2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

7 Nisan 2009 Salı

İsmin Koyun Hali (-i)

Bilindiği üzere haftasonu bir Beşiktaş Çarşı grubu organizasyonu hiç hoş olmayan şekilde sonuçlandı. Organizasyon basitti aslında; takım otobüsü stada gelirken meşalelerle karşılanacak, ardından da stada yollanacaktı. Bir şekilde arbede çıktı.
Eğer siz olayları Hıncal Uluç, Gürcan Bilgiç, Erman Toroğlu gibi renk sempatileri at gözlüğü 
formuna dönüşmüş insanlardan, ya da 1 Mayıs'ta dahi "Ama polis de haklı" diyen post-1980 travmasını atlatamamış popüler basından takip ettiyseniz Beşiktaşlı taraftarlara haklı olarak küfretmiş olabilirsiniz. Ama eğer sağduyulu olup, olay anında orada bulunan insanlarla konuştuysanız, görüntüleri izleyip fotoğraflara baktıysanız, azıcık da saksıyı çalıştırdıysanız olayların iç yüzünü anlarsınız.
Cüssesi gereğince ancak 6 polis tarafından orantılı bir şekilde zapt edilen bir taraftar. Ortadaki polisin "Sus geçiririm dipçiği ifadesi ise "priceless".
Öncelikle popüler basında var olan iddialara göz atalım.
1. Çarşı trafiği kapattı: Takım otobüsünün gelmesi beklenirken Beşiktaş taraftarı manyak mı da trafiği kapatsın? Otobüs gelene kadar trafiğin kapatılması diye bir durum söz konusu olabilir mi? "Trafiği kapatalım da futbolcularla Kazan'da rakı sofrası kuralım" mı diyordu bu insanlar?
-Trafiğin 15-20 kişi tarafından aksatıldığı resimle trafiğin açık olduğu resim arasındaki tek fark nedir? 
-Birinde polis var, diğerinde yok.
Otobüs geçtikten sonra olanı irdeleyelim. Eğer bir Beşiktaş maçı zamanı Beşiktaş Dolmabahçe taraflarında bulunmuşsanız ritüeli zaten bilirsiniz. Bilmeyen için anlatalım. Millet Beşiktaş Çarşı'da buluşur, yer, içer; takım otobüsünün geçeceği zamana yakın kaldırıma dizilir, sonra da marşlar eşliğinde stada yürür. Kalabalık bir grup stada yürürken arada yola taşar, hatta yolu kapattığı bile olur; orada görevli polisler de bu kalabalığı kaldırıma yönlendirir. Bu o kadar rutin bir olay ki. Bakınız, doğru ya da yanlış demiyorum; rutin diyorum. İstanbul Emniyeti'nin bu duruma hazırlıklı olduğundan bahsediyorum. Bunun hep yaşanan bir olay olduğundan bahsediyorum. Sanki o güne has bir olaymış gibi lanse edilmesindeki yanlışlığa dikkat çekiyorum.
2. İzinsiz gösteri yapılmış: Yahu insaf! Bu gösteri Beşiktaş forumlarında planlanmış, yönetim aracılığıyla Valilikten izin alınmış. Popüler gazete okuyan insanlar bile bu gösteriden haberdar! Bu ne mi demek? Bakınız Milliyet Gazetesi'nde geçen Çarşamba yayınlanan haber. Olay bu kadar masum bir organizasyon. Anarşist oluşum muamelesi yapanlara aldırmayın siz.
3. Taraftar polise saldırdı: Nasıl bu kadar emin olup da söylüyorsunuz bunu? Orada mıydınız? Olayların nasıl cereyan ettiği konusunda bir fikriniz var mı? Tarihimizde gösteriye karışan provokatör örnekleri doluyken, 4 polisin nasıl yaralandığı belli değilken, binlerce sivil biber gazı, tazyikli su, cop yemişken; "4 polis yaralanmış, taraftar haksız" demeye vicdanınız nasıl el veriyor? Biber gazından ağlayan çocukları, yaşlı insanları görmediniz mi medyada? Nedendir tüm yorumlarda taraftara yüklenip polisi yüceltmek?
