Ben çok liboş, vatanını milletini sizin standartlarınızda sevmeyen birisiyim. Polis şiddetini eleştirir, ifade özgürlüğünü savunur, vicdani ret hakkının tanınmasını isterim. Siz beni sevmezsiniz, olabilir. Ama lütfen annemi, babamı rahat bırakın. Onlar tıpkı sizin istediğiniz gibi "polisin de çalışma koşulları zor canım, AB reformları elini kolunu bağladı", "öyle istediğin her şeyi de söyleyemezsin", "bu kadar dış mihrak varken askerlik yapacaksın tabii" falan derler. Çok iyi, çok cici insanlardır.
Bunları niye mi yazıyorum? Çünkü Deniz Gezmiş'in ailesinin fişleri hala daha Ilıca Jandarma Karakolu'nda duruyormuş. (link)
* * *
Herkes "Bu Anayasa değişiklikleri Anayasa'ya aykırıdır", "Bu Anayasa değişiklikleri devleti ele geçirme planıdır" falan deyip duruyor. Ben bakıyorum bakıyorum, mevcut HSYK ve Anayasa Mahkemesi düzenlemelerinden daha "anti-demokratik", daha "anayasaya aykırı" bir şey göremiyorum. Yalnız değilmişim, Oral Çalışlar da görememiş zaten. Buyrun okuyun.
Tabii siz hala HSYK'nın derdinin demokrasi, anayasa vs. değil de kendi borularını aynı güçte öttürmeye devam etmek olduklarını idrak etmek istemeyebilirsiniz. Benim için mahsuru yok, idrak yolları enfeksiyonu AİDS'den daha amansız bir hastalık.
* * *
Sebahat Tuncel meclis konuşmasında "Bu ülkede savaş var" demiş, milletvekilleri de tepki göstermiş "Savaşını yerim ben!" diye. (link) Çünkü bu ülkede savaş yokmuş, terör varmış.
Tuncel'in hatası büyük, savaş yerine "dahili hârp" demeliydi, o zaman insanlar bu kadar tepki göstermezdi. Kelime alerjilerimiz var bizim çünkü. Türk Tarih Kurumu'nda çalışan bir profesör "İnsan öldürmek ne zamandan beri soykırım oldu?" diye sorabiliyor mesela. Bize "s" harfi ile başlayan kelimeleri söylemeyeceksin, o zaman tartışmayı bitiririz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder