Yazıya shelbyl arkadaşımızdan Allah razı olsun diyerek başlamak geldi içimden, müslüman toplumların sorgulamaktan çekindiği, imanın can alıcı noktalarını oluşturan konulara değindiği için. Ali Şeriati, hedeflediği şekilde beni rahatsız etmiş, “islami” düzeni algılamama katkıda bulunmuş, asırlardır parlayan Ebu Zerr el Gıfari yıldızı ile tanışmamı sağlayarak hayatımı değiştirmiş birisi. “Diri diri gömülen kız çocuklarının günahı neydi?” feryadıyla ortaya çıkan, “Kahrolsun Ebu Leheb düzeni, kahrolsun” diyerek Mekke sokaklarını inleten vicdani hareket durulup saltanat ve sermaye arzusuyla amacından saptığında, dönemin güç odaklarına sürekli “Altın ve gümüşü depolayıp gizleyen ve onları Allah yolunda infak etmeyenlere gelince, onları acı bir azap ile müjdele! (Tevbe 34)“ ayetini hatırlattığı için sürgün edilen, kendisini defnetmeye gelenlere devlet işinde çalışıp çalışmadığını soran, öldüğünde tüm bedenini örtecek bir kefeni dahi olmayan Ebu Zerr’e selam olsun!
İslam Dini'nin savaştığı "kafir"lere değinecek olursak, küfr fiilinin örtmek anlamına geldiğini, İslam’da gerçeği örtenler, yalanlayanlar anlamında kullanıldığını görürüz. Dolayısıyla “kafir” ateist olabileceği gibi hristiyan da olabilir, müslümanlar da küfre düşebilir. Önemli olan o yolda sabit kalmayıp, hataları düzeltmek için çabalamaktır. Evrim teorisiyle küfrün bağlantısını kurmak içinse İhsan Eliaçık’ın “İslam’ın Yalnızları” adlı yazısından alıntı yapayım:
Cabir bin Hayyan (öl. 815): Bazı bitki ve hayvan türlerinin, hatta ilk insanın, kendiliğinden vücut bulduğunu kabul etmekten öte, minerallerin, bitkilerin, hayvanların ve insanların sunî olarak laboratuarda üretilebileceğini bile iddia etmektedir.
Câhiz (öl. 869): Kitabu’l-Heyavan adlı kitabında biyolojik evrimi açıkca savunmuştur. Ona göre evrenin yaratılışını başlatan Allah, aynı zamanda onu evrimleşme yoluyla teşekkül edici, hem de türleri devamlı evrimleştirici kılmıştır. Bu bakımdan evrimin gerçek sebebi Allah’tır. O, yaratılışı yaratıcı tekamül süreci olarak irade etmiştir. Türler kendi içlerinde taşıdıkları potansiyel kuvvet sebebiyle evrimleşmektedirler. Bu potansiyel kuvvet onlara Allah tarafından konulmuştur. Türlerin içindeki potansiyel kuvvet, fiziksel çevre, iklim şartları, hayat mücadelesi ve doğal seçilimin etkisiyle ortaya çıkmakta, yaratıcı tekamül birbiri ardı sıra türleri ortaya çıkarmaktadır.
Birûni (öl. 1061): Allah’ın ezeli planına göre evren, genel jeo-kimyasal evrimler geçirmektedir. Bu esnada, uygun şartlar oluştuğunda madenler ve canlı türler birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmaktadır. Her bir jeo-kimyasal zaman kendi türlerini ortaya çıkarmaktadır.
İbn Miskeveyh (öl. 1030): Varlığın hiyerarşik sıralaması, ana hatlarıyla en aşağıdan başlamak üzere inorganik cisimler, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve melekler şeklindedir. Dolayısıyla basitten karmaşığa, inorganik olandan organizmaya, fiziki olandan metafizik olana doğru yükselen hiyerarşik bir yapı söz konusudur. Her mertebe ayrıca kendi içinde çok sayıda katmanlara ayrılmaktadır.
İbni Tufeyl (öl. 1185): ve İbni Nefis’in (öl. 689/1288) aynı adlı romanları Hay bin Yakzan ise insanın menşei hakkında tabiatçı bir teoriyi savunmaktaydı. Her iki romanda da tabiatın çocuğu olarak, annesiz-babasız, toprak ve çamurdan kimyevi/biyolojik tepkimelerle canlı haline gelen Hay bin Yakzan aslında Adem’in yaratılışını anlatmaktadır.
İbni Haldun (öl. 1406): Mukaddimesi’nde açıkça “Hurma ve üzüm ağacı sedef ve salyangoza, maymun insana, insan meleğe insilah edebilir” görüşünü savunmaktadır. Burada “insilah” kelimesi daha iyiye geçme, tekamül, transformasyon, dönüşüm, reform, değişim vb. anlamlara geliyor.
Yazının devamında da okuyabileceğiniz gibi evrim teorisinde İslam'a karşı olabilecek bir durum söz konusu değil. Durum böyleyken, asırlar önce yaşamış düşünürlerin zihinsel birikimine sahip olmayan, Kuran’ın alegorik anlatımını çözümleyemeyip insanın çamurdan(!) yaratılmış olduğuna inanan, ancak maymundan evrilme olasılığını küfr sayanların durumu ilginç değil mi? Fate, it seems, is not without a sense of irony ;)
1 yorum:
Bence en sonuncusu 14. yüzyılda ortaya çıkmış yazılara referans gösterip Evrim ve İslam teorilerinin uyumluluğundan bahsetmek iyimserlik olur. Geçmişte yaşamış bazı müslüman bilim adamları ve filozofların maddenin yapıtaşları ya da evrendeki maddelerin ortak özelliklere sahip olduklarını gözlemleri tabii ki ilginç ve takdir edilesidir. Ama tabii ki bütün bunlar modern bilimin sunduğu açıklamalardan ve yol açtığı felsefi argümanlardan çok farklıdır. Bence evrim teorisi'nin en çarpıcı öngörüsü kompleks bir evrenin varolması için bir yaratıcının varlığına gerek olmamasıdır. İslam ya da ya da herhangi başka bir dine karşı en büyük kufr işte bu noktadadır. Maymunları düşünmektense bence insanlar Tanrılarının kayboluşunu düşünmeliler bence.
Ayrıca bu yukarıdaki sözler gerçekten İslam için bir genelleme oluşturabilir mi? Yani bu altı (yedi?)örnek İslam'ın yaratılış sorunsalına ne derece bir yanıt sunuyor? İşkembeden sallayarak söyleyebilirim ki gelmiş geçmiş binlerce islam alimlerinden en azından bu kadarı bunların tam tersi şeyler söylemiştir. Ama tabi hangisini takip edeceğiz? Din dediğimiz sakız gibi, organik, nereye çekersen oraya giden bir kavram.
Biz bir sorunun cevabını biliyoruz. "Canlılar ve cansızlar etkileşimle uzun yıllar sonunda bu hallerini almışlar ve değişmeye devam ediyorlar". İslami verilerle bu cevaba nasıl ulaşabiliriz? Bu çaba bana biraz anlamsız ve gereksiz geliyor doğrusu...
(tofiste gizli gizli yazınca bu kadar çıkıyor)
Yorum Gönder