Oda TV de Ergenekoncu çıktı. Yersen. Türkiye'nin Susurluk'tan bu yana derin devleti temizlemek adına oluşturulan en ciddi iddianamesinin adım adım bir piyese dönüşmesinin bir sonraki aşaması bu.
Oda TV'nin kurucusu Soner Yalçın. Türkiye'de 80 sonrasında derin devleti aydınlatmak için en ciddi araştırmaları yapmış gazetecilerden birisi, Gladio adını ilk defa ağza alanlardan. Cem Ersever -muhtemelen- JİTEM tarafından öldürüldükten sonra kendisine "Sıra sende" anlamında Ersever'in kimliği yollanıyor. Behçet Cantürk, Abdullah Çatlı vs. hakkındaki kitapları malum. Aynı Soner Yalçın, kariyerinde muhteşem bir dönüşüm yaşıyor bu olaylardan sonra, ve tam da en başta karşı çıktığı kurumun dilinden kitaplar yazmaya başlıyor.
Bu durumda, bir Ergenekon soruşturması yapıyorsanız yapacağınız iki şey vardır: Ya Soner Yalçın'a tanık olarak başvurursunuz, ya da kendisinin, 5 küsür yıl beklemeden, daha en baştan ifadesini alırsınız. Yalçın'ı ve Oda TV'yi basmak için Ergenekon soruşturması ile ilgili bir haber yapmasını beklemezsiniz, aksi takdirde ortaya çok kesif, çok pis kokular saçarsınız.
Bir yayın organı düşünün ki, komplo teorisyenliğinin doktorasını yapsın. Bu yayın organı, Kemalist statükonun yılmaz savunucusu, azınlıkların da yılmaz hakir görücüsü olsun mesela. Azınlığın hak ve özgürlük ihlallerine zerre sesini çıkarmasın. Liberallere sürekli hakaret etsin. Bu organın özgürlüğünü bugün benim savunmak zorunda kalmam, sabrımın sınırlarını zorlayan bir hareket, ama basın özgürlüğü esasını unutmamak adına yapılması mutlak suretle gerekli bir hareket.
Türkiye'de "bırak o adamları zaten öyleler" prangasından kurtulup da ilke ve fikir bazlı tartışma yapmak zor, biliyorum, ve hatta şartlar bunu hep daha da zor yapmakta, lakin ortada açık seçik bir politik/polisiye savaş var ve bunun karşısında durulmalı.
Bu işin artık cılkı çıkıyor. İnsanın da seçimlerin yaklaştığını düşünerek ve AKP'nin en büyük kazancı olan "Darbeler karşısındaki mağdur ve mağrur savaşçı" pozisyonunu özlediğini varsayarak bu son iki hafta içindeki gelişmeleri değerlendiresi geliyor.
Niye iki senede bir İttihatçılarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz ya Rab?
Oda TV'nin kurucusu Soner Yalçın. Türkiye'de 80 sonrasında derin devleti aydınlatmak için en ciddi araştırmaları yapmış gazetecilerden birisi, Gladio adını ilk defa ağza alanlardan. Cem Ersever -muhtemelen- JİTEM tarafından öldürüldükten sonra kendisine "Sıra sende" anlamında Ersever'in kimliği yollanıyor. Behçet Cantürk, Abdullah Çatlı vs. hakkındaki kitapları malum. Aynı Soner Yalçın, kariyerinde muhteşem bir dönüşüm yaşıyor bu olaylardan sonra, ve tam da en başta karşı çıktığı kurumun dilinden kitaplar yazmaya başlıyor.
Bu durumda, bir Ergenekon soruşturması yapıyorsanız yapacağınız iki şey vardır: Ya Soner Yalçın'a tanık olarak başvurursunuz, ya da kendisinin, 5 küsür yıl beklemeden, daha en baştan ifadesini alırsınız. Yalçın'ı ve Oda TV'yi basmak için Ergenekon soruşturması ile ilgili bir haber yapmasını beklemezsiniz, aksi takdirde ortaya çok kesif, çok pis kokular saçarsınız.
Bir yayın organı düşünün ki, komplo teorisyenliğinin doktorasını yapsın. Bu yayın organı, Kemalist statükonun yılmaz savunucusu, azınlıkların da yılmaz hakir görücüsü olsun mesela. Azınlığın hak ve özgürlük ihlallerine zerre sesini çıkarmasın. Liberallere sürekli hakaret etsin. Bu organın özgürlüğünü bugün benim savunmak zorunda kalmam, sabrımın sınırlarını zorlayan bir hareket, ama basın özgürlüğü esasını unutmamak adına yapılması mutlak suretle gerekli bir hareket.
Türkiye'de "bırak o adamları zaten öyleler" prangasından kurtulup da ilke ve fikir bazlı tartışma yapmak zor, biliyorum, ve hatta şartlar bunu hep daha da zor yapmakta, lakin ortada açık seçik bir politik/polisiye savaş var ve bunun karşısında durulmalı.
Bu işin artık cılkı çıkıyor. İnsanın da seçimlerin yaklaştığını düşünerek ve AKP'nin en büyük kazancı olan "Darbeler karşısındaki mağdur ve mağrur savaşçı" pozisyonunu özlediğini varsayarak bu son iki hafta içindeki gelişmeleri değerlendiresi geliyor.
Niye iki senede bir İttihatçılarla mücadele etmek zorunda kalıyoruz ya Rab?
1 yorum:
''Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.''
Âl-i İmrân-54
“paradigma çatırdıyor”, “cambaz ipinin sonuna geliyor”, “hak galebe çalıyor… iyiler kazanır”, “nihai tahlilde ahlaki doğrular aynı zamanda siyasi doğrulardır” gibi sözlerle ifade ettiğim tesbitlerin tezahürü olarak görüyorum manzarayı.
Bizim İsrail muhibbi-darbeder medyacılar dahi “firavun gitti” diyorlar; Balyozcuların Ergenekon’un avukatlığından ılımlı yandaşlığına geçiyorlar sürüler halinde. Yakında “ben zaten tüm suçlular yargılansın dedim; darbelere karşı durdum” diyecekler, şüpheniz olmasın.
Ektik, ektik, yetişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Bütün yollar bitişecek,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Doğar bir gün benim günüm,
Çoğu gitti, azı kaldı.
Kırk gün, kırk gece düğünüm,
Çoğu gitti, azı kaldı...
Yorum Gönder