Dün anaakım medyanın katliam haberini sunuşundaki, hafif tabirle, tutarsızlıklara (ağır tabir de gene bu kelimenin içinde, bir kaç harf atmanız gerek sadece) değinmiştim. Bugün medyanın gıyabında "ama bunu istiyorlar" bahanesi ardına sığındığı "halk" tepkisini, daha doğrusu Türk halkı tepkisine değinelim örnekli anlatımlı bir şekilde.
Öncelikle dikkatimi çeken şu oldu: PKK'nın şiddet eylemlerinden sonra çoğunluk BDP'ye "şiddeti kına" baskısı yapardı. Dünkü eylemden sonra bu baskıyı, bu kınamayı yapanların genel nüfusa oranı oldukça düşük kaldı. İşin daha da vahimi, tıpkı BDP'nin eleştirildiği gibi, bu insanlar hemen devlet adına bahaneler dizmeye başladılar. Hele ki ne bahaneler (aşağıdakilerin hepsi gözlemlenmiş gerçek söylemlerdir, uydurmuyorum. Ki uydursam da bu kadarını uyduramazdım):
- Onlar da kaçakçılık yapmasalardı. Oradakiler bizzat devlet gözetiminde kaçakçılık yapıyorlar, askeriyenin haberi olarak sınırı geçiyorlar ama olsun. Hem zaten bütün kaçakçılık yapanlar tepelerine bomba yağdırılarak katledilmelidir.
- 50 kişi kaçakçılık yapmaz. Bunu diyen oldu. Kendisine "siz yetkili bir abiye benziyorsunuz, kaç kişi kaçakçılık yapar maksimum?" diye sordum, cevap olarak yine "50 kişi yapmaz" dedi.
- Ergenekon'un son nefesi bu. Ergenekon diye var olduğu iddia edilen bir örgüt, önce "geniş bir ağ" haline geldi, sonra bir "fikriyat" olarak nitelenmeye başladı. Artık memleketin başına kötü ne gelirse Ergenekon adlı mitolojik (ironik tesadüf) kavramdan biliyoruz.
- MGK'da karar alınmadığı sürece "devlet katletti" diyemeyiz. "Atatürk milliyetçiliği" kavramından daha içi boş bir hal alan "vesayet" kavramının apolojistlikte bireyi getirdiği son nokta.
- Vahim hata/istihbarat hatası. Bir insan hata yapar ve sonrasında özür diler. Devletler için de aynı şey geçerli olur "tazminat" şeklinde mesela. Ama devlet hata yapıp 35 vatandaşını bomba ile öldürürse "bir hatadır oldu" deyip geçiştirilemez. Ayıptır, günahtır.
Ha, bir de sorsan çoğunluğu "11 Eylül saldırıları istihbarat hatası değildi, ABD kendi yaptı" diyecek ülkenin insanları "istihbarat hatası" bahanesinde huzur ve konfor buldular ya, canımsınız.
- PKK'nın tuzağı, köylüleri gerilla gibi giydirip devletimizi kandırdılar. Alay komutanlığa "bunlar kaçakçı" diye bilgi geliyor, o rotayı kaçakçılar hep kullanıyor, askerle samimi ilişkileri var, ama ne hikmetse akşam karanlığında heronlar giysilerine bakıp köylüleri PKK'lı sanıyor ve o yüzden sorgusuz sualsiz, "Dur!" ihtarsız F-16 ile katlediyorlar. PKK derhal stratejik planlama kurumu olarak istihdama başlamalı, ölümcül bir zeka bu, Hollywood filmlerine taş çıkartıyor.
- Devletimizi yıpratmaya çalışıyorlar. Bu en güzeli. Devlet 35 vatandaşını öldürüyor, sonra da tepki gelince "yıpratma" çalışması oluyor. Devlet değil, ergen genç sanki. Bak kızdı şimdi odasına kapattı kendini :(
Daha fazlası da var da, en sık duyduklarımı, ve içlerinde en yaratıcı olanları aldım buraya. Daha da bulursam eklerim, arşivlik çünkü bunlar.
