2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

15 Mayıs 2009 Cuma

"Töre Cinayeti Bir Kürt Sorunudur"

Aylardır ilk defa açıp da bir gazete okuyayım dedim. Ismet Berkan'ın Radikal'deki köşe yazısına denk geldim. Meğerse günlerdir süren bir polemik varmış Ertuğrul Özkök, Hadi Uluengin ve Ruşen Çakır arasında. Ilk ikisi töre cinayetlerinin neredeyse sadece Kürtler tarafından işlendiğini söylemiş, diğeri de suçu bir ırka atfetmenin ırkçılık olduğunu dile getirmiş. Burada bir parantez açıp ülkemizde nefret söyleminde bulunmanın hala suç olmayi bırak, ayıp olarak bile görülmemesinin rahatsız ediciliğine değinmek lazım. Herhangi bir mecrada hala "Yanlış anlamayin benim de Kürt arkadaşlarım var ama, Kürtlerin çoğu da suça meyilli" "Çingenelerin de hepsi demeyeyim de çoğu hırsız" "bana Ermeni dedi, hakaret etti" "Bu Rum dölleri defolsunlar gitsinler" türünde beyanlarda bulunmanın sosyal açıdan kabul edilebilir oluşu bence utanç verici. Nerede kalmıs koskoca iki köşe yazarının bunları köşesinde dile getirmesi. Diğer rahatsızlık verici noktaysa, göze çarpan bilgisizlikle birleşen, konu hakkında genelleme yapma aşkı. Açıp kendi köşeleri hariç bir şeyler okurlarsa görecekler ki, ülke baştan aşağı belki öldürülen değil ama, evlendirilmek istendigi adamla aynı eve kapatılıp ailesinin onayıyla tecavüz edilen, ailesi izin vermediği için ev hapsinde olan, dayak yiyen, işkence gören kız çocuklarıyla dolu. Avrupa'da göçmenler icin faaliyet gosteren kadın sığınma evi Orient Express'e bir sorsunlar bakalim Yozgatlı, Sivaslı, Kürt olmayan aileler kızlarına neler yapıyorlar, o kızlar 14 yaşında kuzenleriyle evlenmeye karşı çıkınca. Berkan'ın yazısına dönersek, bunun bir ekonomik gerikalmışlık degil, bir kadın sorunu olduğunu öne sürüyor Berkan. Bana kalırsa kadın sorununu ekonomik gerikalmışlıktan bağımsız olarak ele almak safdillik olur. Kadının ekonomik olarak erkege bağımlı olduğu herhangi bir düzenlemede kadın hakları kağıt üzerinde kalmaya mahkum çünkü. Yetişkin bir birey olan kadın, babasının karşı çıktığı kararları hayatta kalmak icin babasının parasına muhtaçken mi alacak, kocasından dayak yiyen kadın kocasını gelip karakola şikayet ettikten sonra ömür boyu karakolda mı saklanacak, ya da bir sığınma evinde kocasına değil ama yine baska ücüncü şahıslara muhtaç olarak mı özgür olacak? Bağımsız bir kadın mücadelesinin haklılığına ve gerekliliğine kesinlikle inanıyorum. Yasal düzenlemelerimiz kadınlara gereken hakları ve korumayı vermekten çok uzak. Ama bunun tek basına yeterli olduğunu düşünmüyorüm. Çünkü bence kadına uygulanan baskı ve şiddet, kanıksadığımız toplumsal baskı ve şiddetin de bir tezahürü. Toplum tarafından marjinalize edilen, iş bulamayan, iş bulunca emeğinin karşılığını alamayan, dini dili ırkı siyasi görüşü yüzünden şu ya da bu şekilde sürekli ayrımcılığa ugrayan madun kesim, elbette ki bunun acısını -farkında olmadan- başka bir yerden , gücünün yettiğinden, karısından kızından çıkaracak. Bize bambaşka bir sosyal düzen lazım.

1 yorum:

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Hayir bu adamlarin yazdiklari gazeteler, "Kurt vatandasimiz" yerine "Dogu kokenli vatandasimiz" diyen gezeteler. Isine gelince Kurtler-tore-cinayet, isine gelmeyince "Dogu kokenli vatandasimiza ulkuculer saldirdi."

Peh.