2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Sivas etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sivas etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Yeni başlayanlar için Sivas ve Cumhuriyet Üniversitesi (3/3)

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi nasıl bir yer?

(26 Temmuz 2011 tarihinde yazılıp 1 ay rötarlı gelen bu yazı için özür dilerim sevgili işkembeseverler..)

17:10:38 -- 16 hours 30 mins ago

Şu sıralar üniversite tercihlerinin de yapıldığını düşünerek, bu bölümü fazla bile geciktirdim, ama yine de yetiştiğimi umuyorum.

Yazının önceki bölümlerinde (bölüm 1 ve bölüm 2) bahsettiğim üzere 6 aylığına üniversitede geçici olarak çalışmaya gelmiştim bir proje için. Yarın dönüyorum. Mutluluğumu tarif edemem!

Ankara’da lisans ve yüksek lisans olmak üzere toplam 8 yıl “öğrencicilik” oynadım ve hala da oynuyorum. Çok insana göre Ankara çok sıkıcı olsa da, hiçbir şey olmasa bile barındırdığı öğrenci kalabalığı ve öğrencilik kültürü nedeniyle bence gayet keyifli bir yer öğrencilik için. Öğrencilerin rahat yaşayabileceği semtler, bir sürü topluluk, kafeler-barlar, sinema, tiyatro vs. Ne ararsan var (neredeyse...). Tabii ki bunların hepsinden önce güzel, öğrencileri birlikte zaman geçirmeye teşvik eden ve yaşamaya elverişli kampüsler.


Kampüsün ana girişilerinden birisi. Tabelalar bize bir şey anlatmaya çalışıyor olmalı?

“Cumhuriyet Üniversitesi’nin nesi eksik?” sorusuna verilebilecek çok fazla yanıt var. Hatta CÜ’ye sormuşlar “neren eksik?” diye, “nerem tam ki?” demiş.

İlk geldiğim zaman, daha ilk gün veya ilk haftanın içinde bir zaman... Akşam mesai bitti, dedim otele dönmeden bir şeyler alayım yiyecek içecek meyve sebze konserve bilmem ne. Biraz gezindim, kampüs içinde ufak bir market kılıklı bir yer aradım. Biraz daha aradım. Sonra dayanamayıp iki gence sordum; mavi ekran. “Market ne arasın abi kampüsün içinde?” dediler. Kampüsün bir “yaşam alanı” değil de, sabah gelinip, ilk fırsatta gidilecek bir yer olduğu sinyalini ilk o zaman aldım. En fazla Tıp Fakültesi’nin kantini var, ama o da 30 binden fazla öğrencisi olan ve kampüs içinde kalan yüzlerce, belki binlerce öğrenci için fazlasıyla yetersiz.


Vahşi Doğu'da bir hayalet çarşı - 1

Kampüs içinde böyle oturulup keyif yapılacak bir “çarşı” gibi bir yer de yok. Birbirinden bağımsız birkaç kafe/kantin var. Oturulabilecek en geniş kapalı alan, Merkezi Kafeterya denen yemekhane binası. Okul döneminde hava dışarıda oturmaya elverişli olursa ne ala, değilse bitti gitti.


Vahşi Doğu'da bir hayalet çarşı - 2

“Sivas” bölümünde de bahsettiğim gibi, kampüse çalışan 2 otobüs hattı var; TOKİ ve İstasyon (Mecburiyet) Caddesi. Sırf üniversiteye değil, hastaneye de epey yolcu taşıyor bu otobüsler. Ağzına kadar dolu oluyor okul döneminde. İkinci öğretim de olduğu için, hem sabah hem akşam her iki yöne de kalabalık oluyor. Öğrenci biletine zam geldi ve 6 km’lik yol 1 TL oldu.

Kampüsün önemli eksiklerinden birisi, tıp fakültesinden ayrı olmaması. Her ne kadar zaman zaman üniversitenin dünyadan kopuk olmasını eleştirsem de, burada gerçekten dünyadan kopuk olmasının daha hayırlı olacağını düşünüyorum. Öğrencilerin kendini daha özgür hissedebileceği, tamamen öğrencilere ait bir alan yok çünkü, burası de şehrin başka herhangi bir yeri gibi. Aynı hissiyatı hep Hacettepe’nin merkez kampüsünde de yaşardım mesela. Bu tamamen benim kişisel görüşüm, düşüncem.


Vahşi Doğu'da bir hayalet çarşı - 3 (Aslında çok da eski olmadığı belli olan bir tükan)

Kampüste yer bol, oldukça büyük bir kampüs. İçinden de Kızılırmak geçiyor mesela, ama bunun hiçbir anlamı yok. Bir gölet var ayrıca seyirlik, ama şu an harabe halinde. Kampüsteki diğer pek çok şey gibi... Demin bahsettiğim çarşı ayarında bir yer zamanında varmış, şu an döküntü.


Ne bu? Aslında bir gölet ve göletin ortasındaki deniz kızı heykeli. Şimdinin bataklığı...

Benim kaldığım uygulama oteli, kampüsün merkezine yaklaşık 2 km mesafede. Bu esnada adı uygulama oteli, ama turizm bölümü olmadığı için uygulaması yok. Yarı yurt, yarı misafirhane olarak işletiliyor. Sene içinde her saat başı kampüs içi ring var. Ama yaz okulunda sadece sabah ve akşam birer servisin olduğu, kışın da domuz inen, izole bir tepe.



Öğrenciler ne diyor?

Burada geçirdiğim süre boyunca on kadar öğrenciyle de oturup sohbet etme fırsatı buldum. Hem üniversiteyi diğer bildikleri üniversitelerle, hem de şehri yaşadıkları yerlerle karşılaştırıyorlar doğal olarak. Ama ne yazık ki bu karşılaştırmalarda Sivas’ın bir adım önde olduğuna hiç denk gelmedim. Diyarbakır’la karşılaştıran “Diyarbakır buradan 4 gömlek üstün, hiç olmazsa içen içer, kimse kimseye karışmaz.” diyor, Konyalı bir genç “Selçuk Üniversitesi de burayla aynı yaşta, ama fersah fersah ileride.” diyor. Çorum’da yaşayan bir başka genç “Çorum bile buradan iyi abi, valla bak.” diyor. İç Anadolu’nun biraz daha dışına çıkıp daha az tutucu yerlerden gelenler için durum hepten üzücü. Öğrencilerin içinde bırakıp gitmeyi, yatay geçiş yapmayı, tekrar sınava girmeyi düşünenler çok fazla.

“Okulda hiçbir şey yok, şehirde hiçbir şey yok. Herkes sıkıntıdan patlıyor, kimse bir şey yapmıyor. Canlı müzik diye dandik müzik çalan bir yere gidip de iki halay çekince insanlar “off, acayip eğlendik!” diye kendilerini kandırıyor.”

“Eğlence mekânı” kavramı zaten yok. Kadınlı-erkekli oturulup muhabbet edip içilebilecek bir ya da iki mekân olduğunu söylüyorlar. Geldiğim ilk ay içinde içimi en burkan ayrıntılardan biriyle otelde karşılaşmıştım. Bahsettiğim izole tepede neyse ki birkaç sokak lambası var. Dışarıdan bir müzik sesi duydum böyle vızıltı gibi. Cep telefonundan gelen bir ses. Sonra kafamı camdan çıkarıp bakınca sokak lambasının altında dans eden 3 genç kız görmek çok acayipti. Bir süre dans ettiler, sonra yağmur başlayınca şanslarına küsüp içeri girdiler.

Havuz var kampüste. En ilginç şey bu. Ama onu da kullanan yok. Çok az insan gelip gidiyor. Her ne kadar ben havuz/deniz sevdalısı bir insan olmasam da çok enteresan geliyor bu bana! Bu esnada havuz saatleri üçe ayrılıyor: kadın-erkek-aile. Program: http://sks.cumhuriyet.edu.tr/webres/Havuz/havuz__programi.pdf

Yaz okulu, ben gitmediğim halde bana bile zulüm oldu, ki öğrencilerin halini varın siz düşünün. Mayıs civarı servis şoförü gençlere nasihat ediyordu “Ne yapın edin geçin derslerinizi, yaz okuluna kalmayın, pişman olursunuz.” diye. Kalanlar pişman oldu, evet. Zaten bir şey olmayan kampüste yazın insan da yok, yemek doğru düzgün yok, servis yok. Yok da yok...

KYK yurtlarına bir şekilde yerleşemezseniz, alternatif olarak ev tutarım derseniz, Zeus kolaylık versin. Öğrencilerin en çok şikayet ettiği şeylerden biri de yobazlığın paragözlükle harmanlandığı zihniyet. Özel yurtlarda, özellikle genç kadınlar için kurallar fazla katı. Erkekler için de büyük ölçüde öyle. Ev tutmaya kalkarsanız da yine öğrencilerin dediğine göre “Öğrenci olduğunuzu anladıkları anda düdüklemeye çalışıyorlar.”. Mesela bir evin kirası 400 TL mi? Siz paranız olmadığı için o evde 4 kişi kalmak istiyorsunuz. O zaman hemen kelle hesabı giriyor ve evin hesabı belki 600, belki 800 TL’ye fırlayıveriyor. Daha fazla insan demek daha fazla yük demek. Ev çok yakar öyle olunca, ev sahipleri de haklı tabii...

Bir başka alternatif de –ki alternatiflerin en acısı- tarikat evleri. Gani gani bulabileceğiniz bu evlerin de türlüleri var. Yurt gibi olup aylık kişi başı 200-250 TL verdiğiniz, bütün ihtiyaçlarınızın karşılandığı evler var mesela. Ufak bir hesap yapıp 4 kişi kaldığını düşünürseniz böyle bir evde, o 1000 TL’nin nereye gidip nasıl buhar olduğu düşündürücü. Sırf bu şekilde değilmiş ama öğrendiğimiz kadarıyla, ücretsiz olanları da varmış duruma göre.


Kaçışın fotoğrafı. "Gidiyorum bütün taşlar eteğimde..." Yok lan, döktüm rahatladım.

Bunların dışında söyleyecek fazla bir şeyim yok ne yazık ki. Olmasını çok isterdim, ama başka bir şey deneyimlemedim kaldığım sürede. Umuyorum üniversite tercih sonuçlarının sonucunda "Cumhuriyet Üniversitesi" sonucuyla karşılaşıp günlerdir bloga "Cumhuriyet Üniversitesi" aramalarıyla gelen gençler çok daha iyilerini yaşar, daha iyilerini yazarlar..

29 Temmuz 2011 Cuma

Yeni başlayanlar için Sivas ve Cumhuriyet Üniversitesi (2/3)


1. bölüm için tıklayın.
Cumhuriyet Üniversitesi'nin mevzubahis olduğu 3. bölüm için tıklayın.

Otobüs demişken, İ. Melih'in en son Ankara'nın başına saldığı ABBÖTTAlarla (Ankara Büyükşehir Belediyesi Özel Toplu Taşıma Aracı) sağlanıyor bütün ulaşım. Dünyanın en çirkin midibüsleri ve onların trafik anlamında bir o kadar çirkin şoförlerince. Şehrin toplu taşımasının tek güzel yanı, ücret ödeme sisteminde Ankara'nın çoktan önüne geçmiş olması; tekrar doldurulabilir kartlar kullanılıyor.

Üniversitenin açık olduğu zaman yaklaşık 3-5 dakikada bir 2 farklı hatta kalkan bu midibüsler, yetersiz kalıyor. Yaklaşık olarak kampüs içindeki 3 ya da 4. duraktan sonra içeride nefes alacak yer bile kalmıyor. Ama yine de buna rağmen kimsenin çıtı çıkmıyor arkadaş! Bu nasıl iştir ben anlamıyorum.

O dönemlerde araçların günlük hasılatı 400-500 TL'yi geçiyor. Bu para kimlerin cebine giriyor, bunu da çok merak ediyorum. Masraftı ıvırdı zıvırdı diyorlar, neyin masrafı, hangi masraf allasen? Trafiğin t'sinden haberdar olmayan, yeşil ışıkta bir kere ezilme tehlikesi atlattıktan sonra Ankara'dan daha vahşi bir yerde olduğumu algılamamı sağlayan şoförler. Fena. 

Şeker hastalarıyla çalıştığım için, yemek sık sık konu oluyor. Şekere aldırmayıp "günde 1.5 kilo et yerim diyen!" adam beni en çok şaşırtanlardan. Bir kangal yavrusu kadar et yiyor olsa da, 1.5 m boyu ve 108 kilo ağırlığıyla boydan 3, kilodan 8-10 tane yavru kangal eder kendisi. Ayrıca bana bakıp "sende de göbek var ama sen hantalsın" demiş olması da bambaşka. Lan yanında yavrun gibi kalıyorum be vicdansız! Kangal sucuk! 

Erkekler ete ne kadar düşkünse, kadınlar da hamura bir o kadar düşkün. Çok enteresan. Yani erkekler ete düşkünlüğünü söylüyor, kadınlar hamura. Teyzelerim zaten maşallah hamur gibi. Görüştüğüm yaklaşık 100 kadının en az 85'inin beden kitle indeksi 30'un, o 85'in epey bir kısmının da 40'ın üstünde olduğunu söyleyebilirim. Bu vesileyle bir lokma demografi daha: Memlekette okumak yok, spor/yürüyüş yok, en az 5-6 çocuk var, yoksulluk var. Görüştüğüm kadın hastaların yine en az yarısının okur yazarlığı yok.

Konuya dönelim; et ve hamurun bu kadar popüler olması haliyle pide fırınlarıyla et lokantalarını beraberinde getiriyor. Adım başı pideci görebilirsiniz. Pideci olmayan dükkanlar da zaten ya etçi, ya telefoncu. Ramazan gelse de yesek diye yolu gözlenen pideler burada her gün üretiliyor/tüketiliyor. Etten yana da Sivas'ın kendine has bir "Sivas Köfte"si (çok yaratıcı, evet) varmış. Özellikle baharatsız, et tadını sevenler için çok başarılı. Böyle nasıl anlatsam, safi et! Güzel, ben seviyorum, öneririm. Bir de çok sevip önerebileceğim Gülen Pizza var. Google Maps'ten bakmayın yerine, yanıltıyor. Ama meydanda, Kongre binasının biraz arka tarafında bir yerlerde kalıyor. İncecik, büyük, ucuz ve gayet başarılı pizzalar yapıyor. Demişken, gitmeden yiyeyim bari son kez. Küçük boy 6, orta 9, büyük 13 TL. Küçüğü bile büyük.

Buradaki maceramın başlarının özellikle Mart sonuna denk gelmesi daha fazla Muhsin Yazıcıoğlu'na maruz kalmama neden oldu. Her taraf Yazıcıoğlu'nun görüntüsü, sözleri, şiirleriyle bezeliydi, tam bir kâbustu (Haziran ayında da onun adına bir bisiklet turu düzenlendi)! Yazıcıoğlu'nun Mart-Nisan yoğunluğundan sonra da anlayamadığım bir şekilde otobüs duraklarını Said-i Nursi dizeleri ve görüntüleri kapladı ve son 1-2 aya kadar onlar hep orada kaldı. Kimin neden nasıl hangi parayla bu imkânı bulduğuna dairse en ufak bir ipucu yok.

