Geçtiğimiz cumartesi (24 Nisan) gecesi, 1 yıllık bir aranın ardından Ankara'da bir Kurban konseri daha izledik. Tanıyanlar ve İşkembe takip edenler bilir, Kurban'ın hastasıyım! Hatta bir kısım İşkembe insanı olarak da hastasıyız geçen tartışmalarda falan da yorumlardan gördüğünüz üz're. Konserini izlerken kendimi kaybettiğim, mest olduğum birkaç insan/grup var zaten (isteyip de hiç izleyemediğim RHCP bir yana bu esnada), Kurban da bunların başında geliyor. Bu seferki de yine her zamanki gibi iple çektiğim bir konser olmasına karşın ne yazık ki her zamankinden farklı olarak hayal kırıklığı oldu biraz. Hatta sanırım bu hayal kırıklığı kısmı benimle birlikte çok insan için de geçerlidir. Bir başka deyişle, kötü bir Kurban konseri 24 Nisan gecesine kadar benim için bir oksimorondu. Öyle bir şey de olabiliyormuş demek. Hiç olmazsa dün akşam Eskişehir'deki konser güzel geçmiştir umarım, birileri yazsa da okusak.
Şöyle bir de konserden notlar vereyim;
- En başta, kapı açılışı 9.30 deyip, sonra da grubun 2 saat 10 dakika kadar sonra (11.40 civarı) sahneye çıkması saçma sapan bi' şey. Ki, afişlerin üzerinde alt grup falan yazıyordu... Sabah, zamandan yana biraz sıkışık olduğum için telefon edip sordum "Kaç gibi sahne alırlar? Ön grup var mı?" diye, "Ön grup yok, 11 gibi çıkarlar sahneye" dediler. Yani ola ki aramasam da, "ön grup varmış, onu da dinleriz" deyu 9.30'da oraya gitsem, 2 saat beklemenin ardından dellenmiş ve daha da büyük bir hayal kırıklığı yaşamış olabilirdim.
- Kapı açılışı saatinde gelen insanların 2 saat 10 dakika beklediği konser, 1 saat 15 dakika kadar sürdü. Kurban konserlerinden pek alışkın olmadığımız bu durum, "organizasyonla bi' dertleri mi var ki?" hissiyatı yaşattı. Zira, normalde birer saatin üstünde 2 bölüm falan olurdu, bu sefer her zamanki mola zamanlarında bitirdiler.
- Konserin başından sonuna kadar çok keyifsiz görünüyorlardı, bir önceki maddedeki hissiyat böylece pekişmiş oldu. Bitse de gitsek görüntüsü pek fenaydı. Kurban'ın sahnede ve indikten sonra seyirciyle sıfır iletişimine alışkın değiliz, iyi olmuyormuş. Bir tek Deniz Yılmaz'ın İfrit öncesinde "evet arkadaşlar, şimdi Toxicity çalacağız." dediğini hatırlıyorum. İzlediğim hemen hemen bütün Kurban konserlerini Kerem Tüzün'ün olabildiğince yakınından izliyorum, zira konser boyu seyirciyle iletişimi ve envai çeşit maymunluğuyla konsere ayrı bir eğlence katıyor, hastasıyım! İlk defa bu kadar nursuz gördüm.
- Ses sistemi feciydi. Konserden sonra Burak Gürpınar'ın serzenişi üzerine, canlarının buna sıkılmış olabileceğini tahmin ettim, zira malum, kötü bir ses sistemiyle ne kadar iyi çalsalar da nafile. Konser lan bu? Müzik, müzik!
- Belki de konser kısa sürdüğünden, bilemiyorum, ama her ne kadar yeni albümün ardından Ankara'daki ilk konser de olsa, böyle "baştan aşağı yeni albümü çalalım sonra koşarak uzaklaşalım" görüntüsü de can sıkıcıydı.
- Çok az izleyici vardı. Gözümün ayarı yoktur, ama koca salonda 200 kişi kadar vardı sanırım? Geçen sene bu zamanlarda konser verdiklerinde (ki ortada albüm falan yoktu), Saklıkent (ki sanırım 312 Arena'yla benzer boyuttalar) gayet doluydu. 23 Nisan'ın 3 gün tatil etmesinden olabilir dedi bir arkadaş, mantıklı, evet.
- Konser zaten kısaydı malum, bis falan da hak getire. Sahneden indikten sonra Burak Gürpınar geldi, iki imza dağıttı, lak lak yaptı falan. O esnada bir oğlan "abi yeaaa, geçen sene bilmem nerede hem konser 20 liraydı, hem çok daha uzun sürdü, çok kısa çaldınız, niye böyle oldu? Olmaz ki ama... Herkes de kaçtı gitti zaten!" falan diye fırçaladı gariban Burak'ı. "Bugün 6 saat sound check yaptığımızı biliyor musun!" diye bir yanıt verdi Burak Gürpınar. Belli ki o sound check de fayda etmemiş.
- "Yine" ne kadar müthiş bir şarkı, bir daha idrak ettim.
Özetle; "e oldu mu Kurban oldu muaa?"
2 yorum:
Ya bi de, bu oldu mu azrail oldu muaa lafını etrafta sürekli duymaya başladım... Müziklerinin niteliği bir yana, Kurban'ın Türkiye'de doğru düzgün alternatifi yok diye mi bu yüksek beklenti vardı acep?
eüü, özellikle ilk cümlenle tam olarak ne kast ettiğini çözemedim abi ama eğer ki benim yüksek beklentimin nedenini sorguluyorsan; bugüne kadar belki 7-8 kere dinledim kurban'ı ve benim için kesinlikle 'en kötü konseri' değil, 'tek kötü konseriydi' kurban'ın. daha öncekilerin hepsi ayrı ayrı süper ve yazıda bahsettiğim gibiydi.
konseri bir yana bırakırsak, albüm de öncekilerden farklı, daha değişik bir yerlere evrilmiş. bu albümün veya önceki albümün 'daha iyi'liği dinleyene göre değişir ama bence önceki albüm biraz daha popülist demeyeyim de, "daha geniş bir kitleye hitap etme" potansiyeline sahipti.
alternatif konusunda; kimi kime alternatif gösterebileceğimiz konusunda çok emin değilim şahsen. yani kurban'ın bence alternatifi yoktur, evet. ama hayko cepkin'in var mıdır mesela? veya başkaları da başkalarına 'alternatifsiz' görünmez mi? ben bunu biraz daha -en azından kendi adıma- duygusal bir yaklaşım olarak görüyorum sanırsam.
Yorum Gönder