Can Yeğinsu. Akademik kariyerini altın yaldızlarla süslemiş, Harvard Hukuk Fakültesi'ni birincilikle bitirmiş, İngiltere'de barrister (yüksek mahkeme avukatı) olmayı başarmış, etkileyici bir CV'ye sahip bir insan.Gelgelelim, kendisinin NYR'a yazdığı bir yazı, o etkileyiciliği alıp götüren cinsten.
Yeğinsu referandum sürecini bu blog'a değerlendirmiş. Lakin yazısında, eksik alıntılamak ve de üstünkörü geçiştirmek suretiyle inanılmaz boyutta olgusal hatalar yapmış. Hem de bir değil, iki değil...
FDR ve New Deal çalışmalarına bağlayarak etkileyici bir giriş yapan Yeğinsu, aynı etkileyiciliği Erdoğan'ı o konuyla ilişkilendirirken sürdüremiyor:
To this end, he put to referendum an amendment to Article 146 of the 1982 Constitution which, if passed, would raise the number of members of the Court from eleven to seventeen, such members being appointed by the President (a founding member of the AKP) and by simple majority in Turkish Grand National Assembly (where the AKP holds a strong majority). It was Prime Minister Erdoğan’s court-packing plan.
Yukarıdaki paragrafta birçok eksik ve yanlış var. Birincisi, Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısı 11'den 17'ye çıkarken, 6 adet yeni üye atanmıyor. Yeni üyelerin dördü zaten halihazırda yedek üye olarak görev yapmakta. İkincisi, Anayasa Mahkemesi'nin üyelerini zaten önceki düzenlemede de Cumhurbaşkanı seçmekte idi, yani "AKP'nin kurucu üyesi olması" bir yenilik değil. Üçüncüsü, sanki yeni düzenlemede Cumhurbaşkanı ve Meclis kafasına göre üye seçecek gibi duyuluyor, lakin işin gerçeği bu kurumlara adli merciilerin bir aday listesi sunacağı, ve seçimin o adaylar arasından yapılacağı. Dördüncüsü, Almanya'dan Fransa'ya, İspanya'dan ABD'ye her ülkede zaten bu kurumun üye seçimi meclis, senato, Cumhurbaşkanı, Başkan, Meclis Başkanı vs. tarafından gerçekleştirilir, yani çok acayip bir şey de yok ortada.
Devam edelim. Yeğinsu yazısının başka bir bölümünde referandum oylamasının toplu halde yapılmasını eleştiriyor (ki haklı bir noktada). Fakat bu savını haklı çıkarma yolu Venedik Komisyonu'nun referandum düzenlemeleri ile ilgili kılavuz metnine eksik bir şekilde atıfta bulunmak:
And this was in spite of the clear guidance issued in this area by the Venice Commission, an advisory body to the Council of Europe of which Turkey is a member: “electors must not be called to vote simultaneously on several questions without any intrinsic link.”
Görüldüğü gibi kendisi sadece "oy verenler bağlantısız maddelere aynı anda oy veremezler" ifadesini almış. Lakin o maddenin tamamını okuduğumuzda şunu göreceğiz: (komisyon dökümanı, sayfa 13)
- unity of content: except in the case of total revision of a text (Constitution, law), there must be an intrinsic connection between the various parts of each question put to the vote, in order to guarantee the free suffrage of the voter, who must not be called to accept or refuse as a whole provisions without an intrinsic link; the revision of several chapters of a text at the same time is equivalent to a total revision;
Maddenin başında bir istisnai durum tanımlanmış: bir metnin total revizyonu (gözden geçirmesi). Maddenin sonunda da total revizyon hali "bir metnin birkaç maddesinin aynı anda revize edilmesi total revizyona denktir" şeklinde açıklanmış. Yani anayasanın tam 23 maddesinin oylandığı bir referandumun, şu istisnai duruma girdiği net bir şekilde söylenebilir, en azından Yeğinsu'nun dediği gibi "açık" bir ihlal yok.
Gelelim Yeğinsu'nun bu hatalarının iyi niyetli değil de ideolojik olduğunu gösteren pastanın kremasına. Kendisi yazının 5. paragrafında, türban kararının Anayasa'nın 2. maddesine ithafen iptalini açıklamasına.
According to this key provision, “[t]he Republic of Turkey is a democratic, secular and social state governed by the rule of law […]” (emphasis added). Moreover, Article 4 provides that amendments to Article 2 cannot be proposed, much less implemented (this is a standard entrenchment clause, rather like Article 89 of Title XVI of the French Constitution which prohibits any constitutional amendment that seeks to change the republican form of government in France).
Kendisi 2. maddenin başını alıntılayarak ve de 4. maddeyi de "standart bir sağlamlaştırma" maddesi olarak görerek "bunlar normal yahu" diye bir açıklama getirmeyi tercih etmiş. Yazısının bütünlüğü açısından bunu yapması doğru, ama etik değil. Hepimizin bildiği gibi, Anayasa'nın ikinci maddesinde, Anayasa boyunca tanımlanmayan bir "Atatürk milliyetçiliğine bağlı" ifadesi var, ve de normalde sadece usulen denetleme hakkı olan Anayasa Mahkemesi artık esasa da girdiğinden, kafasına eserse azınlık hakları ile ilgili değişiklikleri silme hakkını saklı tutmakta. Ya da gene ikinci maddede devletin "insan haklarına saygılı" olduğu belirtiliyor, ama "toplumun huzuru" ve "milli dayanışma anlayışı" içinde bu saygının limitlerinin nereye kadar çekildiğini Yargıtay sayısız defa kanıtlamış halde zaten.
Gelelim sonuca: Elimizde bir adet hukuk bilgisi tartışılmaz düzeyde olan avukat var. İstese Anayasa Mahkemesi Başkanı bile olabilir, lakin kendisinin değerlendirmelerini nasıl yaptığı ortada.
Biz "yargı tarafsız olmadan bağımsız olamaz!" diye bağırırken tam da bundan bahsediyorduk işte. Yargı önce gerçekleri ideolojik gözlüklerle eğip bükmeyi bırakacak, ondan sonra bağımsızlığının kavgası verecek. Herhalde malumatımız daha iyi anlaşılmıştır şu halde.
Is the Acclaimed New *Nosferatu *the Scariest Dracula Movie Yet?
-
Robert Eggers’ latest comes out on Christmas Day. That doesn’t mean you
should take the kiddies.
1 saat önce
1 yorum:
Hurriyetteki roportaj basli basina ic kararticiymis zaten.
"O yaşlarda edebiyat okumak, beyninizi ve yeteneklerinizi geliştiriyor, kişiliğinizi süslüyor."
Yorum Gönder