* * *
Şimdi, başlığa da ilham veren daha ciddi meseleye gelelim. Türk halkının çoğunluğunun Kürtleri kafasında "bölücü" olarak kategorize ettiğini biliyoruz, insaflı olanlar da "iyi Kürt/kötü Kürt" ayrımına gidiyorlar en fazla. Hadi bunu kabul edelim.
Eğer ülkeniz, ülkenizin vatandaşlarını tepesine bomba yağdırarak öldürdüğünde ses çıkarmıyorsanız (hele ki normal reaksiyonunuzu da göz önüne alırsak), ve hatta bu katli vacip görmeye, katle bahaneler uydurmaya çalışıyorsanız, siz maktülleri "vatandaş" olarak görmüyorsunuzdur. Bu durumda sormak lazım esas kim bölücü diye.
Eğer siz, vatandaşınıza karşı devletinizi savunuyor, devleti insan hayatından yüksek mertebeye koyuyorsanız, en temel bir yerde hatalısınız, "insanlık" denen kavramı önemsemiyorsuuz demektir. Varlığınızı sağlamak için bir araç olması gereken kurumu amaç haline getirmiş olmanız, pek de sağlıklı bir eda olmasa gerek.
1990'lardan beri bir çok benzer katle "terörle mücadele" gibi kılıflar uyduruldu. Ama o günler geride kalmıştı, artık yeni bir sayfa açmıştık, özür diliyor, geçmişimizle yüzleşiyorduk, Türk - Kürt kardeşti vs. İşte bazen bir "hata", bütün zihniyetinizi açığa döker, şaşırır kalırsınız.
Uludere Katliamı tekrar gösterdi ki, bu ülkede Kürt sorunu değil, Türk sorunu vardır. Türk sorunu da değil, vatandaş sorunu vardır. İnsanlık sorunu vardır. İzan sorunu vardır, idrak sorunu vardır.
Devletini insanından daha çok sevenlerin ülkesinde de bunların olması normaldir. Vatandaşlar, devletinin günahlarıyla yüzleşemediği sürece de bir sorunumuz bitecek, öteki sorunumuz başlayacaktır.
Öncelikle dikkatimi çeken şu oldu: PKK'nın şiddet eylemlerinden sonra çoğunluk BDP'ye "şiddeti kına" baskısı yapardı. Dünkü eylemden sonra bu baskıyı, bu kınamayı yapanların genel nüfusa oranı oldukça düşük kaldı. İşin daha da vahimi, tıpkı BDP'nin eleştirildiği gibi, bu insanlar hemen devlet adına bahaneler dizmeye başladılar. Hele ki ne bahaneler (aşağıdakilerin hepsi gözlemlenmiş gerçek söylemlerdir, uydurmuyorum. Ki uydursam da bu kadarını uyduramazdım):
- Onlar da kaçakçılık yapmasalardı. Oradakiler bizzat devlet gözetiminde kaçakçılık yapıyorlar, askeriyenin haberi olarak sınırı geçiyorlar ama olsun. Hem zaten bütün kaçakçılık yapanlar tepelerine bomba yağdırılarak katledilmelidir.
- 50 kişi kaçakçılık yapmaz. Bunu diyen oldu. Kendisine "siz yetkili bir abiye benziyorsunuz, kaç kişi kaçakçılık yapar maksimum?" diye sordum, cevap olarak yine "50 kişi yapmaz" dedi.
- Ergenekon'un son nefesi bu. Ergenekon diye var olduğu iddia edilen bir örgüt, önce "geniş bir ağ" haline geldi, sonra bir "fikriyat" olarak nitelenmeye başladı. Artık memleketin başına kötü ne gelirse Ergenekon adlı mitolojik (ironik tesadüf) kavramdan biliyoruz.
- MGK'da karar alınmadığı sürece "devlet katletti" diyemeyiz. "Atatürk milliyetçiliği" kavramından daha içi boş bir hal alan "vesayet" kavramının apolojistlikte bireyi getirdiği son nokta.
- Vahim hata/istihbarat hatası. Bir insan hata yapar ve sonrasında özür diler. Devletler için de aynı şey geçerli olur "tazminat" şeklinde mesela. Ama devlet hata yapıp 35 vatandaşını bomba ile öldürürse "bir hatadır oldu" deyip geçiştirilemez. Ayıptır, günahtır.
Ha, bir de sorsan çoğunluğu "11 Eylül saldırıları istihbarat hatası değildi, ABD kendi yaptı" diyecek ülkenin insanları "istihbarat hatası" bahanesinde huzur ve konfor buldular ya, canımsınız.
- PKK'nın tuzağı, köylüleri gerilla gibi giydirip devletimizi kandırdılar. Alay komutanlığa "bunlar kaçakçı" diye bilgi geliyor, o rotayı kaçakçılar hep kullanıyor, askerle samimi ilişkileri var, ama ne hikmetse akşam karanlığında heronlar giysilerine bakıp köylüleri PKK'lı sanıyor ve o yüzden sorgusuz sualsiz, "Dur!" ihtarsız F-16 ile katlediyorlar. PKK derhal stratejik planlama kurumu olarak istihdama başlamalı, ölümcül bir zeka bu, Hollywood filmlerine taş çıkartıyor.
- Devletimizi yıpratmaya çalışıyorlar. Bu en güzeli. Devlet 35 vatandaşını öldürüyor, sonra da tepki gelince "yıpratma" çalışması oluyor. Devlet değil, ergen genç sanki. Bak kızdı şimdi odasına kapattı kendini :(
Daha fazlası da var da, en sık duyduklarımı, ve içlerinde en yaratıcı olanları aldım buraya. Daha da bulursam eklerim, arşivlik çünkü bunlar.
* * *
Şimdi, başlığa da ilham veren daha ciddi meseleye gelelim. Türk halkının çoğunluğunun Kürtleri kafasında "bölücü" olarak kategorize ettiğini biliyoruz, insaflı olanlar da "iyi Kürt/kötü Kürt" ayrımına gidiyorlar en fazla. Hadi bunu kabul edelim.
Eğer ülkeniz, ülkenizin vatandaşlarını tepesine bomba yağdırarak öldürdüğünde ses çıkarmıyorsanız (hele ki normal reaksiyonunuzu da göz önüne alırsak), ve hatta bu katli vacip görmeye, katle bahaneler uydurmaya çalışıyorsanız, siz maktülleri "vatandaş" olarak görmüyorsunuzdur. Bu durumda sormak lazım esas kim bölücü diye.
Eğer siz, vatandaşınıza karşı devletinizi savunuyor, devleti insan hayatından yüksek mertebeye koyuyorsanız, en temel bir yerde hatalısınız, "insanlık" denen kavramı önemsemiyorsuuz demektir. Varlığınızı sağlamak için bir araç olması gereken kurumu amaç haline getirmiş olmanız, pek de sağlıklı bir eda olmasa gerek.
1990'lardan beri bir çok benzer katle "terörle mücadele" gibi kılıflar uyduruldu. Ama o günler geride kalmıştı, artık yeni bir sayfa açmıştık, özür diliyor, geçmişimizle yüzleşiyorduk, Türk - Kürt kardeşti vs. İşte bazen bir "hata", bütün zihniyetinizi açığa döker, şaşırır kalırsınız.
Uludere Katliamı tekrar gösterdi ki, bu ülkede Kürt sorunu değil, Türk sorunu vardır. Türk sorunu da değil, vatandaş sorunu vardır. İnsanlık sorunu vardır. İzan sorunu vardır, idrak sorunu vardır.
Devletini insanından daha çok sevenlerin ülkesinde de bunların olması normaldir. Vatandaşlar, devletinin günahlarıyla yüzleşemediği sürece de bir sorunumuz bitecek, öteki sorunumuz başlayacaktır.