Polise saldıran bir taraftar ve son derece orantılı uçan tekmeyle aldığı yanıt.
Şu noktada olay yerinde bulunan bazı arkadaşların yazdıklarından alıntılar yapmak istiyorum:
"Yalan diyorum çünkü ortada Barbaros Bulvarında Beşiktaş taraftarları yüzünden trafiğin tıkanması diye bir şey yok. Yolun iki tarafına sıralanmış Beşiktaş taraftarları kaldırımda ve orta refüjdeyken trafik zaten tıkalıydı. Polisten önce yola giren taraftarları kaldırımdakiler uyarıyordu bizzat ben şahidim. Başından sonuna kadar barbaros bulvarında bulundum kimse bana çıkıpta trafiği Beşiktaşlı taraftarlar kapattı martavalını uydurmasın. Yola çıkılan tek yer Kazan'ın önüydü, orada da takım otobüsü geçtikten sonra yolu açmak adam gibi bir polis teşkilatı olsa çocuk oyuncağı olmalıydı. Polisle olan olaylara tanık olduğum yer olan Dolmabahçe'deki ağaçlı yol civarlarında ise ilk ne olduda ortalık karıştı göremedim. İlk gördüğüm ben kaldırımdan yürürken önümdekilerin geriye dönüp üzerimize doğru koşmasıydı. Sonrası kıyamet. Bakın tekrar söylüyorum yolu kapatmak, izinsiz gösteri yürüyüşü yapmak falan demiyorum, kaldırımda stadyuma giderken üzerimize polis saldırdı diyorum. Organizasyon daha iyi olurdu olmazdı başka bir mesele, hatalar vardı yoktu başka mesele. Ama kimse çıkıpta bana polisin davranışını meşru göstermeye çalışmasın. Ayıptır. 1 metreden insanların üzerine panzerle su sıkıldı, heryere rastgele biber gazı atıldı, jop kesmedi biber gazı tabancasının dipçiğiyle insanlara vuruldu. Ağızlarından salyalar akıta akıta tekmelerle saldırdılar. "
Her yıl bahar aylarında Taksim - Beşiktaş taraflarında görülen bir doğa fenomeni. Gazus biberus.
"Ne çarşısı? Barbaros bulvarında önümde 40lı yaşlarında bir kadın yanında 10 yaşında kızı bana meşaleleri nerden aldınız biz bulamadık diye soruyordu. Kucağında çocuğu olan adamlar jop yiyordu hangi çarşı? Polisin yaptığı yanlış ama Beşiktaş taraftarında da hata var diyorsunuz ya işte o zaman kimse polisin hatasını iplemiyor farkındasınız değil mi? Çünkü kabul edilmiş herşey, insanlar polisten sopa yemeyi kanıksamışlar, bununla yaşamaya alışmışlar, ortada sakince halledilebilecek bir şey varken bile iş çığırından çıkınca "e polis ne yapsın, sizde öyle yapmasaydınız" diyorlar. "
"saat 17.30 da stad tarafından beşiktaş tarafına taksiyle geçtim. o saatte stad ile kazan'ın önü arasında ne bir tarafta ne bir polis vardı. kazan'ın önünde indik. insanlar yola çıkmışlardı. saat 17.45 te kazan'ın önünde 1 adet polis yoktu. yola çıkmış 50 kişiyi kaldırıma yönlendirmek 10 dakikalık iş olurdu. 
görüntülerde dikkat ederseniz, su sıkılan panzerlerle saldırılan yer stadın orası. stadın orada yol açma çalışması olmaz. kazan'ın orada olsa anlarım. zaten stada gelmiş insanları orada açmaya çalışmak kadar abzürt bir şey yok. 
polis'in orada yaptığı şey, tamamen sokak kavgası mantığıyla sen bana yaptın ben de sana yaparım mantığıyla yapılan şeydir. yolda yürürken 1-2 polisin dövülmüş olduklarını gördük. yani tahmin ettik. bunun acısı çıkartıldı."
Haddi bildirilen bir ufak anarşist. Yılanın başı küçükken ezilmeli.
"takım otobüsüyle beraber binlerce kişi stada akın etmeye başladı. (oysa otobüs erken gelseydi, kimse geç kalmamak için koştura koştura o stada akın etmeyecekti) polis önce akaratler önünde taraftarı durdurdu ve geri gitmelerini istedi. bunun üzerine ıhlamurdere'ye dönerek arkadan stada gitmek isteyen taraftar, dolmabahçe'nin önünde polis tarafından tekrar engellendi. dolmabahçe'ye kadar gelen ve tek yapmak istediği maça gitmek olan taraftarlar, o noktadan sonra geri gitmek istemediler doğal olarak oysa polis anlamsız şekilde bir anda orantısız güç kullanmaya başladı, önce göz yaşartıcı attılar, hemen ardından panzer geldi ve insan gibi stada girmek isteyen insanların üzerine basınçlı su sıkmaya başladı. bu arada ön kısımdaki taraftarlar geriye gelmeye başladılar, işte bu anda sosyal patlama meydana geldi. ön kısımdan gelen ve dayak yemiş, gözleri kan çanağına dönmüş insanları gören iyi durumdaki taraftarlar çıldırdı! önce millet birbirine "kaçmayın, kaçmayın" diye bağırmaya başladı, sonra sol yumruklar havaya kalktı, "gündoğdu" marşını söylerek taraftarlar ilerlemeye başladılar. bu arada polise de güç kullanılmaya başlandı, millet elinde avucunda ne varsa, atmaya başladı polisin üzerine. swissotel'in önünden itibaren nefes almak ve gözleri açık tutmak olduça zordu, buna rağmen taraftarlar ilerlemeye devam edince çevik kuvvet yönünden eksik olan polis stadın güney kısmına çekildi. polis geriye çekilince, ortalık yatıştı, ancak atılan gaz yüzünden bir çok kişi dolmabahçe'den ileri gidemedi bir süre. gidenler de* ancak atkımızı ağzımıza burnumuza iyice dayayarak ve az nefes alarak durumu atlatabildik."
Hangi açıklamaya (resmi, popüler basın, birebir şahit) inanacağınız size kalmış. 
Benim şahsi görüşüm şudur: 
a) Polisin geçen 1 Mayıs'ta erittiği biber gazı stoklarından sonra, yeni ısmarladıkları ürünleri test etme dürtüsü, 
b) Türk polisinin bir yerde toplanmış insanlar görünce otomatikman "Bunlar anarşist, yasadışı gösteri bu, saldırın" diye koşullanmış olması, 
c) Beşiktaş taraftarının politik kimliği sebebiyle zaten Emniyet tarafından sevilmemesi, 
d) Böyle bir olaydan sonra basın desteğini bulacaklarını bilmeleri,
e) En baştan yeterli önlem alınmaması, önlem almamanın sonucunda polisin sorgulanmayacağını bilme rahatlığı (Kanlı 1 Mayıs bile kaç yıl sonra sorgulandı, Beyazıt olaylarını daha sorgulayan yok..)
Bu olayların bu aşamaya gelmesini sağlamıştır. Bu tür toplu gösterilerden sonra insanlar "Aman onlar da yapmasalarmış canım" dedikçe, polisin yeterince önlem almaması, erken müdahale etmemesi, lojistik hataları sorgulanmadıkça, polis koşulsuz meşru bulunmaya devam edildikçe bu olayların sonu gelmeyecektir. Çocuk-yaşlı demeden insanlara işkence etmeyi haklı gören, her müdaheleye "orantılı güç" kılıfı uyduran bir polis, benim polisim değildir. 

9 yorum:

Azwraith dedi ki...

Sorgudaki adama uçan tekme atmaktan zevk alan tipler... Çok güzel bir yazı olmuş Burak abi, eline sağlık.

ahmetkizilay dedi ki...

Bence, "Masum halk-şeytani devlet", ya da "yoldan çıkmış halk-görevini yapan polis" eşlemelerinden ziyade buradaki ilginç nokta çatışan iki tarafın da aslında bireylerden oluşması. Yani bir işçi/anarşist/beşiktaşlı sesini yükseltirken/şiddete başvururken bir otorite ideasına karşı tepkisini gösterse de, bu tepkilere birinci derecede maruz kalanlar, geçimini polislikle sağlayan normal yurdum vatandaşıdır. Bence bu tür olaylarda işlerin kontrolden çıkmasının en büyük sebebi de budur. Yaşanan tecrübe çok kısa zamanda kişisel bir çatışmaya dönmektedir. Polis olarak göstericilerin karşılarında bulduğu varlıklar en nihayetinde robot değil, insanlardır. Anasına küfür eden, kendisini fiziksel olarak zorlayan başka bir insana, insan doğasına uygun olarak cevap veriyorlar.
O zaman bu polislere daha etkili bir eğitim verilerek olayları kişisel algılamamaları, sabır göstermeleri ve kişisel kontrolu elden bırakmamaları sağlanmalıdır. Tabi bu bilgisayar programcısı olmak isteyen insana bilgisayar kullanmayı öğretmekten daha farklı bir durum. Çünkü bu eğitimde bir karakter değişimi, insanın makineleşmesi söz konusu. O zaman da ahlaki bir ikilem ortaya çıkıyor, falan filan...

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Bu post'ta masum halk-seytani devlet tartismiyoruz. Bu post'ta adam gibi onlem almayan, "nasil olsa coplariz" diye olay yerine gelen, Manisa'da cocuklara iskence yapsa bile, Festus'u oldurse bile, Engin'e kiysa, Metin'i duvardan atsa bile hakli cikan zihniyeti tartisiyoruz.

"Anasına küfür eden, kendisini fiziksel olarak zorlayan başka bir insana, insan doğasına uygun olarak cevap veriyorlar."

Ben de insanim ama bana kufur edenin suratina biber gazi sikmiyorum, tazyikli su puskurtmuyorum. Ben polissem, bana kufur edene "Hakaret mi ettin, gel iceri alalim seni" derim, alirim. Ortalikta cocuklarin oldugunu bile bile biber gazi salmam olaya. 1 Mayis'ta oldugu gibi Taksim'e dogru yuruyen herkese suclu muamelesi yapmam, insan gibi laf anlatmaya calisana tokati gecirmem.

Polis hic siddet uygulamayacak diye bir sart yok; siddet uygulamak zorunda da kalabilir gayet. Ama zaten 3 polis tarafindan yakalanmis birine arkadan yetisip ucan tekme atiyorsan burada bir sorun vardir. Bunu tartisirken hic de "makinelesme, ahlak" vs. tartismaya gerek yoktur.

Egitim konusuna gelirsek; senin taniminla degil de IHEB tanimiyla insani davranan polisler, iyi egitim aldiklarindan degil, egitimlerini ciddiye almadiklarindan boyle davraniyorlar. Bunlara egitimde "istediginize gecirin, nasil olsa sorusturma morusturma aklariz sizi" deniyor cunku, eminim bundan.

ahmetkizilay dedi ki...

Tabi ki senin yazın "masum halk-seytani devlet" kavramını ele almıyor. Fakat Polis Teşkilatı'na olan sinizmin ve inançsızlığın da ortada. Yani en azından immoral bir devlet kurumundan bahsettiğini kabul ediyorum. Çıkış noktam da (kabaca) buydu. Ama odak noktam bundan farklı. Benim yorumum senin yazından yola çıkarak daha genel bir konuya hitap etmeyi amaçlıyordu. Benim yorumumda ön plana çıkarmak istediğim bu çatışmanın kişisel bazda ne kadar travmatik olabileceğiydi.

Uçan tekme atan polis benim demek istediğime çok uygun bir örnek. Burada tekme atan kişi acaba polis kimliğiyle mi ya da sadece psikolojik gerginlikten dolayı, insancıl içgüdülerinden dolayı mı tekme atıyor? Burada bence tartışılacak bir durum vardır. Can güvenliği tehlike altında olan bir insan ne kadar profesyönelliğini koruyabilir, ne kadar objektif olabilir? Bu davranış bilincini kazanmak nasıl bir eğitimden geçmeli? Bu eğitim insancıl mıdır?

Tabi bu yaşananlar eğitimde bir problem olduğunun açıkça göstergesidir. Polislerin aldığı eğitim senin dediğin gibiyse ya da değilse de bir revizyon şart gibi gözüküyor.

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Polis, polis kimligiyle, insani icgudulerinden dolayi tekme atiyor. Polis olmasa atamaz.

Demissin ki "Can güvenliği tehlike altında olan bir insan."

Kimin can guvenligi tehlike altinda? Cumartesi Anneleri mi tehdit ediyor polisin can guvenligini, bildiri okuyan gencler mi, 1 Mayis'ta slogan atanlar mi, mac izlemeye giden taraftarlar mi?

Buradan suraya gelecegim. Ben eger derslerinde basarili, ogretmenlerince kayirilan bir ogrenciysem okul kurallarina aykiri davrandigimda affedilecegimi bilirim. Yetenekli-yildiz bir futbolcuysam, disiplinsizligim tolere edilme sansinin yuksek oldugunu bilirim. Unlu bir sanatciysam-sovmensem ekranda densizlik yapabilirim.

Iste polisin sorunu budur. Kendisine hakaret edilmesi, can guvenliginin tehdit edilmesi falan degil durum. Yolda keyfince kimlik sorup seni goz altina alabilen bir teskilatin uyelerinden bahsediyoruz. Onca iskence haberi okuyorsun, kac polis ceza aliyor? Simdi bunu bilsen rahat davranmaz misin? Evde karina cocuguna anana babana kizip sokaga cikip bir tekme de sen savurmaz misin?

Sahsen ben stres atmak icin bilgisayarda Counter oynayacagima; bana "Abi fasist/yobaz dovuyoruz, hicbir yaptirimi da olmayacak" deseler kosa kosa giderim, ne yalan soyleyeyim.

Bu sebepten diyorum ki, Turkiye devletinin simarik cocugudur guvenlik gucleri. Buna korucu da, polis de, jandarma da, asker de dahil.

voodoo girl dedi ki...

mükemmel yazmışsınız, yetmemiş gibi yorumlarda da döktürmüşsünüz alkışlar sizin için efendim

sokaktaki adam dedi ki...

tam olarak onu diyecektim ben de; yazı gayet güzel, yorumlardaki ayrıntılandırma daha da bi' güzel! ellerine sağlık shelbylim =)

natura horror vacui dedi ki...

shelbyl'in özellikle yorum kısmında yazdığına cuk diye oturan bir örnek var maalesef. avcılar'da parkta içki içtiği için polisin göğsüne attığı tekmeye maruz kalarak can veren kurbanı hatırlıyorsunuzdur. onun davası sonuçlandı. polisin cezasında "kamu görevlisi olduğu için" indirime gidildi. bu shelbyl'in dediğini kanıtlamaktan öte, resmen devlet eliyle şiddetin meşru görüldüğünün kanıtıdır. hatta daha da ileri gideyim, devlet eliyle terörizmin birebir tanımıdır. buyrun, bu da haberin linki:

http://www.ntvmsnbc.com/id/24955282/

zaten türk hukuk sistemine asgari seviyede olan inancım, bu karardan sonra tamamen yok oldu.

sokaktaki adam dedi ki...

konuyla alakadarca, meselenin milliyet tanımadan, çok daha genel olarak "polis" kavramıyla alakadar olduğunu bi' parça ifade eden bi' linke denk geldim (fotoğraf bir dizi);

http://ziza.ru/2009/03/27/nasha_sluzhba_i_opasna_i_trudna_43_foto.html