Belediyenin Gençlik ve Kültür Merkezi Yazıcıoğlu'nu en çok özleyenlerden

Bir de, hemen her gün türlü türlü irticai nitelikli derneğin/örgütün kermesi oluyor. Bu da çok enteresan geldi bana. Arada mutlaka başkaları da vardır ama ne zaman geçsem kermes mekanının önü ve duvarları gül motiflerinden ve Allah'tan geçilmiyor. İyi niyetli naif dini dernekler diye yumuşatamadığım için üzgünüm. Küpe takmam ve şort giymem günahken bunu yapamıyorum.

Bugünkü kermesimiz Sivas Kemal İbni Hümam Vakfı'nın

Madem irtica dedik, Madımak'tan da bahsedelim. Ben geldiğimde yıkılıyordu, 2 Temmuz öncesinde bir kültür merkezi olarak açıldı. Yakanlar ve yananları koyun koyuna andıkları bir yer olarak. Henüz gidip göremedim, ama istiyorum. Bilmiyorum içim kaldırır mı ama deneyeceğim. O gün yarın olabilir hatta.

Dışarıdan hiçbir şey görülemeyen "Bilim ve Kültür Merkezi"; eski Madımak. Birazcık olsun utanıyor olmalılar.

Ekönömi
Şehirde (birkaç Bim ve bir Migros dışında) 2 büyük market var: Marka ve Öncü. İkisinde de alkol yok tabii. Benim tercihim Öncü oluyor, zira meyveni sebzeni seçerek alabildiğin tek yer. Bunların dışında meyve-sebze satan "mini hal"ler var. Bildiğin manav, ama kurumsallaşmış manav zinciri gibi. Ve bunlardan da çok var. 

Burger King ve McDonalds ben buradayken açıldı. Özellikle McDonalds, Türkiye’nin en büyük McDonalds’ı olduğunu iddia ediyor, 6 katlı bir bina. Terası falan da varmış. Benim gelip dünyaları yediğimi haber almış olmalılar! Her ne kadar tüketmekten ısrarla kaçınsam da kütle çekim işte herhal... Ama gerçekten nefis köfte dururken ne gerek vardı, hiç bilmiyorum.

Türkiye'nin en büyüğü. Aferim. Bir leylek kalmıştı gerçekten.

Şehirlerarası ulaşım için treni hiç düşünmeyin. Şehirlerarası otobüs firmalarından da Metro Turizm şehir içi serviste sıkıntı yaşattı, Sivas Huzur Ankara yolunda kaza yaptı, Sivas Tur ise 2 yolculuğumdan birinde bisiklete para istedi. Para istemek şirketin politikası olmaktan ziyade sürücünün çakallığı olduğu için, bu üçünden Sivas Tur'u önermek istiyorum. Umuyorum ki o herife denk gelmeyin. Sivas-Ankara 7, Sivas-Bursa 12, Sivas-İstanbul 15, Sivas-İzmir 15 saat.

Şehrin bence bir artısı, henüz AVM müessesesinin teşrif etmemiş olması. İki ana cadde (birisi tabii ki “Mecburiyet Caddesi”), bir meydan, tamam. Alışveriş için buralar. Onun dışında da yemek bölümü ve oturmalık yer niyetine de gani gani güzel yemekçiler, parklar bahçeler var. Oh mis.

Yemek için Çimen, Mis Kebap veya Özen Kebap genelde önerilenler oluyor. Çimen’de daha çeşitli yemekler var, ben hastasıyım şahsen. Diğerlerinden bir parça daha pahalı gibi, ama 15 TL’ye Çorba, ana yemek, salata, ayran, tatlı ve su menüsü var, ki gayet makul.

Yazının amacı “Sivas’ın tarihi turistik doğal güzellikleri neyin” olmadığı için, bir gezelim görelim bölümüne gerek duymuyorum. Zira dediğim gibi daha çok buradaki 5-6 aylık deneyimimden yola çıkarak bir şeyler yazdım. Zaten herrrhangi bir kent için “of şurası çok süper, mutlaka görün” yazısı zilyon tane bulabilirsiniz.

