Türk Basketbol Milli Takımı'nı analiz etmek istiyorsanız iki adet doneye ihtiyacınız var:
1. Favori gösteriliyorsak mutlaka tepe taklak gideriz, ama bize çok şansa verilmiyorsa herkesi şaşırtırız.
Tezi destekleyici yarı-gerekli istatistiki bilgi: Eurobasket 1999'da İtalya ve Hırvatistan'ın üzerinde gruptan lider çıkıp Fransa'ya 3 sayıyla kaybeden ama 2001'de "Uh ah dev adam!" gazıyla finale kadar yürüyen takım; Avrupa 2.si forsuyla gittiği 2002 Dünya Şampiyonası'nda gruplarda Porto Riko ve Brezilya'ya yenilip şaşırtmıştı. Eurobasket 2003'te Yugoslavya'ya 4 sayıyla kaybedip elenen ama itibar tazeleyen takım, 2005'te rezil bir oyun sergilemişti. 2006 Dünya Şampiyonası'na "wild card" kontenjanından genç bir kadroyla gidip destan yazan A Milliler, büyük beklentilerle katıldıkları Eurobasket 2007'de 2005'ten de rezil bir oyun sergilemişti. (Litvanya'dan 17, Almanya'dan 30 sayı fark yemiştik.)
2. Nasıl başlarsak öyle gideriz, istikrar sahibiyizdir.
Şimdi bu bilgiler ışığında iki sonuca varabilirdik: Litvanya maçını alırsak turnuvayı domine etme şansımız çok yüksek, ve de favori görülmediğimiz için bu maçı alırız. İşte bu yüzden sevgili Komünal takipçileri, umutlu olabiliriz, çünkü maçı aldık. Bu turnuvada bendimizi çiğner aşarız arkadaş! (Aslında o kadar da gaza gelmemek lazım..)
Maça geçmeden önce bir şey diyeyim, bundan sonraki analizlerimi okurken de aklınızda bulunsun bu: Ben Tanjevic'i sevmem. Tanjevic'i seveni de sevmem. Tanjevic'in babasını tanısaydım onu da sevmezdim. Geçen turnuvadaki rezil oyunu, plansızlığı hiçbir şekilde açıklayamayız. Bu plansızlığı gündeme getirdiği için kendisiyle arası bozulan Kaya Peker'i, biraz da "kendi yetiştirdiği" uzunları desteklemek için (Takımdaki 4 "uzun"dan 3'ü, Tanjevic'in aynı zamanda çalıştırdığı Fenerbahçe Ülker takımında oynamakta), bu uzun sıkıntısında kadroya almayan bir adamdır Tanjevic, ki aynı anlamsız inadı Hakan'ı yüceltmek için Kerem'i kadrodan keserek de göstermişti geçmişte. (Ki Kerem grup elemelerinde zıpkın gibi kadroya dönmüş, 2007 için kafayı duvarlara vurdurmuştur..) Ayrıca rotasyon diye baş döndürmekten çekinmeyen bir koçtur bu Tanjevic.
Benim turnuvadan önceki en büyük derdim de Tanjevic sebepliydi. Mehmet Okur yok, Kaya Peker dışarıda, Kerem Gönlüm yasaklı madde tüketmiş, Hüseyin Beşok zaten ne zaman kadroya girebildi Tanjevic zamanında, sevmesem de Mirsad gibi bir tecrübe de kişisel sebeplerden dışarıda, Valencia'lı Ermal Kuqo yok falan. Kaldı bize istikrarsız Semih ve tecrübesiz Ömer'li bir uzun rotasyonu. Kısalarımız ne kadar iyi olsa da, uzunlarımız ne savunmada, ne de hücumda dominant bir karakter gösteremeyecekti böyle bir kadroyla.
