30 Ekim 2009 Cuma
Ebleh Facebook Gruplari #4 - Çok Fena
28 Ekim 2009 Çarşamba
Ülkeye Dönüş Planında Hükümetin Bir Eleştirisi
Kürt Açılımı Üzerine
Taraf - NTV Olayı
Türk Annesinin Evlenecek Yaşta Kızı Olmak
Son zamanlarda benim annem, tabii ki kafayı hala bekâr olmama takmış durumda. Arkadaşlarının benim yaşlarımdaki kızları evleniyor yavaş yavaş, ve ben bu noktada sona kalmışlardanım. Söyle olaylar gelişmekte bir süredir:
Anne: Babaannenin yeğeninin oğlu vardı ya, doktor olmuş. Evi varmış, babası araba da almış. [Güzel bir reklamla giriş.]
meltem: Ne güzel annecim.
Anne: Çocuğun annesi seni çok beğenmis. [Benim bu işle bir alakam yok, ama tabi ya, benim kızım da beğenilmez mi!]
meltem: Anne yapma ama!
Anne: Kızım bana da babaannen söyledi. Çocuğun annesi "Meltem yabancıya giderse çok üzülürüm" demiş. [Beni az çok tanıyan annemin bunu bana neden söylediğinden emin değilim açıkçası. Temiz ikinci el bir araba muamelesi görmenin beni etkileyeceğini sanmış olabilir mi?]
Sonra, sözkonusu babaanne yeğeni, annem ve ben babaannemlerde karşılaşırız, hatta yeni vefat etmiş dedemin duası okunmaktadır.
Yeğen: Meltem ne kadar şekersin, ne güzelsin... Sen benim kızım ol. [!]
[Bolca yorumdan, geçiştirmeden sonra kendini tutamayan] meltem: Ben kimsenin kızı olmayacağım!
---
Güzel bir yaz günü, annem, annemin arkadaşı bir teyze, ben, benim bir arkadaşım, ve babam, plajda oturmaktayız. Teyzenin kızı yeni evlenmiş, kızını özlemekte. O yüzden de bir süredir bana, "Aman daha evlenme!" diye akıl vermekte. Bu yüzden, anlatacağım atak, çok beklenmedik oldu, beni adeta gafil avladı. Bu arada annem bir erkek arkadaşım olduğunu, uzun süredir birlikte olduğumuzu, ama daha evlilikten bahsetmediğimizi bilir.
Teyze: Meltem, benim böyle böyle bir tanıdığım var. Çocuk tam senlik. Ankara'da oturuyor, işi de çok güzel. Sen de orada iş bulursun, bak ne güzel olur!
anne: ... [Sessizce dinlemekte.]
meltem: Teyzecim, yok, hiç gerek yok. Hem ben taa Amerika'dayım. Nasıl tanışacağız ki zaten?
teyze: Msn'den konuşursunuz.
meltem: Ama ne konuşalım ki!
teyze: Aa, neden öyle diyorsun.. Sen ona boyunu kilosunu sorarsın, o sana sorar...
Sonra teyze denize girer.
meltem: Anne neden bir şey demedin?
anne: Kızım bir konuşsaydın...
meltem: Anne benim erkek arkadaşım var, biliyorsun.
anne: Sus, söyleme.
meltem: Nasıl yani? E var...
anne: Ama ortada bir şey yok daha...
---
Tatilde, erkek arkadaşımla Hindistan'a, onun ailesiyle tanışmaya gitme planları yapıyorum, ve saf olduğum için de, bundan anneme bahsediyorum.
Anne: Ee, nasıl, aranız iyi mi?
meltem: İyi annecim.
anne: Evlilik konuşmuyor musunuz?
meltem: Annecim hayır, söyledim ya sana.
anne: Kızım bir yüzük taksaydınız...
meltem: Anne söyle bunu nasıl anlatayım ben erkek arkadaşıma? Bak sen İngilizce'ye çevir, ben söyleyeceğim, söz!
