2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

15 Mayıs 2009 Cuma

Çoğul Delirmeler Diyarinda Televizyon ve Çocuk Hakları

Son zamanlarda Facebook'ta dolaşan bir videoya gözüm takıldı dün gece. Videonun alındığı programın ismi ByKus Show, ShowTV'de uzun zamandır yayınlanmaktaymış, merak edenlere: ByKuş Yol Hikayeleri - Kuş Avcıları-1 Doğulu yahut kırsal kökenlilerin aksanı, giyimi, yaşam tarzı vs. ile şehirli şehirli dalga geçmek nicedir mizah olarak satılıyor zaten, hadi buna artık şaşırmadık diyelim (tiksinmekle şaşırmak arasındaki çizgi de gitgide inceliyor gerçi). Konserve kahkahalarla izleyiciye nerede gülmesi gerektiğini hatırlatmayı, böylece hepimizi aptal yerine koymayı da Türk televizyonculuğunun Amerika'dan kaptığı bir sinir bozuculuk olarak sineye çekelim şimdilik. Zira derdim bunlar değil. Türk televizyonculuğunu kurtarmak filan hiç değil, ütopyanın anlamını bilecek yaştayız cümleten. Burada söz konusu olan bariz bir çocuk istismarı ve bunun bize şaka diye yutturulmaya çalışılması. Kuşları korumak adı altında, baykuş beyinlilerin verdiği hüküm çok açık: "Sayın izleyici, siz yeter ki gülün, düşünmeden önünüze gelene gülün, sizin eğlenmeniz için 1-2 çocuğun psikolojisiyle, adalet algısıyla, otorite figürüne yaklaşımıyla oynamak bizim için bir zevktir. Zaten çocuklara hayvan sevgisi aşılamak misyonuyla yola çıktık, sopayla eğitim hizmeti veriyoruz. Kuşlar çocuklardan daha değerlidir, pedagoji ise Tanzanya'da bir şehir adı. Ama bunu misal İstanbul'da kedi tekmeleyen çocuklara yapamayız, çünkü aileleri dava açıp iç çamaşırımıza kadar alabilir, nemize lazım... Yoksa çoluk-çocuk dinlemez yapardık, yanlış anlamayın duyarlı filan değiliz." İşin daha sinir bozucu kısmıysa bunun Facebook, Youtube gibi sitelerde neşeli bir şekilde paylaşılan, altına bol gülücüklü şirin-şeker yorumlar yazılan bir video olması. Çocukların saflığını gösteriyormuş bu video. Kuşları korumaya yönelikmiş, kuş vuran çocuklar hak ediyormuş böyle davranılmayı. Ne varmış ki, herkesin başına gelebilirmiş. Bundan sonraki programlar için benim de önerilerim var: körlerin elinden bastonlarını alıp onları otobana salmak, engellilerin tekerlekli sandalyelerinin altına muz kabuğu koymak, yaşlıların poşetlerini taşıma bahanesiyle yanlarına yaklaşıp şakacıktan cüzdanlarını çalmak, otobüslerin frenlerini patlatıp kaçmak harika kamera sakalarına yelken açmamızı sağlayabilir. Kazayla gülmeyen olursa, tepki göstermeye filan kalkarlarsa diye de saniye başına daya konserve kahkahayı, kimsenin gülmekten kızmaya vakti kalmasın. Nasılsa çoğul delirmeler ülkesinde yaşayıp gidiyoruz.

1 yorum:

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Huseyin Uzmez'in kusunun 14 yasindaki bir kiz cocugundan daha degerli oldugu bir ulkede, kus vs. cocuk pedagojisi argumani sunman anlatim bozuklugu olmus, seni OSYM'ye verecegim.