Kuzey Kore resmi haber ajansı Kore Merkezi Haber Ajansı tarafından yayınlanan 2009 tarihli fotoğraf
Hatırlarsanız bir önceki Taepodong-2 ateşlemesi erken saatlerde 5 Temmuz 2006'da yapılmıştı; yani 4 Temmuz Amerika Bağımsızlık günü kutlamalarından saatler sonra. Başarısızlıkla sonuçlandı ve bir kaç ülkenin (mesela Japonya) ticaret politikasında değişiklikler yaparak ekonomik açıdan zengin olmayan Kuzey Kore'yi cezalandırmaya çalışmasına neden olmuştu.
İşte bütün bu sebeplerden dolayı Kuzey Kore'nin menzilli füze fırlatması uluslararası tepkilere yol açtı.
Peki Kuzey Kore neden bu kadar risk aldı? "Testimi de yaparım, füzemi de fırlatırım," doğalı davranışının nedenleri nedir? Sonrasında sebep olacağı olaylar nedir?
Kuzey Kore'nin Yeni ABD Hükümetine Göz Dağı Vermek İstemesi
Hatırlarsanız Bush hükümeti zamanlarında Amerika Birleşik Devletleri'nin Kuzey Kore'ye karşı tutumu çok sertti. Kuzey Kore bu tutumu çoğu kez "saldırgan" olarak niteledi. 29 Ocak 2002 tarihinde, Bush Ulusa Sesleniş Konuşması'nda Kuzey Kore'nin "Şer Ekseni"ne dahil olduğunu söylemişti. 2008 senesinde Kuzey Kore'ye karşı uygulanan sert politikalar biraz hafifletilse de iki ülke arasındaki ilişkiler çok ekşimişti.
Bir yandan da Kuzey Kore, ABD ile yüzyüze konuşmak istiyordu. Çin, Japonya, Rusya, ABD, Güney ve Kuzey Kore'yi kapsayan altılı görüşmeler yerine. Altılı görüşmelerin amacı Kuzey Kore'yi nükleer silah emellerinden vazgeçirip karşılığında ödül olarak para yardımı yapmaktı.
Ama bu arada Bush koltuğundan indi ve yerine yumuşak başlı ve barışçıl olarak değerlendirilen Obama geldi. Bu füzenin fırlatılması da işte Obama'yı sınamanın bir yoludur. Kwangmyongsong-2 aslında politik bir deneydir. Son zamanlarda Afganistan sorunlarına odaklanmış olan ve Bush politakalarından uzaklaşmak isteyen ABD hükümetine "Biz de burdayız" demenin bir yoludur.
Peki bu sabah Çek Cumhuriyeti'nde alkışlarla kocaman bir kalabalık tarafından karşılanan ve Kuzey Kore'nin artık cezalandırılmayı hak ettiğini söyleyen "barışçıl" Obama ne yapacak? Yumuşak güçle halledebilecek mi bu sorunu?
Kuzey Kore işte böylece yeni hükümet ile ne kadar ileri gidebileceğini görmüş olacak. Kuzey Kore'nin Ocak ayında iki Amerikan gazetecisini tutsak olarak tutmasına rağmen, Obama görüşmelere devam edeceğini söylemişti. Peki şimdi ne yapacak?
Kısacası Kuzey Kore, ABD hükümetine göz dağı vermek istedi.
Kuzey Kore'nin Ekonomik Yardıma Muhtaç Olması
Füzenin ateşlenmesi 2006 senesindeki gibi tamamen başarısızlıkla sonuçlanmadı; Taepodong-2 suya düşse de uçuş yörüngesinin ilk iki aşaması başarılıydı. Kuzey Kore, "Bakın biz başardık, siz ne derseniz deyin" der gibi.
Bu da demektir ki Kuzey Kore konuşmalar için bu sefer masaya oturduğunda elinde daha fazla koz olacak.
Amerikan medyasına göre 2000 senesinde Kuzey Kore lideri Kim Güney Kore ile bir zirveye katılması karşılığında 100 milyon dolar para elde etti.
Kuzey Kore'nin ekonomik sıkıntı çektiğini ve yıllardır başka ülkelerin yardımıyla ayakta durduğunu da işin içine katarsak, alınan bu risk Kuzey Kore'ye anlaşmalarda daha fazla güç vererek, daha fazla para yardımı olarak geri dönebilir. Ya da geliştirdiği füzeyi satın alacak müşteriler bile yaratabilir.
Kuzey Kore Lideri Kim'in Tekrar Otorite Sağlamak İstesi
Hazırlarsanız Kuzey Kore lideri Kim Jong-il 1994'de ölen babasının yerine geçmişti. Kendisine "sevgili lider" olarak hitap ediliyor ve şu anda dünyanın en büyük ordularından birinin başında. Fakat Kim Ağustos ayında birdenbire ortadan yok oldu. Kuzey Kore'nin 60. kuruluş yıl dönümü kutlamalarına bile katılmadı.
Bunun üzerine tabi bir çok teori ortaya atıldı. Japon medyası tek tük basında resimleri çıkan ve medyadan kaçan Kim'in aslında öldüğünü yerine O'nun gibi görünen başka birinin yerine geçip ara sıra ortada boy gösterdiğini iddia etti. CIA ajanları, Kim hasta ve ölmek üzere dedi. Daha sonra kalp krizi geçirdiği haberleri yayıldı ve Kuzey Kore tarafından yayınlanan raporlar "iyileşti bile" dedi. Daha sonra Francois-Xavier Roux adlı Fransız bir doktor Kim üzerinde beyin ameliyatı gerçekleştirdiğini açıkladı.
Şu ana kadar Kim'in elimizde geçtiğimiz aylarda çekilmiş orduyu selamlayan üç fotoğrafı var ama BBC bu fotoğrafların sahte olduğunu söylüyor.
Kısacası Kim ortada yok. Kimse nerede olduğunu bilmiyor. 23 Ocak 2009'da Pyongyang'da Çin Hükümeti ile olan görüşmeleri Ağustos'dan beri bir ilkti. İlk kez gözlere göründü.
Peki liderlerini göremeyen, sürekli Kim hasta dedikodularını duyan bir ülke neler hisseder?
Panik.
Liderlerinin kan kaybettiğini ülkeyi artık yönetemeyeceğini düşünür. Bu da Kim'in otorite ve güç kaybetmesine yol açar. Zaten Kuzey Kore halkı Kim'in oğullarını ülkeyi yönetebilecek kapasitede görmüyordu. Yani halkın hissettiği bu panik ailenin hükümdarlığının da tehlikeye girmesine neden oluyordu.
Bu füze Kim'in tekrar otoritesini kurmaya çalışmasının, halkı tekrar kontrol altına almasının bir yoludur. "Ben Burdayım" demesidir.
Peki Şimdi Ne Olacak?
Eğer Kuzey Kore cezalandırılmazsa ya da 2006'daki gibi sert olmayan ticari cezalandırmalar uygulanırsa ya da Kuzey Kore yapacağı görüşmeler için yüklü miktarda para elde ederse, bu İran için de bir davet olabilir.
İki kardeşden biri yaramazlık yapar da cezalandırılmazsa, hepinizin bildiği gibi diğer kardeş de aynı yaramazlığı yapmaya meyilli hale gelir. Buradaki psikoloji "Peki o yapıyor, ben neden yapmayayımdır."
Kuzey Kore'ye gelen tepkiler çok sert olmazsa, İran da nükleer programına devam edecek cesareti bulabilir.
The Emotional Baggage of the Harris-Walz Camo Hat
-
Some people have pushed them to the back of their closets. Others are still
wearing them.
8 saat önce
4 yorum:
Hangisi daha iyi, yeni bir nükleer savaş potansiyeli taşıyan, silahlarla donatılmış ülkeler mi, yoksa nükleer tekel Amerika'nın karşısında duracak herhangi bir güç olmaması mı?
Zor bir soru...
Sayın Deniz, çok güzel bir noktaya değinmişsiniz. Mesela, Kuzey Kore'nin bu davranışı komşuları Güney Kore ve Japonya'nın da nükleer silaha sahip olmayı gözden geçirmesine sebep oldu. Ve dediğiniz gibi bu cevaplanması gerçekten zor olan bir soru.
Şu anda ABD harici yedi ülke nükleer silahlara sahip. Rusya, Fransa, İngiltere, Çin ve İsrail bu ülkeler arasında. Aralarında sadece Rusya şu anda ABD ile başedecek kadar güce sahip.
Benim de kendime sorduğum, sizin sorduğunuz soruya yakın bir soru: özellikle nükleer silahları zaten olan ülkeler neden Kuzey Kore'ye bu kadar tepki gösteriyorlar?
Bu tepkinin bir çok nedeni var. Sanırım temel nedeni Kuzey Kore'ye güvenilmemesi. Kuzey Kore silahları kimin almak istediğine bakmadan satmaya hazır; bütün ülke aynı aile tarafından otokratik bir şekilde yönetiliyor. Kuzey Kore aynı zamanda International Atomic Energy Agency topluluğundan üyeliğini de çekti, yani hiç bir denetim altında değil.
Akla gelen başka nedenler: daha fazla nükleer silah yaratılmasını istemeyen ülkeler, topluluklar, insanlar. Ya da Japonya gibi ülkelerin kendilerini tehlike altında hissetmesi. Mesela, Japonya demokrasi olduğu ve bütün kurallara uyduğu halde komşusu kuralları ihlal ederek, istediğini yapabiliyor, burnunun dibinde füze ateşleyebiliyor. Ya da Güney Kore'ye bakalım. Havaya yayılan radyoaktif maddelerden hava kirliliğinden Kuzey Kore'yi sorumlu tutuyor.
Nükleer silahların çoğalması (sizin sorunuzun da değindiği gibi) başlı başına bir mesele. Nükleer silaha sahip olan bir ülkenin irrasyonel davranması da bu meseleyi daha da zorlaştırıyor.
Orlandonun analizine katilmamak elde degil. Yalniz perspektifi biraz daha genisletip, halen anarsik niteliginden arindigini soyleyemeyecegimiz uluslararasi duzene baktigimizda karsimiza cikan asil soru, Iran ve Kuzey Kore disindaki ulkelerin neden nukleer silah teknolojisine ulasmak icin ugras vermedikleri. Nukleer silahlarin bir tur olarak insanliga, daha da acisi tum gezegenimize neler cektirebilecegini cok iyi biliyoruz. Ta 1962'de Kuba krizi patlak verdiginde dahi Amerika ve SSCB tum insan uygarligini asit yagmurlari altinda eritebilecek nukleer guce sahipti. Ancak ozellikle soguk savasin gergin, ama bir o kadar da ongorulebilir yapisi dagildigindan bu yana Amerika ve Rusya gibi buyuk askeri guclerin kendi bencil cikarlari dogrultusunda Iran ve Kuzey Kore gibi yalniz, dunya kamu oyunda da kolaylikla mahkum edilebilecek ulkelere saldirmasinin onune gecebilecek hic bir yapi mevcut degil. Irak savasi oncesinde Collin Powell'in uyduruk "kitle imha silahi kanitlari" gosterisine BM guvenlik kurulunun tepkisizligi ve savasa karsi durmayisi bu gercegin en net ispatiydi. Hal boyleyken, kendi iktidarini hem ic hem dis politikada percinlemek isteyen Kore liderligi ve Iran'in rejim bekcileri nukleer silaha sahip olmak istemez mi? Buradaki asil sorun bahsettigimiz rejimlerin kacinilmaz bir guven ikileminde olmalari. Nukleer silah edinmeleri onlar icin tam bir guvenlik sigortasi olabilir. Ama bu yolda ilerlerken de hem kendi bolgelerini, hem de dunyayi daha guvensiz bir duruma itiyorlar. Dunya'nin geri kalanindaki siyasi liderler ve halklar da tam bir ikilem icinde. Kuzey Kore ve Iran nukleer guce kavusmasin, dunya biraz daha guvenli kalsin istiyorlarsa bu iki ulkenin siyasi rejimlerinin tehdit altinda olmadiklarini onlara ispatlamalari gerekiyor. Peki biz Iran'in baskici molla rejimine, Kuzey Kore'nin totaliter lider sultasina boyle bir guvence vermek, Iran ve Kore halklarinin bu rejimlere mahkum olduklarini suratlarina haykirmak istiyor muyuz?
Gerçekten bu konu hakkında net bir fikre sahip olamıyorum. Amerika'nın tek süper güç olması tabii ki diğer halklara yardımcı olmayan bir durum, zira General Motors'un batması durumunda 15-16 ülkenin ekonomisinin anında çökme tehlikesi yaşayacağı örneği yeterince açıklayıcı.
Ancak bu duruma verilecek cevap, Kuzey Kore gibi uluslararası arenada stabilitesi olmayan bir ülkenin silahlanması mı? Aklıma ister istemez izlediğim 'Watchmen' geliyor, her ne kadar günümüz filmlerinde olduğu gibi cinsellik ile pompalanmış olsa da, anafikirdeki 'insanlık ortak bir düşman olmadan birleşemez' idesi gerçekten etkileyiciydi.
Mamafih, kimse nükleer silah yapmasın, hepimiz çiçek çocuk olalım mantalitesi pek üretici değil. O nedenle alternatif düşüncelere bir hayli açığım bu konuda, ve bir çözümle gelemiyorum, çünkü herhangi bir tarafta değilim.
Komünistim, ama Kuzey Kore'nin komünizm adı altında yaptıklarını ben değil Stalin bile komünizm terminolojisiyle açıklayamaz... Ve en son istediğim şey sanırım dünyayı yok edecek büyük kırmızı düğme ve ona basacak bir cani.
Yorum Gönder