Sağ eğilimlilerin 'sosyal tabakalaşma', sol eğilimlilerin 'sosyal sınıf' dedikleri sosyal eşitsizlikler kavramının toplumu anlamanın anahtarı olduğunu düşünüyorum.
Doğa bilimlerinin bize tanımını yaptıkları dünya yuvarlaktır ve 'daire' insanlığın bugüne kadar keşfettiği en ideal şekildir. Daire idealdir, çünkü merkezden eşit uzaklıkta noktalardan oluşur. Eşitliğin resmi yapılmak istenirse bu kesinlikle daire olmalıdır. Ancak sosyal bilimlerin tanımladığı dünya daire değildir; piramittir. Piramitte yukarıdan aşağıya doğru bir yapı vardır. Toplum piramidal olduğu için hiyerarşik bir yapıdadır. Hiyerarşi eşitsizlikleri gösterir ve toplum yapısı gereği eşitsizliklerden oluşur. Toplumdan söz etmek için binlerce veya milyonlarca insana gerek yok, en az iki kişinin yaşadığı yerde toplumdan söz edebiliriz. Hatta biraz daha ileri gitmek gerekirse biz tek başımıza iken de toplumu oluşturabiliriz. Çünkü kendi içimizde de hiyerarşi yaşarız. ''Toplum hiyerarşiktir'' demek, ''toplum güç ve iktidar ilişkilerinden oluşuyor'' demektir. Toplum bir iktidar ilişkileri şebekesidir. En aşağıdakiler var güçleri ile yukarı çıkmak isterken, yukarıdakiler yerlerini korumak isterler. İktidarın burdaki işlevi ise; topluma rağmen birşeyleri dönüştürme çabasıdır. Bu yönü ile sosyal eşitsizlikler sistemi aslında bir iktidar eşitsizlikleri sistemidir.
George Orwell, Hayvan Çiftliği'nde ''Bütün hayvanlar eşittir; fakat bazıları daha eşittir'' der. Orwell bu sözü ile hiçbir zaman eşitlikten söz edemeyeceğimizi vurguluyor. Eşitlik sadece bir yerde vardır; o da ÖLÜM'dür. Bütün insanlar ölüm karşısında eşittirler. Eşitlik ve özgürlük ideallerimizdir; bunlar ideallerimizdir çünkü YOKTUR! Özgürlük ve eşitlik birbiri ile çelişir. Eğer özgürlük ağır basarsa eşitsizlik artar ve eşitlik ağır basarsa diktatörlük ortaya çıkar. Nietzsche'ye göre insanların sahip olduğu en tehlikeli fikir ''eşitlik'' fikridir. Çünkü toplum kendiliğinden eşit değildir. Toplumun eşit olması için dışardan bir iradenin yani iktidarın toplumu eşitlemesi gerekir. Bu durum da piramdin yukarısında olanlara zulümdür. Bu şu anlama gelmektedir; dışardan bir eli gerektirdiği için eşitlik fikrinde ileri giderseniz eşitsizliği farklı bir boyuta taşımış olursunuz. Sosyalizmin handikapı da budur!
4 yorum:
Sosyalizmin pek çok handikağı olabilir ama sadece dışarıdan bir invisible elin daha fazla eşitlik getirmeye çalışması bunların içinde sosyalizmle en az doğrudan ilişkili olandır. Piramidin yukarılarında olanların daha fazla özgürlüğü engellemesi de tabii ki kabul edilemez.
"gizli el" bu denklemin neresine düşüyor, onu merak ettim. handikap diye belirtilen de, sosyalizmin var oluş amacıdır.
Esitlik agir basarsa diktatorlugun ortaya cikacagini adeta bir kanunmuscasina iddia etmen garip. Ozellikle insanlarin bir noktada esitlik isteyebilecegi ihtimalini eleyemiyorken. Ilk aklima gelen ornek esitsiligin yarattigi yikim ve siddeti yasamaktansa esit ama daha bariscil bir toplumu tercih etmek gibi. Ayrica gelirin daha esit dagildigi ulkelerin daha baskici ve bireysel ozgurlukleri kisitladigini iddia edemeyiz. Ozellikle bircok tersi ornek varken. Toplam geliri sabit tuttugunda esitsizligin daha yuksek oldugu ulkelerde genelde yoksulluk oraninin arttigini goruruz. Yoksullugun yuksek oldugu bir ulkede o disaridan mudahele eden bir ele toplumun mutlulugu icin ihtiyac var bence. Esitlik fikrinde ne kadar ileri gidilmeli ise daha zor bir soru. Iktisatta 90'larda baslayan yeni bir akim daha onceden gelir esitsizliginin buyumeye faydali oldugunu veya en azindan bir etkisi olmadigini savunanlarin aksine, ozellikle beseri sermayenin fiziki sermayeye nazaran eskisine gore cok daha onemli oldugu modern ekonomik duzene gore isleyen gorece gelismis ve gelismekte olan ulkelerde esitsizligin buyumeye zararli olduguna dair teoriler ortaya atti. Bu teoriler Kuznets egrisi dedigimiz iliskiyle de tutarli. Iktisatci Simon Kuznets'in ortaya attigi ve daha sonra ampirik olarak da destek bulan bu hipoteze gore gelir dagilimi esitsizligi ile kisi basina dusen gelir arasinda ters-U bicimli bir iliski var. Cok zengin ulkeler ve cok fakir ulkelerde gelir daha esit dagilirken ortada kalan ulkeler genelde en esitsiz ulkeler. Bunun en buyuk sebebi de kalkinma surecinde bir ulkenin dusuk gelirden orta gelirli bir ulkeye dogru evrilirken gecirdigi donusumun once sermaye sahiplerini, daha egitimli insanlari olumlu etkilemesi ve ardindan egitimin oneminin artmasi ile ve devletin buyumesi ile beraber gelen yatirimlarla egitimsizlerin oraninin dusmesi ile gelir dagilimi giderek daha esit hale gelmeye basliyor.
george orwell o sözle (ve tüm kitapla) sovyetler birligi'ni, sovyetler birligi'ndeki sözde esitligi hicveder. orwell, kendisi de dogmatik olmayan bir sosyalist olarak esitlik yanlisidir.
bugün toplumun hiyerarsik bir yapida olmasi, her zaman öyle olmak zorunda olduguna dair bir kanit degildir, ki esitlik iktidar iliskilerinin, iktidar sebekesinin ortadan kalkmasi degil, iktidarin daha esit dagitilmasidir.
özgürlük-esitlik celiskisini liberal düsünceden bu kadar sorgulamadan almak da hos degil...
Yorum Gönder