2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

6 Kasım 2012 Salı

Yeni başlayanlar için vejetaryenlik - 2 / Neden?

Şu an buraya serinin ikinci yazısı diye başlayınca, aklıma daha önce yarım bıraktığım -sanırım 2 farklı- seri geldi. Zeus tamamına erdirsin diyerek başlayalım o vakit.
Bu sefer biraz işin "neden"inden bahsedesim var. En çok yanıtladığım soru ("balık da mı?"dan sonra elbet) bu olduğu için, buradan devam edeyim istiyorum.
Farklı insanların çok farklı deneyimleri ve nedenleri var, ama benim için en önemli nedenlerden biri, etoburlardan farklı olarak, yaşamımızı sürdürmek için (diğer) hayvanları öldürmeye ihtiyaç duymamamız. Yani bunun bir zorunluluk veya bir mutlak ihtiyaç olmaması. Evet, et yiyerek daha kısa sürede daha fazla enerji alabiliyor, uzun süreli tokluk hissi yaşayabiliyor, iskenderi löp löp yutarken kendimizden geçip biranın yanında kokorece ölüp bitiyoruz, bunların hepsi doğru. Yalan değil. Ama yine bunların hepsi, bugün için birer tercih/keyif meselesi. Ne et yiyerek az zamanda çok ve büyük kaloriler almamız gerekiyor (buzdolabı icat oldu, etoburluk bozuldu), ne de bira kokoreçsiz olmuyor. Pek ala et harici besinler tüketerek tüm besin ihtiyacımızı envai çeşit şeyden karşılayabiliyor ve biranın tadına da patatesle varabiliyoruz. "Yapma be, kokoreçsiz olur mu?" diyenleri duyar gibiyim; denedim, %100 oluyor. Size hatta bu yüzyılın başından bir diyalogla yanıt vereyim:
Shelbyl (s.) ve sokaktaki adam (s.a.) bir akşam Burhaniye dolaylarında lise arkadaşlarıyla bir kamptadırlar. Akşam yemeği için bilmem nereye gidilir. Yemeğin geciktiği dakikalarda ortalığı buram buram bir kokoreç kokusu kaplar ve olaylar gelişir...

sokaktaki adam (s.a.): [kokusundan bularak yumuldukları yarım kokorecin içinden] Abi hayat negzel yea!
shelbyl (s.): [kokusundan bularak yumuldukları tüm ekmek kokorecin diğer yarısının içinden] Valla öyle be abi. Üstüne de midye yedik mi, offf...
s.a: Aman sabahlar olmasın!
s.: Abi aslında evleneceksem bir tek kriterim olacak, o kadın midye kokoreç sevecek!
s.a: Kesinlikle olm, huzur öyle bi' kadında. Şu hayatta evlilik teklifini "benimle bir ömür midye-kokoreç yer misin?" diye yapabildiğim bir insandan başka ne isterim ki?
s.: Evet evet, kesinlikle.. Gnam gnam gnam..

İşte böyle bir diyaloğun evlatlarıyız ve bir yerde kökenlerimizi inkâr ediyoruz kimilerine göre. Kökenlerini inkâr etmekte bence hiçbir sakınca yok, bunu bir kenara bir not edeyim hele, ama zaten en başta toplayıcılıktan avcılığa geçtiğimizi düşünürsek şu an etçil beslenmeye doğru kayarak da kökenleri inkâr ediyoruz. Dolayısıyla kökeni neresi olarak aldığına bağlı bu, ki isteyen istediği yeri alsın, tepe tepe kullansın. Tekrar belirteyim, et yemek ihtiyaç/zorunluluk değil, sizi yiyorlar (gerçek anlamda yeseler "yamyam!" dersiniz, "imdat!" dersiniz bi' de, bunu da bir başka kenara not edelim).
Biraz daha genişleteyim aslında soruların ardından gelen diyalogları, sırf sorulara yanıtlar şeklinde olmasın. "İhtiyaç değil" dediğin zaman gelen yanıt elbette "Sadece ihtiyacın olan şeyleri mi alıyor/tüketiyorsun sanki?". Buna da öncelikli olarak karşı yanıtım "Sana ne y.rraam?" olsa da, bazen bu basamağı atlayıp "genel olarak evet" diyorum. "İhtiyaç" dediğin şey insanlar tarafından ölümüne esnetilebiliyor tabii ki, dolayısıyla bu kısım kimi insanın aklına hiç yatmazken, kimi hemen kabullenebiliyor, ikna olabiliyor. Ama genelde (ben de dahil) insanların kafasında "Bir numaralı yaşam kaynağı et!" gibi bir düşünce olduğu için, ihtiyaç olmadığını söylediğin zaman ikna etmek çok kolay olmuyor. Sorduğu her mineral/vitamin/besin kaynağı sorusuna karşılık bir "et olmayan besin"i 0.07 saniye içinde (takriben Google hızında oluyor) önerebilirsen, pes edebiliyor. Kimisi sadece protein-yağ-karbonhidrat sorup bırakıyor, kimisi B harfinin 99 güzel vitaminini tek tek öğrenmeden caymıyor. İnsanoğlu kısım kısım işte... İyi niyetli olanlara can kurban ("kurban diyör, ne biçim vejetaryen?"), sorsunlar yanıtlayalım, istesinler anlatalım. Ama diğer a taazlı olarak adlandırabileceğimiz kesimden bir şekilde ikna olan da bu sefer senin ihtiyaç fazlası şeylere hiç yanaşıp yanaşmadığını sorgulamaya başlıyor, ve akabinde küfürler gelişiyor...
            Üçüncü bölümde “neden?” sorusuna devam ederim. Yazı epey yavaş ilerleyecek böyle parça parça, ama hem çağrışımsal çalışan bir kafam olduğu için bir açılan parantez kapanmak bilmiyor, dolayısıyla insanoğlu kuş misali bir an buradayken başka bir an piii… Hem de yazılar çarşaf çarşaf uzamayınca okuması daha kolay oluyor malum.

1 yorum:

Mandana dedi ki...

(Dayanamadim yorum yazmadan)Yemek masasinda yeni birileriyle tanismak ve konunun acilmasi kabus gibi geliyor bana artik. Konusmalarin 'allah onlari bizim icin yaratti' ve "...ikna olan da bu sefer senin ihtiyaç fazlası şeylere hiç yanaşıp yanaşmadığını sorgulamaya başlıyor..." bolumlerinde baya sikiliyorum, sinirleniyorum hata; hele hele iletisim kuramayacagini hissedip cumle kurmaya calismaktan nefret eder oldum. Keza karsindaki sana allah vs dediginde, sen isin etiginden bahsetsen ne yazar...