Ne yazsam ne yapsam derken, “Ankara’ya Ankara’yı yazanları yazayım.”da
karar kıldım. Gerçi çok zor olmadı, zira ilk çıktığı zamandan
beri sempatiyle yaklaştığım -hatta çok fazla yaklaşıp farkına varmadan
içine bile girdiğim- heyecanla takip ettiğim, “Ulan ben
Ankara için bir şeyler çıkaracak olsam böyle bir şey yapardım!” dediğim bir
“şey” Solfasol. Bir “şey/ler” deyip duruyorum, zira gazete midir, dergi midir,
in midir cin midir, hırlı mıdır hırssız mıdır birlemiyorum, tanımlayamıyorum.
Tanımlara sığmıyor kerata. Dedim ki biraz çabalayayım, belki biraz
anlatabilirim, birilerinin ilgisini çeker. Dolayısıyla evet, bugün menümüzde
leziz bir Solfasol var.
Bir
kere, hırssızdır diye başlayabilirim galiba. Yani böyle CHP stayla “AKP
muhafeleti olsun, çamurdan olsun.”, “İMG çamurlaması olsun, zaten güzel
olur.”cu değil. Hatta bugünün en güncel terimleriyle söyleyecek olursak bir
“Birgün
kapağı” değil. Evet, Ankara’yla ilgili pek çok b.kluk gelip bir İMG
gülümsemesi altında düğümleniyor olabilir, ama Ahmet Şık’ın RTE için söylediği
sözlerini ödünç alarak ifade edecek olursak “İMG bir figür, sistemin kendisi değil
ve eleştirinin de tek kişiye indirgenmesi doğru değil.”. Dolayısıyla İMG’de
var olan “Oh, şehre milyon tane gazeteyle pompalayayım kendimi ve iktidarımı”
hırsı yok, ondandır Solfasol’e hırssız demem, "kentli muhalif"
halindendir (Misal bakın, ben dayanamıyorum o dünyanın en çirkin gülümsemesine
saldırmadan). Solfasol birkaç bin basılır, bir miktar satılır, yer yer
dağıtılır, hayatını 18 sayıdır idame ettirir.
Solfasol bir Ankara semti, keçi de Ankara keçisi. Bisikleti
Ankara'yla ilişkilendiremedik gitti, ama ona da az kaldı!
Gazete-dergi
ikilemine gelince; bu konu beni aşıyor, zira ben okurum arkadaş. Gerek geniş
zamanda, gerek isim olarak, gerek sıfat olarak, gerek “yazar”ın yancısı olarak
“okur”um. Bakmam gazeteymiş, dergiymiş, oymuş buymuş. Oldukça güncel
haberlerden kelli gazetevari yanlarının yanında (yana yana yan yana),
makale/köşe yazısı tarzı içeriğinden öt'rü daha dergisel bir hali de var. Her
halini seviyorum, hiç dert etmiyorum böyle şeyleri, ama kafanızda biraz
canlanması için söylüyorum. Dosyaları oluyor mesela bazı sayılarda (hatta sık
sık oluyor da, şu an elimin altında Kasım 2012 sayısı olduğu ve onda dosya
göremediğim için “bazı sayılarda” demekle yetindim), veya bir sayıda bakıyorsunuz
astronomiyle ilgili bir şeyler, berikinde veganizmle ilgili makale, bir
bisiklet fotoromanı, bir bitmeyen Ankara’nın kaldırımları da süklüm püklüm
yolları.
Bu
arada Kasım sayısı demişken, bu sayıdaki orta sayfaya yerleştirilen “Ankara Bir
Festivaller Kenti mi?” başlıklı bölümü bi’ ayrı sevdim. Bakınca insanın içi
karmaşık hislerle doluyor. Aslında “Ankara’da bildiğin festivalleri say?”
deseler, 3-4 tane sayabilirim belki, ama hem nicelik hem de nitelikten yana
epey festival varmış Ankara’da, görmek hoşuma gitti. Yani elbette bir İstanbul
değil, bir kültür başkenti değil (Bu esnada çok alakasız bir parantez açmak
istiyorum: Kim veriyo’ lan bu adama ve şehrin bu haline o abuk subuk ödülleri,
çabuk çıksın ortaya?!), ama o da bize o kadar da boş değil neyse ki.
Bunların
dışında, dediğim gibi epey yaklaştım Solfasol’e, yazanlar çizenler, emek
verenler, konuşan tartışanlarla tanışma fırsatı da buldum. Ki zaten yarısıyla
öyle ya da böyle tanışıyor, bir yerlerde ama yüz yüze, ama başka şekilde
karşılaşmış, yollarımızın kesişmiş olduğunu fark ettim. Dışarıdan büyük görünse
de, Ankara küçük bir şehir zaten. Buralarda insan gibi yaşamak için bir şeyler
yapmaya çalışan insan sayısı epey sınırlı ve Solfasol de güzel bir kesişim
noktası olmayı beceriyor pek güzel. Dolayısıyla kendisine ilişkin çok
rahatlıkla söyleyebileceğim bir başka şey de, Solfasol’ün arkasında Ankara’da
hakkıyla yaşamaya çalışan bir grup insanca verilen çok ciddi bir emek ve
heyecanın olduğu.
Valla
gördüğünüz üzere Solfasol anlatılmaz yaşanır kabilinden bir müessese, zira
anlatamadım gitti kaçyüz karakterdir. Dolayısıyla satın alın, ödünç alın, bir
sürü kafeye gidip çayınızı içerken beleşe okuyun, buyrun bir çayımı içerken ben
size okuyayım/okutayım, abone olun, eşe dosta abonelik hediye edin ve kendiniz
görün. Kâr amacı güden bir “şey” ololmadığı için, kimse sizi zorlamayacaktır
satın almaya, zira internet sitesine girip eski sayılarını ücretsiz olarak
okuyabiliyorsunuz zaten. Sadece içinde bulunulan ay internet sitesinde
bulunmuyor, ücretsiz ve onlayn olarak 1 ay geriden takip edebiliyorsunuz. Ama
yine de benim önerim, paranız yettiğince destek olun, abone
olun, alın, eşe dosta verin, Ankara’ya can verin.
Böyle diyorum diye de desteğinizi parayla sınırlı sanmayın; yazın, çizin,
duyurun, kendileriyle iletişin,
düzeltin, eleştirin, Feysbuk’tan layk edin, fotoğraf
gönderin, paketleyin, gezin, dağıtın, tanışın, tanıyın... Dayanışmanın binbir
türlü yolu var, keşfedin!
Ankara’dan
haber almak, Ankara’ya haber vermek için Solfasol!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder