2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

4 Şubat 2011 Cuma

Çifte Standart

Bizim ülkece tutumumuz her zaman realist olmuştur, öyle etik falan sallamayız, ülkemizin menfaati için gerçeği eğeriz bükeriz acımayız.

Mesela Güneydoğu'da Kürtler'i ezeriz, sonra onlar haklarına kavuşmak için silaha sarılınca kıyameti koparırız. Bunlar olurken ise Rusya'da terör estiren Çeçen kardeşlerimizin haklarını savunuruz.

Güneydoğu'da eylem yapan çocuklar olur, onları ergen gibi yargılarız; ama Filistin'de taş atan çocuklara öyle bir sempati gösteririz ki şaşırırsınız.

Sonra mesela soykırım konusunda kendimizi savunuruz yapmadığımıza dair, belge isteriz, tartışma isteriz. Ama mevzu Sudan ise belgeyi tartışmayı unutur, soykırım iddialarını "Müslüman adam soykırım yapmaz" diyerek ortadan kaldırırız, o kadar da insanîyizdir.

Sonracığıma başbakanımız Almanya'ya gider, "Buradaki soydaşlarımızın anadilde eğitim almak en doğal hakkıdır" der. Sonra ülkesine geri dönünce "Bu milletin dili birdir!" diye kükrer aynı başbakan.

Eh tabii hal böyleyken, "Ey Mübarek, sokağın sesine kulak ver!" diye çağrıda bulunan başbakanın ülkesinin sokaklarında, sözlerinin üzerinden 24 saat geçmeden, protesto gösterisi düzenlemek isteyen işçilere cop indirilmesi şaşkınlıkla karşılanmamalıdır.

Bu millet o kadar anlı ve şanlıdır ki, gerçeğin ruhu önümüzde diz çöker tövbe ister.

6 yorum:

Şairler Parkı dedi ki...

Güzel memleket tanımı olmuş.

Ege

ederlezi12 dedi ki...

Dış Politika yapımında göz önünde alınacak kriterleden biri : İç Politika - Dış politika uyumlu olmalıdır.Çünkü ; birbirinden ayrı düşünülemez.

Davutoğlu , dış politikada çok yünlülük üzerinde duruyor , doğu - batı arasında aktif bir politika izlemeye çalışıyor . Bunu önemsiyorum , bence doğru bir stratejik düzlemdir. Fakat ,içerde Recep Tayyip Erdoğan faktörü ,geçmiş devlet politikasının alışkanlığı içersi ile dışarısı arasında çelişkili algılar yaratıyor. Kısa - orta vadede böyle devam edeceğe benziyor .

grikahve dedi ki...

Bu ülkede sürekli sözde hak talebinde bulunurken,çatışma manzaraları yaratanlar,arap devrimlerine özenenler,bankaları taşlayıp ,kaldırım taşlarını sökenler, kamu malına zarar verip, kamu hizmetinden yararlanan halkın kamu hizmetinden yararlanmasını engelleyenler hiç mi hiç araplara benzemiyor,aksine nefret ediyor, aksine bu millete zulmedenlerdi,aksine hak çalanlardı,yaşam şekline müdahele kaygısı duyduğunu iddia edip başkasının yaşam tarzına bizzat hiç kaygı duymadan tecavüz edenlerdi. zaten arap ülkelerinde devrim yapmak isteyenler kalabalıkları sokağa dökerken, türkiye'de bu iddia ettiğin sokaklara değil, bir zamanlar ezilen sessiz çoğunluğun bugünkü iktidardaki sesini örnek alıyorlar.bu farkı göremeyip halen türkiye başbakanını bu konuda eleştirmek alakasız ve kendi içinde çelişir.çünkü başbakan zaten şu an sokaklarda mücadele verenlere karşı bir nevi devrimle ,mücadele ede ede bugünlere gelmiş bir başbakan.
yani kısaca türkiye zaten 8 yıl önce devrimini başlatmıştır, arapların örnek aldığı da bu 8 yıl önceki devrimdir zaten.

semioticus (shelbyl) dedi ki...

Bir tecavuz baska bir tecavuzu hakli cikarmaz. Bugun bir tecavuzu hos goren, yarin o tecavuzu gelir kendi uzerinde bulur.

Bu is bu kadar nettir.

el rebelde dedi ki...

tabi bir de boyle bir durum var: simdiki hukumetin, o yaptigi devrimden sonra, boyle bir hale gelecegini kimsenin dusunememis olmasi. bu mazlumun zalimlesmesi oluyor!

Unknown dedi ki...

Cok okuyan yazan biri degilim, ama grikahve'nin dedikleri bana bir hocamizdan dinledigim bi Aziz Nesin hikayesini hatirlatti. Fakir bir koyun culsuz bir cocugu bir sekilde okuyor ediyor, jandarma oluyor. Yillar sonra koyune de jandarma olarak geri donuyor, ve bir zamanlar kendinin cektigi zulmun bir fazlasini kendi koylusune kendisi yapiyor. Yani sen Tayyip abine bakip kendini onda goruyorsun, heyecanlaniyorsun, ama Tayyip abi kendinde seni hic gormuyor ne yazik ki... Guc saplantisi oyle kotu bir sey maalesef...