(Cumhuriyet Üniversitesi'nin mevzubahis olduğu 3. bölüm için tıklayın.)
Başlamayın! Yol yakınken dönün!
Başlamayın! Yol yakınken dönün!
Kusura bakmayın, böyle de spoylır oldu, yazının sonunu başından söylemiş oldum ama böyle aslında daha ilginç olacak, gerçekten. "Neden bu kadar ateşli söylemiş lan bunları?" diyeceksiniz. Diyorsunuz, diyorsunuuz ve dediniz! Evet. Öyleyse anlatayım (ne yazık ki şu an fotoğrafsız, belki yarın öbür gün çeker korum):
Bir araştırma için Mart ayından beridir Sivas'tayım. Aslında sürekli Sivas'ta değilim, ortalama haftada 3 gün buradayım, diğer 4 gün yollarda ve Ankara'da geçiyor. Geçiyordu yani. Asker deyimiyle şafak 7. Hatta "ne kola ne fanta sadece yedigün" de diyebiliriz.
Burada anlatacaklarımın çok büyük kısmı kişisel deneyimlerime ve burada geçirdiğim zamana, bir kısmı da burada okuyan ve çalışan insanlara dayanıyor. "Hadi lan!" diyip karşı çıkmaya kalkışmayın, siz de o biçimlisini yaşamışsınızdır, itiraz edilecek bir şey yok.
Önde üniversite, arkada şehir
Bir lokma demografi bir lokma coğrafya
Şehrin tabelasında nüfusunun 320 bin civarı olduğu yazıyor. Merkezde bu kadar, bir bu kadar da ilçelerde var. Denizden yüksekliği 1280 m civarında (ki Ankara'da şehir merkezi ve ova kısmı 850-950 m arasında değişir). Dolayısıyla görece serin, ama yine de İç Anadolu, yine de bozkır. Yüzölçümü bakımından Konya'nın ardından ikinci sırada ve 8 şehrin komşusu. Son seçimlerde AKP %63 oy aldı Sivas'tan. Belediye yanılmıyorsam BBP'de ve en son seçimlerde Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün ardından oy patlaması yaşamıştı.
60 küsur mahalle var ve yanılmıyorsam bunlardan sadece meşhur "Ali Baba Mahallesi" Alevi mahallesi olarak geçiyor. Buralı olanlar, Alevilerin şehir merkezinden çok ilçelerde olduğunu söylüyor.
Kimi içine edilmiş pek çok Selçuklu eseri var şehirde. Şehrin meydanındaki medrese, çay içip biraz keyif yapmak için güzel bir yer.
Günlük yaşantı
Çok uzun zamandır (Kayseri'deki ilkokul yıllarımın ardından) küçük ve tutucu bir yerlerde yaşamamıştım, bu deneyim o anılarımı depreştirip üstüne yenilerini koydu. Sivas zor bir şehir. Ankara'ya yaklaşık 450 km. Ki böyle deyince hemen "e İstanbul kadarmış?" deniyor, ama kazın ayağını bir görseniz... Ha deyince gididilip gelinecek yol değil. Otobüsler kendini titreşime alıp yola çıkıyor ve Ankara-Sivas arası titreşim modunda geçirilen bir 6.5-7 saat oluyor. Şehirde servis müessesesi var otobüslerin ama zaten otobüs şehrin içinde bir tur atıp döküyor yolcuları.
Türk-İslam sentezi şehrin iliklerine işlemiş. Etrafta her nevi Alperen, Nizam-ı Alem, Ülkü Ocağı mevcut. Kurumsal yapının dışında zaten bıyıksal olarak da o muhafazakarlığı ve Türk-İslam sentezini sezmek mümkün. Maça insanlar "loy loy loy" ya da "siiivassiiipooor" gibi tezahüratlar yerine "ya allah bismillah allahüekber!" nidalarıyla ve ülkücü selamlarıyla gidiyor. Lan? Maça gidiyorsunuz olm, huop! Buradaki Beşiktaş maçı haftasonu buradaydım ve ona gitmiştim de. Pii...
Şehir içi ulaşım resssmen pahalı! 2 hafta önce tüm yurt çapında yapılan "ulaşım zammı" etkinliklerinde Sivas da yerini aldı ve 0,80/1,25 TL olan öğrenci/tam biletler 1,00/1,35 TL olarak düzenlendi. Yani öğrenciye %20, tam bilete %8 zam kilitlenmiş oldu. Öğrencilerin esas kullandığı Üniversite-Merkez hattı 6 (altı) km ve bu mesafe için bu para çok büyük haksızlık. Ancak her şeyi muhafaza eden şehir bunu da ediyor; burası Sivas, burada itiraz yok! Öğrencilerin yürüyerek 1.5 saatte, bisikletle kan ter içinde kalmadan yaklaşık yarım saatte gidebilecekleri mesafe için gidiş dönüş 2 TL harcıyor olmaları acıklı.
Demişken, şehirde bisiklet kültürü yok. Çocuklar, yoksullar ve servis elemanları için var sadece. Üniversiteye 3-4 sene önce bir kiralama noktası açılmış, 2 aya topu dikmiş talep olmadığı için. Bisiklet satan dükkanlar "Abi talep yok ki halktan? Belediye de ileri görüşlü değil zaten" diyor bisiklet yolunun ve bisiklet kültürünün yokluğu için. O kadar da uygun bir şehir ki bisiklete! Eğim neredeyse yok gibi. Ankara'ya benzer bir yapısı var, bir tarafı açık çanak. Ama zaten büyük olmadığı için çok yükseklere çıkılmıyor. İki tepesi var sayılır, ikisine de tırmandım. Şehirde bisiklete dair bir tek meydan yakınında 8-10 bisikletlik bir park var, o kadar. 35 bin öğrencisi olduğu söylenen bir üniversitenin bulunduğu ve bu kadar da elverişli olan bir şehir için çok enteresan. 2 gündür kampüste 4-5 kişilik antrenmana çıkan bir grup görüyorum ama onlar da "selam alma ve verme engelliler takımı" sanırım. Perşembe Akşamı Bisikletçileri Sivas grubuna da yazmıştım Feysbuk'tan ama oradan da ses çıkmadı. Dolayısıyla şehir içindeki bisikletçi esnaf haricinde bisikletlilerle iletişim kuramadan geçti 6 ay.
Son zamanlarda izafiyetin ne kadar enteresan bir şey olduğunu kendi kendime yeniden ve yeniden keşfediyorum, yer yer şaşırıyorum, yer yer üzülüyorum. Köyden çıkıp hastaneye gelen insanın "değişik bir şey oldu hayatımda" sevinci buruk bir şey. Ben de burada üniversite şehre şöyle yakın böyle yakın derken, bugün teyzenin biri "ya şehre çok uzak, ben nasıl geleyim buraya, bu kadar uzak olmasa gelirim de ben gelemem ki" diye yıkılıyordu tekrar gelmesini söyleyen doktorun karşısında. Oysaki yaklaşık 5 dakikada bir otobüs var karşılıklı olarak.
Ya arkadaş ben niye meramımı kısa kısa anlatamıyorum insan gibi? Yine uzadı gitti yazı. Kendimi kontrol edemiyorum. Burada kesiyor, Sivas'a bir sonraki bölümde, üniversiteye de daha sonraki bölümde devam ediyorum. Size de yazık yahu, siz de insansınız, sizin de canınız var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder