30 Nisan 2009 Perşembe
Düşünmek Taraf Olmaktır
1 Mayıs - Sürrealizmin Bayramı




27 Nisan 2009 Pazartesi
İki Resim Arasındaki 7 Fark


25 Nisan 2009 Cumartesi
23,5 Nisan
Başkalarının 23 Nisan’ları ile Hrant Dink’in ‘23, 5 Nisan’ı
23,5 Nisan gibi parçalı bir sayının, ‘nesnel, bilimsel ve insansız’ bir resmi tarihe girmesi ve ölü bir güne can vermesi muhakkak ki başka bir bayram yaşatacaktır tüm acılı halkların gönlüne.
“Kim nasıl anlayabilir bunu bilemiyorum, ama hem Ermeni olmak, hem Türkiyeli; hem 23 Nisan’ı yaşamak bütün coşkusuyla ve ertesi günün bir parçası olmak bütün hüznüyle. Ne anlaması kolay ne de anlatması. 23 Nisan nasıl daha bir coşkuyla yaşanır? Ne 23 ne de 24 Nisan. 23,5 Nisan’dır belki de o an.” (Hrant Dink…)
Her yıl büyük bir coşkuyla tüm ülkede, başka ülkelerden gelen çocuklarla, ulusal bir bayram olarak kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ben de her çocuk gibi kendi çocukluğumda kutlardım. Özellikle ilkokul çağımda, sınıf süslemek ve törende ön sıralarda yer almak için seçilen birkaç kişiden biri olma ayrıcalığına erişmek başka bir onur olarak sunulurdu bize.
Devamını okumak için tıklayın...
Sesli Hrant Dink Yazıları bianet'te; Tıklayın, Dinleyin
Tililili projesi için sanatçılar ve gazeteciler tarafından seslendirilen 19 Hrant Dink yazısı bianet'te. Dinlemek için tıklayın...
24 Nisan 2009 Cuma
Irak'ta Şiddet Artışı
ABD-Irak meselesi uzun bir konu; şimdilik Irak'taki şiddet artışının nedenlerine kısaca değinmek istiyorum.
Her saldırının nedeninin farklı olabileceğını göz önünde bulundurmama rağmen Irak'taki şiddet artışını çok genel bir şekilde "iktidar boşluğu" teorisi ile açıklamak mümkün. Politik tarihe bakacak olursak oluşan iktidar boşluklarının hemen istekli taraflarca doldurulduğunu görürüz. Aristoteles nasıl doğa boşluktan nefret eder dediyse, doğa gibi politika da boşluklardan nefret eder. Beşinci yüzyılda Roma imparatorluğu dağılınca, oluşan boşluğu Vizigotlar, 1918'de oluşan Avusturya-Macaristan iktidar boşluğunu ise ya Rusya ya da Almanya doldurdu.
Amerika'nin çekilmesiyle Irak'ta oluşacak olan boşluğu da birileri dolduracaktır. Bu saldırılar işte bu güç çekişmesinin haberci sancılarıdır.
23 Nisan 2009 Perşembe
Atatürk Olmasaydı Kalemler, Sıralar Olmazdı!
[21 Nisan 2009]
İşte bir gencecik beyine cebren ve hile ile entegre edilmiş yaklaşımın sözel ifadesi! 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı geldi de çattı kapımıza ya, çocuklarımız, bugünümüz olmayı asla beceremeyen geleceğimiz, en farklı şekillerde Atatürk'e olan sevgilerini ifade etmek zorunda bırakılacaklar yine. Militarizm saracak dört bir yanımızı, "baktığım her yerde izin duruyor" diye çığırmak, ağıtlar yakmak farz olacak. Atatürk'ü tanımayan, 'ölüm'ün ne olduğunu henüz bilmeyen, yeni nesil papağanların yetiştirilmesinde ve taklit ettiklerinin (zira asla düşünerek veya bilerek söyledikleri şeyler değil ağızlarından çıkan) pekiştirilmesinde yepyeni bir gün daha olarak geçip gidecek bu 23 Nisan da..
Bayram değil seyran değil, sokaktaki adam niye dellendi diye düşünür insan şu durumda, ki çok haklısınız.. Bu sabah, kahvaltı sırasında televizyonda konuğun Peker Açıkalın ve 2 kızı olduğu bir devlet kanalı programına maruz kalmaktaydım. Derken Peker Açıkalın'ın kızlarından biri başladı en alışkın olduğumuz Atatürk sevgilemecelerini sıralamaya, "O olmasa vatanımız olmazdı, düşmanlar işgal eder bizi öldürürdü, bizi O kurtardı, O, O, O...". Her şey çok normaldi şimdilik, dikkatimi çeken bir şey yok buraya kadar, sizin de olduğunu sanmıyorum. Bu sıralama esnasında araya çocukcağıza mazallah "neden?" diyecek olsa biri, muhtemelen kasedi başa sarıp çalmaktan başka pek bi' şey yapamayacak.. Elbette oturup siyasal analizler yapmasını, Türkiye'nin yakın siyasi tarihini irdelemesini beklemiyorum, böyle bir beklentim yok o yaştaki hiçbi' çocuktan, ama ne mutlu bana ki, yine hiçbi' çocuktan bu tarz ezberletilmiş şeyleri tekrar etmesine ilişkin bi' beklentim de yok..
Ne diyo'duk? Hah! Yavrucak saydı işte "Atatürk şöyle yaptı, böyle yaptı, O olmasa..." diye devletin resmi ideolojik Atatürk'ünü ama bi' yerden sonra sanırım kısa devre yaptı ve "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersinin içeriğinde ezberletilenlerle "inkılâp tarihi" dersi kapsamında ezberletilenleri karıştırıp "O olmasaydı sıralar, kalemler olmazdı!" diyiverdi?! Nası' yani? Zannımca, din kültürü ve ahlak bilgisi dersindeki (vakti zamanında bizim de 'dinci'mizin yaptığı gibi) "Hiç kuşku yok ki, O olmasa, bu oturduğunuz sıralar da olmazdı, yazdığınız kalemler de! Bunların hepsi şüphesiz O'nun birer eseridir!" diye ezberletilen kelamla, tarih dersindeki "O olmasa biz biz olamazdık! Ermeni bizi keser, tohumumuza Yunan karışırdı, biz anamızdan yine çıkardık amma.." şeklinde ezberletilenler birbirine girdi. Bence her iki zorlayıcı yaklaşımın da ne kadar sapkın olduğuna dair 10 numara bir örnek oldu bu! Ya da gözü türkiye'nin topraklarında olan bütün düşmanların ölümüne ilkel olduklarına, halen avcılık ve toplayıcıkla yaşamlarını sürdürdüklerine, henüz yazıyı bulamadıklarına falan inandırmışlar ki bunun şakası bile kötü. Gerçi sanki diğerlerinin şakası iyi mi? Neyse..
Allasen yapmayın yahu! Ben, kreşten ağlayarak geldiğimi ve Atatürk olmadığı için artık her an öldürülebileceğimizi söylediğimi hatırlıyorum, hatırladıkça da beni o zaman o hale sokmuş olan(lar)a da, şimdi benzerini Elif Tosun'a, Suğra Bal'a, Asuman Saka'ya yapanlara da lanet okuyorum! Hepiniz sapıksınız, hepiniz çocukları istismar ediyo'sunuz! Ondan sonra vay efen'im Kur'an kurslarında çocukların beyinleri yıkanıyor da, aman bu dinciler şöyle de böyle.. Hadi canım?
Bu ve benzeri çocuk istismarı örneklerine ilişkin yazılabilecek pek çok şey var ama şimdilik bu kadar.. Zira sırf bu yazıda adı geçen çocuklara dönük birkaç eylemin her birinin çocuk istismarı olduğuna ilişkin hiçbir şüphe yoktur ve bunlar ne yazık ki sadece gözle görülen, gözlere sokulan birkaç örnektir. Konuya ilişkin norm da ne yazık ki bu eylemlerin çok şahane, pek yararlı olduğuna dönüktür. Çocuk istismarı için Vikipedi şöyle diyor, ve çocuk hakları ile çocuk haklarına ilişkin sözleşme konusunda UNICEF'in bu sayfasından yararlanabilirsiniz..
Yazıda adı geçen çocuklarla ilgili videolara, bir önceki paragrafta çocukların adlarına tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ayrıca Beyaz Show'da gösterilen ve insanların milli duyguları ve Atatürk sevgilerinde patlamalar yaratan videoya da buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Elif Tosun röportajının bir deşifresi ve konuyla ilgili birkaç yorum için de buradan buyrun..
22 Nisan 2009 Çarşamba
Sorosçu Köylüler
Türkiye'de Misyonerlik
21 Nisan 2009 Salı
Hem İçerde, Hem Dışarda: Keman Virtüözü Leonidas Kavakos'un Tekniği
Konser sonrası Kavakos dinleyici sorularını cevaplamak için konser salonunda bekledi. Kendisine tekniğini nasıl tanımladığını sordum. Müziğini icra ederken hem içerde, hem de dışarda olabilmesi bilinçli bir seçim mi? Uzun zaman kemanından korktuğunu ama aynı zamanda da ona aşık olduğunu söyledi. Küçükken keman ilk aşamada harmonik ses çıkarması zor bir alet olduğu için sinirlenir, kemanını bir köşeye bırakır ama sonra dayanamayıp geri dönermiş. Bu sonra da hep böyle devam etmiş. Yorumladığın parçaları o kadar iyi bilir hale gelip yine de yorumladığın müziğe olan beğeninden dolayı ondan korkmak. Bir zamanlar totem heykellerine tapan insanoğlunun ilişkisine benzer sanatçının yarattıgı objeye duyduğu hayranlık ve korku. Sanatçının bu iki uçurum arasında gidip gelmesini de çaylaklığa yormak yanlıştır.
Konserden sonra yürürken Kavakos'un dediklerini tekrar düşündüm.
Biz şairler için de ideal kendi kendimizin kritiği olmaktır. Bazen kendimizi bir fikre ve şiire öyle kaptırırız ki bir kelimesine kıyamaz, bir yerini değiştiremez hale geliriz. Ama şiir yazmak halk arasında süregelen inancın tersine sadece ilhamdan ibaret değildir. İlhamın getirdiği fikirleri daha sonra duygusal bağlılıktan arınarak düzenlemek, dizmektir. Bu da edinilmesi çok zor olan bir vasıftır. Leonidas Kavakos sağ elin keman için soluk ise, sol elin de bu soluğu kontrol etmeye çalışan adele olduğundan bahsetmişti. İyi şairler de iki elini doğru orantıda kullanabilen kemancılar gibidir.
Şairin hayali sağ eliyle kapılıp yazarken, sol eliyle sağ elini tutup doğru zamanda frene basabilmektir.
20 Nisan 2009 Pazartesi
Toplumsal Ay(rım)rıklık Üzerine (Bölüm 1)
Turkan Saylan ve cocuklar
Türkan Saylan'ı seviyor musunuz?
Türkan Saylan’ın evindeki arama Ergenekon davasının orta yerine tahrip gücü benzersiz bir bomba olarak düştü. Türkan Saylan, bu memleketin kıymetlilerindendir. İlhan Selçuk gibi yanlış yatırımlarla geçen hayatının sağlamasını üzerimizde yapmaya kalkan sözde duayenlere benzemez. Kimileriyle fikirdaşlığı vardır. Saylan da hayatı açıklarken laiklik konusundaki kaygılarını odak alır. Ama Ergenekon taifesinden çok ama çok önemli bir farkı vardır. Türkan Saylan, inandıkları konusunda içtendir. Her şeyden önce, şunca yıldır tanık olduğumuz serüveniyle bir insan, bir vatandaş olarak, aklının-ruhunun tartısı iyice sapıtmışlar dışında herkesin hayranlığını kazanmıştır. Onun mesleğine ve insan sevgisine adanmışlığı, yoruma gelecek şey değildir. Açık ve malumdur. Öte yandan Türk Emniyeti’nin hoyratlığı, yüce Türk Hukuku’nun siyasetle iç içeliği de bu memlekette yaşayanlar için açık ve malumdur. Saylan’a reva görülen, milyonlarca insanı inciten muamele, söz konusu kurumların fevkalâde hassas ve kibar hallerini yansıtıyordu. Bunu da, iyimserlik gözlerimi kör etmemişse, biliyoruz inancındayım. Bu memlekette kendisi, yakınları ya da tanıdıkları bu muamelenin kat kat be kat ağırına maruz kalmamış, işkenceden, keyfi gözaltından geçmemiş, hakarete uğramamış kimse yoktur. Dolayısıyla hayatlarının ilk siyasileşme frsatını Türkan Saylan’a yöneltilen kuşkuyla, onun polisle yüzleşmesiyle yakalamış olanların güvenlik kuvvetleri-hukuk uygulamalarına yönelik itirazlarının içtenliğine inanmak bana gerçekten imkânsız geliyor. Devamını okumak için tıklayınız...16 Nisan 2009 Perşembe
Ergenekon - Yeni Dalga
TSK'dan Türkiye Halkı Vurgusu
15 Nisan 2009 Çarşamba
Yanlış Savunma
Ahiret Soruları
13 Nisan 2009 Pazartesi
Şiddetle Taraf Tutmak
8 Nisan 2009 Çarşamba
İsmin Şaşırmış Hali (-ne, -nea)
İsmin İronik Hali (-ha, -hö)
Moldova'da komünistlerin seçimlere hile karıştırdığı ve haksız şekilde iktidara geldiğini düşünen anti-komünistler isyan çıkardı. Türk polisini göreve davet ediyorum.
7 Nisan 2009 Salı
İsmin Koyun Hali (-i)
6 Nisan 2009 Pazartesi
Obama'nın TBMM'ye Yaptığı Konuşmanın Ham Metni Yayınlandı
Bu, Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı sıfatıyla yaptığım ilk ülke ziyareti. Daha önce G20 zirvesine Londra'ya, NATO zirvesine Strazburg'a, Kehl'e ve Prag'taki Avrupa Birliği zirvesine gittim. Bana, ziyaretimi Ankara'ya ve İstanbul'a devam ettirmeyi bir mesaj vermek için yapıp yapmadığımı soranlar oldu. Buna cevabım çok kolay: "Evet." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye, Amerika Birleşik Devletlerinin önemli bir müttefikidir. Türkiye, Avrupa'nın önemli bir parçasıdır ve Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri birlikte çalışmalı, birlikte çalışarak zamanımızın güçlüklerini çözümlemelidirler"
Konuşma metninin devamına buradan ulaşabilirsiniz.5 Nisan 2009 Pazar
Kuzey Kore Neden Menzilli Füze Fırlattı?

3 Nisan 2009 Cuma
Türkiye'nin Orta Doğu'daki Rolü
Barack Obama'nın Türkiye ziyaretine ramak kala Türkiye'nin Orta Doğu'da oynayabileceği roller tekrar gündem konusu oldu. Konuyla ilgili ilginç bir kaç makale aşağıda.
"The Evolving Turkish Role in Mideast Peace Diplomacy," Steven A. Cook
As President Obama arrives in Ankara, he will find a Turkish government eager to play an influential role in the Middle East. While Turkey has made important contributions to the region in recent years, its activism has been controversial in Washington. When Turkish Prime Minister Recep Tayyip Erdogan stormed out of a contentious panel on the Gaza crisis at the World Economic Forum in Davos in January, he injected additional controversy into Turkey's diplomatic foray in the Middle East. devamı burada...
"Erdogan Auditions as Obama Broker With Mideast Ties," Ben Holland
Turkish Prime Minister Recep Tayyıp Erdogan says his Middle East ties make him useful to President Barack Obama in his quest to connect with the region. Erdogan’s quarrels with the West may be his best asset. devamı burada..
2 Nisan 2009 Perşembe
İsmin Paranoyak Hali (-e, -a)
Bir de şu açıdan bak: Ülker gidip Godiva'yı aldığında Belçikalılar "Türk hükümeti ülkemize AB'den önce girdi, Osmanlılar geri mi dönüyor, Müslümanlar Godiva'nın sembolünü değiştirip üzerine fesli herif koyacaklar!" diye paranoya yaptı mı? Yapsalar mıydı?


