Haber metnimiz şu (link): "İspanyol basını, Budist olduğu ileri sürülen, ancak bunu yalanlayan Galatasaray Teknik Direktörü Frank Rijkaard’ın, Budizm’in önemli bir öğretisi olan, “Sorunlar çözümlenemez, zamanla kaybolup giderler” felsefesinin kurbanı olduğunu yazdı."
Şimdi öncelikle sağda solda "Budizm şöyleymiş" diyecek gençleri uyaralım: Budist öğretide "sorun çözemezsin dayı, takıl gitsin yea!" falan demiyor kesinlikle. Budizm'e göre vipassana meditasyonu ile zihin kendisini neyin rahatsız ettiğini bulur, ve bu pannanın (bilgelik, anlayış) oluşmasını sağlar ve bu sayede sorunlar çözülebilir. Gören de Budistlerin "yat uyu geçer" gibi bir felsefesi olduğunu sanacak.
Onu geçtik, haberin gerisi daha sorunlu. Haberi öğrendiğimize göre Deportes gazetesi yazarı Antonio Agredano yazmış. Bu linkte İspanya'daki gazetelerin online sitelerinin listesi; ve öyle bir gazete yok! Belki hatalıyımdır diye İspanyolca "deportes gazetesi" diye arama yaptığımızda ise Diario Deportes adlı bir Kolombiya gazetesine ulaşıyoruz (link).
Haberin muhabiri olduğu iddia edilen Antonio Agredano'nun ismine ise "Diarios de Futbol" isimli bir blog listesinde rastlıyoruz. Kendisinin içinde Rijkaard geçen en son yazısı Avrupa Ligi sonuçları hakkında 18 Şubat 2010'da kaleme alınmış(link).
Haberin yalanları burada da bitmiyor. Habere göre El Mundo Deportivo gazetesi de "Rijkaard’ın, Galatasaray’da yaşadıklarını, Barcelona’daki son sezonuna benzetti." Bakıyoruz sitelerine, içinde Galatasaray geçen haberleri Atletico Madrid - Galatasaray eşleşmesinden daha fazla değil (link).
Lig TV'ye göre haberin kaynağı Milliyet. Arşiv taramasından Milliyet'teki haberi de buluyoruz (link). Orada da, tamamiyle kontekst dışı kullanılan bir resmin haberin argümanı olduğunu görüyoruz. Haberi yazan ismin ise Mehmet Çiftçi olduğunu öğreniyoruz, ki kendisi daha önce zaten rezil edilmişti bu tür yalan haberleri konusunda. Birisine buradan ulaşabilirsiniz.
O zaman suçumuz ne: Yalan gazete ve muhabir ismiyle haber yazmak, bir dini yanlış ve aşağılayıcı bir şekilde tanıtmak, var olan bir gazeteye var olmayan bir haber yakıştırmak, ve bu tür işleri belli bir süredir yapıyor olmak. Cezamız ne: Muhabirliğin aynı hızda devamı.
Habercililk etiği, doğruluk dürüstlük falan? Ya boşver adam güzel yazıyor.
2 yorum:
Niye ki? Sadece sampiyon olamayan teknik direktoru diil sampiyon olani da kovuyoruz biz.
Budur! :)
Türk basınında maalesef belirli bir ülkede yaşamaktan başka hiç bir özelliği olmayan adamlar var (e.g. Reha Erus ve Waldovari fotoğrafları Vol. 1: "Bugün Milanlı futbolcu arkadaşım [?] Ambrosini ile yemekteydik!!"). Bu adamlar sülük gibi bir gazeteye yapışıp yıllarca abuk-subuk haberler yapıyor, kendilerinin ünlülerin arkadaşı olduğunu iddia edip bundan ekmek yiyor.
Biz de mal-mal okuyup inanıyoruz, yazık bize :)
O diil de, bir "Defne Barak" vardı, Hürriyet kendisinin "özel muhabiri" olduğunu iddia ederdi yıllar önce. Google ile birlikte kadının İsrailli bir freelance journalist olduğu ortaya çıktı, isminin de Defne falan değil "DAPHNE" olduğu...
Hayır sonra efendim "neden medyaya geçiriyosunuz hep yææ".
Çünkü futbolcuların kalitesine yetişemeyen underpaid, beceriksiz hakemler gibisiniz; toplumun hızına yetişemeyip eskimeye mahkûmsunuz.
Yorum Gönder