Alışıldığı üzere turnuvayı Litvanya maçı ile açarken (Eurobasket 2005 ve 2007, Dünya Şampiyonası 2006. "Kuralarda hile var, ayarlanmış bunlar, imkansız böyle bir şey olması diyenlere örnek olarak bu tesadüfi durumu tokat gibi çarpabilirsiniz.) aklımda bu endişe vardı, ama Ömer Onan'ın da yokluğunda çift oyun kurucuyla başladığımız maçta (ki bence başarılı bir hamleydi, tebrik etmek lazım teknik kadroyu), ilk bir kaç dakika çok başarılı bir hücüm planı çizdik. Sonrası ise bildiğin "futbolda 10 numara şart mıdır?" geyiğine döndü. Hidayet ile Ersan'ın bireysel çabalarıyla götürdüğümüz, kaotik bir anlayışla oynadığımız bir yarı izledik. Sebep? Uzunları etkin kullanamamamız. Ömer erken faul problemi yaşadı, Semih hiçbir şey yapmadı, Hidayet'in dinlendiği zamanlarda Ersan 3 numaraya geçince Oğuz yalnız kaldı. Savunmada da Ersan 4 numara olarak yetersiz kaldı vs. Yani çok da umutlu değildi durum.
Maçın en skorer ismi ve takımın "dinamo"su Hedo. (fotoğraf ntvmsnbc'nin sitesinden alınmıştır.)
Lakin ikinci yarıda ilk yarıdan çok farklı bir oyun ortaya koyduk, yani var olan direncimiz ve inadımızın üzerine daha dengeli, daha planlı bir hücum alternatifi ile çıkınca başarılı olduk. Şimdi burada öne çıkması gereken birkaç isim var. Öncelikle Ender Arslan. Ben kendimi bildim bileli saçma şut tercihleri yapan, gereksiz paslar deneyen, hücumu hızlı oluşturma tercihini sık sık başarısızlıkla gerçekleştiren bir Ender yerine, sadece doğruları yapan bir Ender vardı sahada. Ki özellikle tutturduğumuz inanılmaz serbest atış yüzdesinde onun da yadsınamaz bir katkısı vardı. İkinci isim Oğuz Savaş. İçeride savunma sertliği ve de hücum aktifliği sağlamak adına, adeta tek başına elinden geleni yaptı. Son isim ise Bekir Yarangüme. Kendisinden hiç beklemediğim bir bench katkısı yaptı gerek hücum, gerek savunma anlamında; özellikle Ömer Onan'ın yokluğunda iyi bir alternatif oldu.
Ha, diğer isimlerden bahsetmiyorsam; onlar kötü oynadığından değil, zaten bekleneni verdiklerinden. Hidayet, Ersan (özellikle 1. çeyrekte), Kerem, sakatlıktan çıkma Engin, Sinan (çok kritik iki üçlük geldi ondan) vs. kendilerinden bekleneni yaptılar zaten. Semih, ve Ömer Aşık'ın ilk yarı performansını bu gruptan ayrı tutuyorum ama. Ömer silikliğini maçın sonunda üzerinden atsa da, Semih Erden çok kötü oynadı, olumlu katkısı yok denecek kadar azdı. (Not: Ben Semih'i de sevmem, özellikle de yukarıda saydığım isimlerin alınmadığı bir kadroda var olması beni üzer.)
Sonuçta, çok iyi bir mücadele gördük, kimlik gördük, inanç gördük sahada. Hafızası taze olanlar bir 2006 ruhu görmüş olabilirler orada mesela. Ki en başta belirttiğimiz doneler ışığında bakarsak, bu turnuva bizim turnuvamız olabilir. Ama bunun şartı, kısaların bu performansını sürdürmesinin yanısıra, uzunların da silkinip kendilerine gelmesi. İşte bu noktada akla düşen kurt, oralarda gezinmeye devam etmekte.
İlk güne dair bir iki not daha: Fransa - Almanya maçının hakemlerinden birisi Türkiye'den Engin Kennerman'dı; ve de genç Sırbistan'ın şımarık İspanya'yı mağlup etmesi içimin yağlarını eritti. Ayrıca yeni fark ettim ki, İtalya yok turnuvada??
Son söz: O 2007'de de izlediğimiz ve de içimizde patlayan "Hayda Bre.." temalı reklamları hala daha ne yüzle yayınlıyorsun bre Turkcell??
1 yorum:
Kardeşim sen de onu sevmezsin bunu sevmezsin, takımın yarısını sildin =)
Çıkardığın istatistik bilgileri çok başarılı buldum. Dediğin gibi inşallah bu turnuva da en kötü ihtimalle 2006'ya benzer. Hatta orda Litvanya'yı elediğimiz maç gibi bir tecrübe daha yaşarsak süper olur.
Son olarak, eskiden Litvanya'dan her seferinde fark yerdik. Artık ibre bizden tarafa döndü sanırım.
Yorum Gönder