Bu vesileyle bir de açıklama yapayım; yazıyı tekrar okuyunca ve üstüne düşününce bir garip geldi, zira çok alışılmış bir şey değil “x nasıl bir yerdir yaşamak için?” yazısı ve bu kadar olumsuz görünen şeyin sayılması. Ki, kötüleme amacıyla yazmıyorum ama burada yaşadığım çok fazla olumlu şey yok, yaşamak için keyifli bir yer değil özetle. Hele ki öğrencilik için... Üçüncü bölüm “Cumhuriyet Üniversitesi nasıl bir yer?” olacak.

22 Temmuz 2011 Cuma

Yeni başlayanlar için Sivas ve Cumhuriyet Üniversitesi (1/3)

(Cumhuriyet Üniversitesi'nin mevzubahis olduğu 3. bölüm için tıklayın.)


Başlamayın! Yol yakınken dönün! 

Kusura bakmayın, böyle de spoylır oldu, yazının sonunu başından söylemiş oldum ama böyle aslında daha ilginç olacak, gerçekten. "Neden bu kadar ateşli söylemiş lan bunları?" diyeceksiniz. Diyorsunuz, diyorsunuuz ve dediniz! Evet. Öyleyse anlatayım (ne yazık ki şu an fotoğrafsız, belki yarın öbür gün çeker korum):

Bir araştırma için Mart ayından beridir Sivas'tayım. Aslında sürekli Sivas'ta değilim, ortalama haftada 3 gün buradayım, diğer 4 gün yollarda ve Ankara'da geçiyor. Geçiyordu yani. Asker deyimiyle şafak 7. Hatta "ne kola ne fanta sadece yedigün" de diyebiliriz.

Burada anlatacaklarımın çok büyük kısmı kişisel deneyimlerime ve burada geçirdiğim zamana, bir kısmı da burada okuyan ve çalışan insanlara dayanıyor. "Hadi lan!" diyip karşı çıkmaya kalkışmayın, siz de o biçimlisini yaşamışsınızdır, itiraz edilecek bir şey yok.

Önde üniversite, arkada şehir

Bir lokma demografi bir lokma coğrafya
Şehrin tabelasında nüfusunun 320 bin civarı olduğu yazıyor. Merkezde bu kadar, bir bu kadar da ilçelerde var. Denizden yüksekliği 1280 m civarında (ki Ankara'da şehir merkezi ve ova kısmı 850-950 m arasında değişir). Dolayısıyla görece serin, ama yine de İç Anadolu, yine de bozkır. Yüzölçümü bakımından Konya'nın ardından ikinci sırada ve 8 şehrin komşusu. Son seçimlerde AKP %63 oy aldı Sivas'tan. Belediye yanılmıyorsam BBP'de ve en son seçimlerde Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünün ardından oy patlaması yaşamıştı.


60 küsur mahalle var ve yanılmıyorsam bunlardan sadece meşhur "Ali Baba Mahallesi" Alevi mahallesi olarak geçiyor. Buralı olanlar, Alevilerin şehir merkezinden çok ilçelerde olduğunu söylüyor.


Kimi içine edilmiş pek çok Selçuklu eseri var şehirde. Şehrin meydanındaki medrese, çay içip biraz keyif yapmak için güzel bir yer.

Günlük yaşantı
Çok uzun zamandır (Kayseri'deki ilkokul yıllarımın ardından) küçük ve tutucu bir yerlerde yaşamamıştım, bu deneyim o anılarımı depreştirip üstüne yenilerini koydu. Sivas zor bir şehir. Ankara'ya yaklaşık 450 km. Ki böyle deyince hemen "e İstanbul kadarmış?" deniyor, ama kazın ayağını bir görseniz... Ha deyince gididilip gelinecek yol değil. Otobüsler kendini titreşime alıp yola çıkıyor ve Ankara-Sivas arası titreşim modunda geçirilen bir 6.5-7 saat oluyor. Şehirde servis müessesesi var otobüslerin ama zaten otobüs şehrin içinde bir tur atıp döküyor yolcuları.

Türk-İslam sentezi şehrin iliklerine işlemiş. Etrafta her nevi Alperen, Nizam-ı Alem, Ülkü Ocağı mevcut. Kurumsal yapının dışında zaten bıyıksal olarak da o muhafazakarlığı ve Türk-İslam sentezini sezmek mümkün. Maça insanlar "loy loy loy" ya da "siiivassiiipooor" gibi tezahüratlar yerine "ya allah bismillah allahüekber!" nidalarıyla ve ülkücü selamlarıyla gidiyor. Lan? Maça gidiyorsunuz olm, huop! Buradaki Beşiktaş maçı haftasonu buradaydım ve ona gitmiştim de. Pii...

Şehir içi ulaşım resssmen pahalı! 2 hafta önce tüm yurt çapında yapılan "ulaşım zammı" etkinliklerinde Sivas da yerini aldı ve 0,80/1,25 TL olan öğrenci/tam biletler 1,00/1,35 TL olarak düzenlendi. Yani öğrenciye %20, tam bilete %8 zam kilitlenmiş oldu. Öğrencilerin esas kullandığı Üniversite-Merkez hattı 6 (altı) km ve bu mesafe için bu para çok büyük haksızlık. Ancak her şeyi muhafaza eden şehir bunu da ediyor; burası Sivas, burada itiraz yok! Öğrencilerin yürüyerek 1.5 saatte, bisikletle kan ter içinde kalmadan yaklaşık yarım saatte gidebilecekleri mesafe için gidiş dönüş 2 TL harcıyor olmaları acıklı.

Demişken, şehirde bisiklet kültürü yok. Çocuklar, yoksullar ve servis elemanları için var sadece. Üniversiteye 3-4 sene önce bir kiralama noktası açılmış, 2 aya topu dikmiş talep olmadığı için. Bisiklet satan dükkanlar "Abi talep yok ki halktan? Belediye de ileri görüşlü değil zaten" diyor bisiklet yolunun ve bisiklet kültürünün yokluğu için. O kadar da uygun bir şehir ki bisiklete! Eğim neredeyse yok gibi. Ankara'ya benzer bir yapısı var, bir tarafı açık çanak. Ama zaten büyük olmadığı için çok yükseklere çıkılmıyor. İki tepesi var sayılır, ikisine de tırmandım. Şehirde bisiklete dair bir tek meydan yakınında 8-10 bisikletlik bir park var, o kadar. 35 bin öğrencisi olduğu söylenen bir üniversitenin bulunduğu ve bu kadar da elverişli olan bir şehir için çok enteresan. 2 gündür kampüste 4-5 kişilik antrenmana çıkan bir grup görüyorum ama onlar da "selam alma ve verme engelliler takımı" sanırım. Perşembe Akşamı Bisikletçileri Sivas grubuna da yazmıştım Feysbuk'tan ama oradan da ses çıkmadı. Dolayısıyla şehir içindeki bisikletçi esnaf haricinde bisikletlilerle iletişim kuramadan geçti 6 ay.

Son zamanlarda izafiyetin ne kadar enteresan bir şey olduğunu kendi kendime yeniden ve yeniden keşfediyorum, yer yer şaşırıyorum, yer yer üzülüyorum. Köyden çıkıp hastaneye gelen insanın "değişik bir şey oldu hayatımda" sevinci buruk bir şey. Ben de burada üniversite şehre şöyle yakın böyle yakın derken, bugün teyzenin biri "ya şehre çok uzak, ben nasıl geleyim buraya, bu kadar uzak olmasa gelirim de ben gelemem ki" diye yıkılıyordu tekrar gelmesini söyleyen doktorun karşısında. Oysaki yaklaşık 5 dakikada bir otobüs var karşılıklı olarak.

Ya arkadaş ben niye meramımı kısa kısa anlatamıyorum insan gibi? Yine uzadı gitti yazı. Kendimi kontrol edemiyorum. Burada kesiyor, Sivas'a bir sonraki bölümde, üniversiteye de daha sonraki bölümde devam ediyorum. Size de yazık yahu, siz de insansınız, sizin de canınız var.