2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Cumhuriyet Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cumhuriyet Bayramı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Ekim 2011 Cumartesi

Törenler İptal Olmuş!!1!bir!

Tane tane anlatayım:

1. Törenlerin iptal edildiği yok, sadece hipodrom resm-i geçit ve köşk resepsiyonu iptal edildi. Meclis resmi programı devam ediyor, tebrikler alınıyor, beynelmilel ziyaretler gerçekleşiyor.
2. Bu bağlamda geçmişteki örneklerden (misal 1999 senesinde Zafer Bayramı kutlamalarının iptali) farkı yok pek.
3. Ben kendi bilincime eriştim erişeli resm-i geçitlerden nefret etmişimdir. Onlar iptal oldu diye üzülene de şaşarım. Oturup TRT'den izliyordunuz sanki sabahın köründe kalkıp, yemeyelim birbirimizi.
4. Bayramı illa devlet tekelinde kutlamak zorunda değiliz, değilsiniz. İsteyen istediği şekilde gider kutlar, onu engelleyen yok. Normali budur zaten.
5. Muhalefet edilecek zilyon tane icraat varken enerjinizi bu tür saçmasapanlıklara harcarsanız üzülerek söyleyeyim, hiçbir yere varamazsınız. Sizin kazan öldü.

Sevgiler, saygılar.

Bir dost.

29 Ekim 2010 Cuma

İkinci Bayram Yazısı

Öncelikle bir önceki yazımdaki bir noktaya açıklık getireyim, oradan da geçişi yaparız:

Efendim, her ülkenin bir kurucusu vardır. O ülkenin kurucusu da, o ülke devam ettikçe, anılmaya devam eder. Bizdeki sorun, nispeten daha hala yeni bir ülke olmamız, ve de dışarıya yeni yeni açılmaya başlamamız. Bu yüzden, Atatürk sadece bir "kurucu" mevkiisine indirgenemedi, hala daha kimi insanlarca "tek yol gösterici" olarak kabul ediliyor. Bu bakış açısı anlaşılabilir, lakin sonuna kadar da tenkit edilmelidir ve edilecektir.

Bugün ABD'de baksan Jefferson, Hamilton ve de Washington çoğu noktada farklı düşünmüş üç adet kurucu babadır. Ama bugün bu kurucu babalar, fikirlerinden bağımsız olarak o mertebedelerdir. Scalia gibi dingil Anayasa Mahkemesi üyeleri haricinde de bu babaların fikirlerine sadece temel düzeyde atıf yapılır (özgürlükler anlamında, çünkü günümüz retoriğine de uyar bu babaların fikirleri) Ya da ne bileyim, Almanya'nın kurucusu Bismarck'tır, Hollanda'nın kurucusu William'dır, Hindistan'ın kurucusu Gandhi'dir vs., ve bugün o isimlere fikirlerinden bağımsız bir saygı duyulmaktadır. Gandhi'nin fikirlerinden hiç haz etmeyen Hintlilerle konuşmalarımızda "Tabii ki sonuçta ülkeyi o kurtardı, kabul." motifi vardı. (Buradan bu isimler hiç eleştirilemez, haklarında espri yapılamaz falan gibi bir anlam da çıkmasın; sonuna kadar dalga geçilebilirler bu kurucu babalarla, geçilmelidir de ve hatta.)

Atatürk'ün statüsü, zamanla dekonstrükte edilecektir/edilmelidir, ve de o da normalleşmiş bir kurucu haline dönecektir/dönmelidir. Bu süreçte de Atatürk'ün eylemleri ve fikirleri tartışılacaktır. Bu tartışma sırasında, Atatürk'ün dogmalaştırılması da sorgulanacaktır. Lakin "Atatürk'ü peygamberleştiriyorlar" cümlesindeki "Halbuki bizim peygamberimiz belli" örtük anlamını es geçmeyelim, dediğim budur.

* * *
Buradan bayram mevzuusuna gelelim. Bir ülkede, ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği/kurulduğu günün kutlanması çok normaldir. Fakat bu kutlamaların içeriği tartışma konusu yapılmalıdır. Ben hala daha ilkokul çocuklarının üniformalarını çekip de rap rap rap rap yürüdüğü bir kutlama şeklini tasvip edemem. Ya da her bayramda stadyumda gösteriler yapılmasını vs. de tasvip edemem.

Tabii ki çeşitli günler anlamlıdır. 19 Mayıs anlamlıdır, 23 Nisan anlamlıdır. ABD'de de Kolomb günü var, Şehitleri Anma Günü var, İşçi Bayramı var vs., fakat bu bayramlarda kimse bu tür farslara girmiyor. Onlar "anlamlı gün" olarak, insanların dimağında yer ediyor sadece. Ve hatta "Oh be bugün okul yok" şeklinde bir anlam bile olsa da, normaldir bu.

Fakat bu tür -hala sürüp sürmediğini bilmediğim- kutlama çeşitleri minimuma indirilmelidir. Çocuk Bayramı'nda çocuklar için festiviteler olsun, Spor Bayramı'nda ülke çapında spor müsabakaları düzenlensin, Cumhuriyet Bayramı'nda coşkuyla ülkenin kuruluşunu kutlayalım vs., kabul. Ama her bayramda kortej geçmesin lütfen, her bayramda şiirler okunmasın, gözyaşları dökülmesin vs.

Sonuç: Kavramlar azamiyetle iç içe geçmiş halde olduğundan, bazen eleştirilerin nesnesi şaşabiliyor. Kemalizm'in erk düzeyinde algısı ile, Kemalizm'in birey düzeyinde algısı karışıyor; ya da bayram dediğimiz olgunun ne ifade etmesi gerektiği Atatürk'ün kişiliğine bağlanabiliyor vs. Yapmayın etmeyin gençler, onu diyorum.

Kalın sağlıcakla.

Atatürk'ün Peygamberleştirilmesi Eleştirisinin Eleştirisi

Ülkemizin kamplaşma gazını referandum süreci alamadığından Cumhuriyet Bayramı'na da "bu ülke sahipsiz değil, Atam Atam sen kalk ben yatam" Facebook/Twitter mesajları eşliğinde girdik. Bu durumu artık kanıksadığımdan bunun üzerine espri yapmayı Levent Kırcalık olarak görüyorum, yapanlar da kusura bakmasın, eskidi o ayaklar.

Lakin bu işin Levent Kırcalık boyutunu aştığı söylemler de görüyoruz. Benim taktığım "Atatürk'ü peygamberleştiriyorlar!" tadındaki yorumlar. Bu yorumların çok ciddi bir mantıksal çıkmazı var, bugün onu yazayım da, Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamakta benim de bol iyotlu bir tuzum olsun.

Bakınız efendim, bugün her insan her insanı idol haline getirme hakkına sahiptir. Eğer o insanlar, idol haline getirdikleri insan uğruna baskı oluşturmuyorlarsa, bırakınız sevsinler yahu! Bırakınız Atatürk'ü peygamber olarak görsünler, size batan ne? Dışarıdan bir gözle bakarsak (dünya nüfusunun Müslüman olmayan 5.5 milyarının gözü bu bu arada), o adam Atatürk'ü peygamberleştiriyorsa, sen de Muhammed'i peygamberleştiriyorsun?

Bu "Atatürk'ü peygamber gibi görüyorlar" eleştirisini getirenlerin dayanak noktası "Bir insan bu kadar idolleştirilemez" değil, zira esas sıkıntı "Hz. Muhammed esas bizim peygamberimiz, Atatürk de kim?" noktasında. Bu durumda da aynı kazağın laciverti giyilmiş oluyor.

Dediğim o ki, bir Kemalist olmayan agnostiğin gözünden bakarsak hiçbir farkınız yok, o yüzden bu tür kıyaslar çok saçma oluyor. Hani sallamayacaksınız ama, ben sizi gene de uzaktan sopayla bir dürtükleyeyim. Neticede ikiniz de yanlış yoldasınız hocam, en gerçek peygamber DNA.

Özetin özeti: Bir dogmanın eleştirisi yapılacaksa, o eleştiri "Bu bir dogmadır." diye yapılmalı, yoksa "benim dogmamı çalıyorlar!" şeklinde değil. O zaman çıkmaz yola gireriz.

Hadi bayramınız kutlu olsun.