Gündemde iki haber var. Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını 60 milletvekilinin desteği ile açıkladı. Bunun hemen arkasından da CHP MYK'sı "Baykal geri dönmelidir" kararı aldı oybirliği ile (Önder Sav hariç).
Sırf bu gelişme bile CHP'de iki kanadın oluştuğunu gösterebilir, ama güçlü bir tez haline getirmez. Bu yüzden metindeki diğer iki işarete bakacağız.
Mesela MYK üyesi Sayan'ın "Komployu kim yaparsa karşıyız. Sorun Kılıçdaroğlu değil, olayı bu kadar küçümsemeyin" cümlesini "komployu iktidar yapmamış olabilir, Kılıçdaroğlu'nun adaylığından ziyade, bu sürece nasıl gelindiği önemli" şeklinde yorumlamak için üstün bir Türkçe bilgisine gerek yok. Önder Sav'ın toplantıyı terk etmesi, rivayetlere göre bu tür suçlamalardan dolayı terk etmesi de ayrı bir işaret olarak yorumlanabilir. Ki zaten bu yazımda bunun parti içi bir çekişme olduğuna yönelik işaretlerin kuvvetinden bahsetmiştim.
İkinci işaret ise, Kılıçdaroğlu'nun adaylığına destek veren isimler listesi. Bu listede; öyle ya da böyle sendikacı geçmişi olan Bayram Meral, daha önce Genel Başkanlığa aday olmuş Haluk Koç, rahmetli Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, halkın ekonomik durumu ile ilgili yaptığı konuşması sosyal paylaşım sitelerinde dönmüş yeni popüler Muharrem İnce, yargılanabilmek için dokunulmazlığının kaldırılması isteğiyle AİHM'ye başvurmuş Atilla Kart gibi isimler var. Bu listede olmayan isimler ise ana ağlatıcı Onur Öymen, soy uzmanı Canan Arıtman, üniversitelerdeki ikna odası muciti Nur Serter, savaşçı diplomat Şükrü Elekdağ.
Bütün milletvekillerin sicilini bilmek mümkün değil tabii ama ilk izlenim şu: CHP'deki daha ılımlı, daha ekonomik politika odaklı isimler bir kanatta, daha şahin, daha "ulusalcı" isimler başka bir tarafta.
Daha önce de yapmış olduğum bir "Kemal Kılıçdaroğlu ancak neo-Erdal İnönü olur" benzetmem var. Hala daha arkasındayım. Bu illaki kötü bir eleştiri değil, sonuçta soldaki siyasetçilerden her daim saygıyla anılan bir isimdi İnönü. Lakin ne kadar icraat üretebildi, ne kadar etkindi; orası belli değil. Kılıçdaroğlu ile, yukarıda baktığımız birincil yapılanmanın işaret ettiği üzere, CHP'nin bu SODEP/SHP çizgisine geçiş yapabileceğini düşünmekteyim.
Bu çizgi Türkiye'nin ihtiyacı olan reformist sol mu? Kesinlikle hayır. Lakin Türkiye önce 1990 modeli sosyal demokrasiyi hatırlamalı, "doğru ya sol böyle bir şeydi" demeli ki, 2000 modeline geçiş yapabilelim.
Kılıçdaroğlu'nun adaylığı bu açıdan kesinlikle hayra alamet bir gelişmedir. Daha önce "o kadar heves etmeyin" demiştim ama, sanırım şimdi "solun açık olsun" derken biraz daha emin olabiliriz. Gene de Kılıçdaroğlu kurultaya kadar direnebilir mi, onu beklemek lazım, temkini elden bırakmamalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder