Yozdil'e karşı Yozdil'in silahıyla savaşıyorum ve daha önce yaptığımın aynısını ufacık bir değişiklik yaparak yepyeni bir şeyler yapmış gibi davranıyorum, aklımla bin yaşayayım istiyorum.
Aşağıda bulacağınız yazı 12 Ekim 2010 tarihli aslında. Ben şimdi buna Yozdil'in 1 Ocak 2011 tarihli son eserini de ekliyor ve o eserinin her anlamda ~son~ olmasını temenni ederek tekrar önünüze sürüyorum. Yozdil'inki kadar minör değişikliği fark edemeyenler için, aşağıdaki dört maddeye bir beşincisi eklendi. Ben olsam tıklamazdım.
Bu yaptığını komik mi sanıyor, yoksa aczini gerçekten bu şekilde gizlemeye mi çalışıyor (-lan bugün yine yazacak bir şey bulamadım, dur sağ baştan sayayım yine) bilmiyorum ama 10 Nisan 2008'den beridir köşesini en az 5 sefer bu şekilde çıkarmış olmasını açıklayacak hiçbir şey bulamıyorum. Sanırım benim şu an içinde bulunduğum hisleri yaşıyor. Daha önce bu ilkokul fişi tarzına ilişkin içimi dökmüş olduğum için, üstüne koyabileceğim de hiçbir şey olmadığından aynı yazıyı güncelleyerek gönderiyorum ben de mesela. Ona onun silahıyla karşılık verme bahanesi arkasında. O da sanırım sınırlarının o köşe yazıları (lan onlara da köşe yazısı dedikçe içimde bir yerler elektrikleniveriyor) olduğunu biliyor, çok yaratıcı olduğunu düşünüyormuş gibi ha babam bunları veriyor. Ama bence iktidarı sinir ederek "lanet olsun lan, al, al! Giriyoruz işte AB'ye, yeter!" demelerini bekliyor. AB'ye girersek bu yazıların (aslında yazı mı demeliyim onu da bilmiyorum, sayı diyeyim en iyisi.) sayıların kökü kuruyacak gibi görünüyor. Gerçi yine bulur sayacak bir şey ama, umut fakirin ekmeği işte...
Ya, ben... Lan! Neyse, bir şey demiyorum... Ben susayım da Ek$i Sözlük konuşsun en iyisi. Sinirinizi hafifletebilir, bana biraz yardımcı oldu. Özellikle şu entry gerçekten ufkumu genişletti, işin sırrına vakıf olup, Yozdil seviyesine olmasa da biraz oraya doğru yükselerek kendisini bir nebze anlamamı sağladı. #21417943.
Susamadım bir türlü, son olarak: Bunu neden yapıyorum, bu yazıyı neden yazdım, kendimi neden böyle yıpratıyorum, gerçekten de bilmiyorum. Bu adamı gördükçe sürekli kendimi saldırgan apartman yöneticisi falan gibi hissediyorum.
Hayağğt beni neden yoruyosuğğn?
PS. Daha fazla son olarak diyemeyeceğim için ps demek zorunda kaldım: Bu adamın unvanının "köşe yazarı"ndan "köşe sayarı"na dönüştürülmesi için Hürriyet'e dilekçemi en kısa sürede veriyorum. Hesap makinesi gibisin lan; 2 bit aklın var, onu da bu şekilde harcıyorsun, yazık...
-----
Döktürmüş yine. Geçen bi' sefer 1900'lü yılları saymayı öğrenmişti. Daha sonra bıraktığı yerden 2000'lere devam etti... 576'ya kadar sayı saymayı öğrenmiş bu sefer, maşallah. Kırmızı kurdeleyi hak etmesine ramak kaldı. Sağ olsun, sayesinde coğrafyayı, saymayı ve yılları öğrendik. Darısı yazmanın başına...
Ha gayret, kaşlar tamam gibi, sola doğru d'evrimini tamamlayınca biraz daha benzeyeceksin. Biraz daha devril, bizi fotoşoklattırma, kafayı biraz daha objektife çevir, öbür gözün de görünsün. Boy(n)un devrilsin.
Bünyesine güvenen şu 4 5 (4'ün üstünü çizip düzelttim, evet) linke arka arkaya tıklamayı deneyebilir. Hatta aynı tarayıcı penceresinde farklı sekmelerde açıp, arka arkaya CTRL+TAB yaparsanız belki Şirinler'i siz de görebilirsiniz!
Kodcu tanrıları aşkına; yeter ulan! Zuckerbergler götürsün seni e mi! Rakam tuşların kopsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder