevzubahis ilerici-aydın kamuoyuyla hiçbir şekilde bağlantım yoktur, bu sorun tamamen benim kişisel beceriksizliğimdir, lütfen böyle ithamlarda bulunmayın.
"Haber kısa ve öz olmalıdır. Maharet uzun cümleler değil kısa cümleler kurmaktır. Tekrardan ve manasız süslerden kaçınmak gerekir. Yabancı kelimelerin eğer varsa Türkçe karşılıkları kullanılmalıdır. İlerici-aydın kamuoyunda uzun yazmanın alışkanlık olduğunu biliyoruz. Bu tutuma karşı Alman felsefeci Thedor W. Adorno’nun yalnızca haber değil genel olarak yazmakla ilgili şu sözlerini hatırlatırız: “Metni kısaltmaktan kaçınmamak, atılan cümlelere hiç acımamak gerekir. Yapıtın uzunluğu önemsizdir. Kâğıda dökülenlerin miktarının yetersiz olduğu kaygısı da çocukça. Hiçbir şey sırf var olduğu için, sırf yazılmış olduğu için değerli olamaz. Aynı düşüncelerin çeşitlemeleri gibi duran cümleler, çoğu zaman, yazarın henüz hakim olamadığı bir şeyi kavramaya yönelik farklı çabaların anlatımıdır. O zaman en iyi formülü seçmek ve daha da geliştirmek gerekir. Kurgunun gerektiği durumlarda düşünceleri, hatta doğurgan olanları bile bir yana atmak yazı tekniğinin önemli bir yönüdür.”"

1 yorum:

kesik dedi ki...

Bu hususta Adorno'yu çok da ciddiye almamak gerek bence Sokaktaki adamcım. Kendisi kütük gibi yazdığı için, onun gibi birinin bunları söylemesi kolay :)

Öte yandan "kavramaya yönelik farklı çabalar"da haklılık payı var tabii.