2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

27 Mart 2010 Cumartesi

Žižek'in The Hurt Locker eleştirisi üzerine

Ünlü düşünür Slavoj Žižek 23 Mart 2010'da London Review of Books'da son akademi ödüllerinde en iyi film ve en iyi senaryo dallarında ödül alan ´The Hurt Locker´ filmi hakkındaki görüşlerini belirtmiş. (Türkçe ve İngilizce metinler için...) Žižek genel olarak filmin Irak savaşının en önemli sorunlarını göz ardı edip, kişisel boyutta savaşın psikolojik etkilerine yoğunlaşmasını bir yanıltma olarak görüyor. Dolayısıyla da bu film sayesinde savaş karşıtı hümaniter izleyici için bu savaş normalleştiriliyor ve izleyiciye bu savaş benimsetiliyor. Žižek öncelikle Akademi ödüllerindeki diğer en önemli aday Avatar ile bu filmi karşılaştırıyor. Avatar ezilen bir halkın bağımsızlık mücadelesinden bahsederken, The Hurt Locker Irak Savaşı'nda görevi sivil insanları öldürmeyi hedefleyen bombaları imha eden ekipten bahsediyor. Zizek'e göre bu karşılaşmadan The Hurt Locker'ın galip çıkması cok manidardır. Bu savaştan çıkar bekleyen, ve bir şekilde hayatımızdaki her şeyi kontrol eden bir grup insan, tabii ki bu jürinin kararını etkilemek isteyecektir ve savaşın materyalist amacını insacıl duygularla rötuşlayan The Hurt Locker'ı yüceltmek isteyecektir. Žižek'e göre, ´The Hurt Locker´ savaşın gerçek boyutunu göstermekte başarısız kalıyor. Tabii ki filmi seyredip de Žižek'in eleştirisini okuyan her insan, bu eleştiriyi alakasız buluyor. Film Irak savaşının kendisinden ziyade, savaş mentalitesinin insan psikolojisi üzerindeki etkisi hakkında. Ki Žižek de bunun farkında, fakat ona göre bu "en saf haliyle ideolojidir: Failin travmatik tecrübesine odaklanmak, savaşın bütün etik-siyasi arkaplanını silebilmemizi sağl[amaktadır]". Bu film bize Irak savaşının tarihi hakkında bilgiler vermiyor olabilir, ama yine de savaşı yalıtmıyor. Bomba dolu bir arabaya yavaş yavaş yürürken konuştukları dili anlamadığın onlarca insanın binaların pencerelerinden seni izlediğinin farkında olmak aslında bu savaşın daha derin boyutlarını sorgulamanı sağlamaya yetiyor. İzleyici kahramanın neden bu işi yapmak zorunda diye düşünürken ister istemez hem etik hem de politik bir sorgulama içine girmektedir. Žižek filmin konusunu Bomba İmha Ekibinden almasını da savaşı sempatikleştirmeye çalışmanın bir örneği olarak görüyor. Žižek'e göre bahsi geçen ekip "Asker olmalarına rağmen öldürmüyor, sivilleri öldürmeyi amaçlayan terörist bombalarını etkisiz hale getirerek hayatlarını riske atıyorlar". Doğrusu bu gözlem Zizek'in filmi seyretmediği konusunda şüpheleri ortaya çıkarıyor. Filmin psikolojik olarak en ağır bölümlerinden birisi saatler süren silahlı çatışma sahnesiydi. Ekip pusuda bekleyen düşmanları teker teker vuruyor, tüm düşman elemanların öldüğünden emin olmadan çatışma bölgesinden ayrılmıyor. Bomba imha ekibinin hayatlarını riske atmaları tabii ki saygı duyulası bir görev. Yine de bu durum savaşı sempatikleştiren bir etmen olamaz. Eğer savaş insanları bu şekilde risk almaya zorluyorsa ve insandan arındırılmış bir alanda patlayacak bir bombanın verdiği maddi hasar bombayı imha etmek için görevlendirilmiş insanların hayatlarından daha değerli hale geldiyse savaş sempati duyabileceğimiz ya da anlayış gösterebileceğimiz noktadan çok öteye geçmiş demektir. Sonuç olarak Žižek'in eleştirisi ideoloji kokuyor diye suçladığı ideoloji kadar karşıt ideoloji kokuyor. Filmi tamamiyle kalıplaşmış "kapitalist, yayılmacı, öcü" karşıtı bir kafayla seyretmiş ki, filmin vermek istemediği ve kesinlikle de vermediği mesajları almış ve onları sertçe eleştirmiş. Dipnot: Bu da paylaşmasam olmayacak Žižek videosu olsun...

6 yorum:

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Ahmet'e katilmakla birlikte, iki nokta daha eklemek isterim:

1. The Hurt Locker ve Avatar'daki altmetinleri okursak, Avatar Zizek'in korktugundan daha tehlikeli bir filmdir. Avatar'da, ezilen bir halkin bagimsizlik mucadelesini ancak ve ancak "bacaklarini kullanamayan bir egemen mensubunun duygulari" sayesinde verebilecegini ogreniyoruz mesela. Ezilen halk cok gucsuz, ancak o ezenlerin bir parcasi onlari kurtarabilir. The Hurt Locker'in her karesi "Savas kotudur" diye bagiriyor eger "Amerikan askeri adi ve asagiliktir bir kere hmpf" bakis acisinin otesine gecebilirseniz.

2. Bunun psikolojik bir film oldugunu anlamak istemeyen insanlarin, "Nefes: Vatan Sagolsun" adli filmi bas taci etmesi, hatta ona en iyi film odulu vermesi ise daha ironik. Nefes'in esas kaygisinin "asker psikolojisi" oldugunu idrak edebilen bir bunye, ne yazik ki The Hurt Locker'i ayni kefeye koyamiyor; bu da "ideolojik" olmadigini iddia eden bir elestirinin aslinda ne kadar ideolojik oldugunu acikca gosteriyor.

The Hurt Locker maerikan askerini "iyi" gosterebilir, evet. Fakat The Hurt Locker, Amerikan propagandasi olmaktan once bir insaniyet propagandasidir.

Eren dedi ki...

Ben The Hurt Locker'ı izlememiş olmama rağmen senin Zizek'in film eleştirisini eleştirişini eleştirmek istiyorum. Eleştirim tamamen Zizek'in İngilizce metnini ve senin yazını incelemem üzerine kurulu. Üzerinde durmak istediğim bir kaç madde var:

1- "... bu gözlem Zizek'in filmi seyretmediği konusunda şüpheleri ortaya çıkarıyor" diye yazmışsın. Zizek'in filmi seyretmeden bunu yazmasına hiç mi hiç ihtimal vermiyorum. Sadece senden farklı bir gözle bakmış, bazı şeyleri senden farklı okumuş olabilir filme dair. Veya kendi argümanını desteklemeyen ayrıntıları kasıtlı olarak atlamış olabilir. Gerçi sen de yazının sonunda "Filmi tamamiyle kalıplaşmış "kapitalist, yayılmacı, öcü" karşıtı bir kafayla seyretmiş ki..." dediğine göre bu şüpheleri çok da ciddiye almamışsın.

2- "Ekip pusuda bekleyen düşmanları teker teker vuruyor, tüm düşman elemanların öldüğünden emin olmadan çatışma bölgesinden ayrılmıyor. Bomba imha ekibinin hayatlarını riske atmaları tabii ki saygı duyulası bir görev. Yine de bu durum savaşı sempatikleştiren bir etmen olamaz" demişsin. Zaten Zizek yazıda filmin savaşı sempatikleştirdiğini söylemiyor. Zizek "This choice is deeply symptomatic: although soldiers, they do not kill, but risk their lives dismantling terrorist bombs destined to kill civilians – can there be anything more sympathetic to our liberal eyes?" derken savaşın içinde geçen bir filmde bomba imha ekibinin hikayenin merkezine konmasını eleştiriyor. Irakta insan öldüren askerlerin değil de bomba imha ekibinin gözünden bir hikaye anlatılmasının ardında Irak savaşının tamamen gayri meşru olmadığı, bunun teröre karşı bir mücadelenin parçası olarak düşünülmesi gerektiği izlenimi yaratmak olduğunu düşünüyor. Yani mesele savaşın sempatikleşmesi değil bu seçimin (Explosive Ordnance Disposal (EOD) squad ekibinin hikayesini anlatmayı seçmenin) Irak savaşının diğer savaşlara nazaran daha meşru olduğu alt metnini vermeyi kolaylaştırması. İşte bu seçim "liberal gözlere" (herkese değil) sempatik geliyor diyor. Yani bu film, örneğin 'The Thin Red Line' gibi mertçe savaşı nerede kime karşı neden başlatılmış olursa olsun sonuçları açısından lanetle(ye)miyor demek istiyor.

3- "Sonuç olarak Žižek'in eleştirisi ideoloji kokuyor diye suçladığı ideoloji kadar karşıt ideoloji kokuyor" diyorsun. Bana kalırsa Zizek'in ideolojik filmle bir derdi yok. Adamın derdi ideolojiden arındırılmış veya ideolojiler üzeri süsü verilmiş (iddiası taşıyan) metinlerin içine gizlenmiş veya belki de sub-consciously içine yedirilmiş ideolojiyi deşifre etmek. Adamın derdi ideolojik mesajın gitgide daha üstü kapalı şekilde verilmesi gereken bir mesaj olarak düşünülmesi ile ilgili.

ahmetkizilay dedi ki...

Bu yazının sahibi olarak ben öyle demedim/demek istememiştim gibi savunmalara girmek istemesem de, aslında Zizek'in filmi seyrettiğinden hiç şüphemin olmadığını, sadece sarkastik olmak için bahsedilen cümleyi yazdığımı belirtmek istiyorum. Öte yandan da, Zizek bence aynı yazıyı filmin sadece sinopsisini okuyarak yazabileceğini düşünüyoum. Hiçbir eleştirmen beyaz sayfa çekerek bir sanat eserini inceleyemez. Zizek de daha film başlamadan ne görmek istediğini bilerek filmi seyretmeye başladı. Düşünmeyi planladığı şeyleri düşündü.
Bence filmdeki özel isimlere odaklanmak filme büyük bir hakarettir. Yani eğer şu ana kadar herhangi bir savaşı meşru gördüysen, lütfen bu filmin o savaşın yer ve zamanını kullandığını düşün. Filmin vermek istediği mesaj, hatta senaryo bir cümle bile, değişmezdi. O açıdan bu film bilinçaltından, dolayı olarak, gizlice, kurnazca Irak savaşı'nı meşrulaştıran ideolojiyi yediriyor demek bana saçma geliyor. Çünkü Irak savaşı bu filmin aslında son kullanıcı(izleyici) için bir arayüzdür. Daha derinlerdeki bir konuya (savaşın psikolojik etkileri) giriş noktasıdır. Bu sebeple Zizek filmi derinlemesine inceliyor gibi konuşurken, aslında yüzeyde takılıkalıyor.
Ve evet bu yorumda zizek gibi argümantatif ve kendimden emin konuşmak istedim.

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Tek bir soru yeterli aslinda: Bu filmi izledikten sonra insanlar n der?
a) "Ah sanli Amerikan Ordusu, Irak'a demokrasi getireceksin diye ne hallerdesin!"
b) "Irak halki ne adi bir halk, igrenc, pislik herifler!"
c) "Savas ne boktan bir sey lan, ne ariyor Amerikan askerleri orada?"

Eger insanlar c diyorsa, Zizek haksizdir.

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Yukarida Zizek'i hafife almaya calismiyorum, aciklayayim. Savasin gercek boyutu dedigimiz seyi illa ki "korkutarak" ve "nefret ettirerek" gostermek degildir cozum. Yani bu duzeyde, savasin gercek boyutunu gostermeden de izleyiciye savasin kotu oldugunu romantize ederek yansitabiliyorsan, o da iyidir, o da hostur. Tepkisellik yaratmak ugruna logostan gitmek yerine boyle ethos ne guzel islersin iste oh mis.

Eren dedi ki...

Elestirmen filmi izlerken ideolojik durusunu bir kenara koyarak izlemek durumunda degil. Zaten istese de bunu ne kadar becerebilir ya o da tartisilir. Evet belki Zizek gormek istedigi seyin film tarafindan onaylandigini hissetti ve oyle yazdi. Burdan da suraya geliyorum: "Art is in the eye of the beholder".

@ shelbyl

Zizek'in hakli olup olmadigini yukarida yazdigin soruya verilen cevapla degil su soruya verilen cevapla anlariz:

Bu filmi izledikten sonra senaristin/yonetmenin vermek istedigi mesajin ne oldugunu dusunuyorsunuz?

a) Senarist "Ah sanli Amerikan Ordusu, Irak'a demokrasi getireceksin diye ne hallerdesin!" demek istemis.
b) "Irak halki ne adi bir halk, igrenc, pislik herifler!" demek istemis.
c) "Savas ne boktan bir sey lan, ne ariyor Amerikan askerleri orada?" demek istemis.

Zizek bu uc secenekten ilkini secmis. Belki sen ucuncu sikki secerdin o ayri. Ama ilk secenegi secen biri pekala senin onerdigin soruya (c) diyebilir. Yani biz filmi izlerken hala savasin ne boktan bir sey oldugunu gosteren unsurlara yogunlasabiliriz ve savasi bir kez daha lanetleyerek cikabiliriz filmden. Ama bu, yonetmenin bize tek (veya asil) vermek istedigi mesajin bu oldugunu dusundugumuz anlamina gelmez.