Sonra baba devreye girer. Kardeşimin aracılığıyla konuşulanları öğreniyorum ben de. Son verilen karar, benim Hindistan'a gidemeyeceğimmis. Çünkü, oraya ne olarak gidiyormuşum?
Daha ne kadar savuşturabilirim, bilemiyorum. O yüzden buradan bütün bekâr kız arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: Ne olur evlenmeyin! Bir de siz örnek olmayın!
27 Ekim 2009 Salı
İhbar Mektubu
Öpme!
23 Ekim 2009 Cuma
Tek Satırda - 23 Ekim 2009
Kolpa Basın Doğru Yolda
22 Ekim 2009 Perşembe
Türk Ailesine Büyük Darbe!
21 Ekim 2009 Çarşamba
Çaresizlik, Namus
19 Ekim 2009 Pazartesi
Homofobi = İkiyüzlülük
Yeter Oray Eğin!
17 Ekim 2009 Cumartesi
Yetenek başka şey canım! - Kulak pası silmece
15 Ekim 2009 Perşembe
Coen Kardeşler ve Ciddi Bir Adam
Yozdil üz're
1951
1952
1953, konuşmayı söktü.
1954
1955
1956
1957
1958
1959
1960
1961
1962
1963
1964
1965
1966
1967
1968
1969
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009, yazmayı hala sökemedi gitti...
-----
Dipnot 2: Bu sürreal tarzı taklit etmeye çalışan tek zavallı ben değilim, Engin Ardıç da denemiş ama gerçeği gibi olmuyor elbet hiçbiri...
Dipnot 3: Aslında yazının estetiği bozulmasın diye dipnotları hiç koymayacaktım, yorum olarak yazacaktım ya, dayanamadım koydum. Mazallah, gerçekten böyle yazıyorum sanar birileri falan... Dolayısıyla önlemimi alıp, Engin Ardıç'ın yazısını da oraya dipnot olarak koydum hazır dipnotlara girişmişken. Fazla uzatmadan son bir dipnotum daha olacak. 1950, tamamen benim kafadan salladığım bir doğum tarihidir. Bunun da iki nedeni var. Birincisi, Yılmaz Özdil'in bir tane bile biyografisini bulamadım internette. epey aradım, biyografi sitelerini de kurcaladım, değişik arama öbekleri deneyerek de aradım, yok! Ondan sonra da düşündüm, dedim "zaten tam olarak bir Yozdil yazısı olabilmesi için sallama faktörünü elememek lazım." ve çektiğim kurada 1950 çıktı. Şimdi bunu burada açıklayarak da yine yazının ve tarzın özünü bozuyorum ama yüreciğim elvermiyor, ne yapayım...
yozdil için
Türkiye - Ermenistan Milli Futbol Maçı
12 Ekim 2009 Pazartesi
Tek Satırda - 12 Ekim 2009
11 Ekim 2009 Pazar
Radikal'e Acik Mektup
Ayın bombalanması ya da gazetecilikteki bir popülarite ve kışkırtma örneği
10 Ekim 2009 Cumartesi
Bernard Lewis ve İslamiyet
8 Ekim 2009 Perşembe
Türkiye - Yunanistan Arasındaki (Sözde) Farklar
"Bizden banka aldılar. Biz onlardan babayı aldık. Bize pamuk satıyorlar. Eskiden biz onlara satardık. Şeftali ithal ediyoruz onlardan... En son sperm ithal ettik."
Özdil'in ima ettiği üzere biz Yunanistan'a hiçbir şey satmıyor değiliz ne yazık ki, keza bizden bol miktarda demir-çelik ve tekstil ürünü almaktalar. Zaten tekstil en önemil ihracat baremlerimizden biriyken komşuyu ıska geçmek olmazdı.
"İkimizin de üç tarafı denizlerle çevrili; dünyanın en büyük deniz taşımacılığı filosuna sahipler, biz hâlâ taka..."
(Bu konuda daha önce yanlış yorumladığım bir rapora istinaden eleştiride bulunmuştum, fakat yorumlardan da anlaşılacağı üzere benim yorumum yanlışmış. Düzeltir, özür dilerim. Darısı diğer veriler için yazının sahibinin başına...)
Yoksulu sıfır, bizde 4 kişiden 1’i yoksul... Açlık sınırı saçmalığı yok onlarda.
(Yoksulu sıfır değil, ama böyle bir data mevcut değil. [https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/gr.html] 0% ile NA (not available) arasında fark var. Mesela şöyle bir gazete haberi de mevcut: http://ipsnews.net/news.asp?idnews=40033 Diyor ki, Yunanların 3'te 1'i yoksulluk sınırına yakın ya da altında yaşamakta. Ben Özdil olmadığım için espri yapmıyorum tabii.
Bunun yanısıra, gelir dağılımındaki adaletsizliği gösteren Gini katsayısına baktığımızda 33 sayısını görüyoruz ki, dünyada 39. sırada demek bu. Yani süper mükemmel koşullar yok orada da.)
10 milyon nüfuslu ülkenin telefonunu 27 milyar dolara verdiler, 72 milyon nüfuslu ülkenin telefonunu 6.5 milyar dolara verdik.
(Özdil burada bir ikileme düşüyor. Kendisinin de anlattığı gibi ekonomik koşullar ve gelişmişlik harika ise Yunanistan'da, tabii ki daha pahalıya satacaklar. Telefon satışında nüfusa bakılsaydı 90 milyon nüfuslu Etiyopya'nın [Elvan'ın memleketi hani] telefon şirketinin 27*9=243 milyar dolar etmesi lazımdı bu mantığa göre..)
Suriye sınırını komple kiralamaya kalktık, adam bizim sınırda saksı bile vermiyor.
(Burada yazar elma ile armutu karşılaştırmış. Yunanistan bize saksı vermiyorsa, biz de Yunanistan'a saksı vermiyoruz. Yunanistan'ın sınırlar konusundaki tutumunu daha iyi anlamak için Arnavutluk, Makedonya ya da Bulgaristan ile ilişkisine bakmak lazım.)
Asgari ücreti 2 kat.
(Şimdi Özdil usülü bir hesaplama yapayım. Yunanistan'ın kişi başına düşen milli geliri bizim üç katımız, ama asgari ücreti bizim iki katımız. Demek ki bizim asgari ücretimiz daha iyi. Nasıl ama?)
Kıbrıs Rumu’nu AB’ye soktu, Kıbrıs Türkü’nü Rum’a sokmaya çalışıyoruz.
(Önemli not: Esasında Kıbrıs Türk'ü Rum'a girmek istiyor, ama biz engelliyoruz.)
Olimpiyat yaptı, yapamadık.
(Tarihi not: Olimpiyatları yaratan millet/kültür/uygarlık Yunanistan zaten!)
Erkeği, bizden 12 yıl fazla yaşıyor.
(CIA World Factbook'a göre erkeği bizden 7 yıl fazla yaşıyor. [https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/tu.html] (77.11 - 70.12 = 6.99))
Yüzde 82’si tuvalet kâğıdı kullanıyor, biz yüzde 8...
(Bu istatistiğin kaynağını çok merak ediyorum. Yani Türkiye'de sadece 5.5 milyon insan tuvalet kağıdı kullanıyor ha? Herhalde Özdil sadece CHP'ye oy verenler tuvalet kağıdı kullanıyor diye düşündü.
Tabii bir de bardağın boş tarafı var. Yunanistan'ın %18'i tuvalet kağıdı kullanmıyor. Vay cahiller..)
Onların nüfusu kadar işsizimiz var.
(Yunanistan'daki işsizlik oranı %11. Özdil burada rakam vermek yerine gene elma ve armutu karşılaştırarak işin içinden zeytinyağı gibi çıkıyor.)
Onlar zeytinyağı seviyor, biz yağcılığı... (Oeh.)