2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

12 Kasım 2010 Cuma

Köşelerde Bugün - 12 Kasım 2010

Her gün ya sevdiğim, ya hiç sevmediğim, ya da nötr olup sırf meraktan takip ettiğim onlarca yazarın on küsür köşe yazısını okumaya çalışıyorum. Madem bunu hali hazırda yapıyorum, kim ne yazmış raporunu da verelim, özet geçmiş olunsun, vakit oldukça yaparız:

Ahmet Hakan: Karikatür krizi konusunda söyledikleri yüzeyde çok mantıklı, lakin kendisinin biraz daha derinden yüzmesini beklerdim ki özgürlük kavramını "ona varsa buna da var" boyutundan çıkarıp "ona da, buna da olmalı" boyutuna getirsin. Köşesini doldurmak için "süper demode tutumlar" falan diyerek ekşisözlük lingosu satmasına gerek yok.

Yılmaz Özdil: Diyanet İşleri Başkanları'nın soluğu siyasette almasını eleştirmiş. İyi güzel, lakin sonra da "Ali Bardakoğlu'nun başını yediler" tadına geçmiş. Ali Bardakoğlu ileride bir partiye katılırsa bu yazıyı dan diye suratına çarpmak esastır.

Engin Ardıç: Ardıç, dediklerinde her zaman doğruluk payı bulunan; ve de hiç ne tamamen haklı, ne tamamen haksız olmayan bir yazar. Bugün de doğru şeyler söylemiş de, yazının en baş ve en sonundaki gereksiz "kıssadan hisse" taraflarını geçeceksiniz.

Fatih Altaylı: Louis Vuitton'un Çin'e açılmasında Atatürk'ün dolaylı etkisini anlatıp (Çin lideri Atatürk'ü örnek alacakmış, bunu duyan Louis Vuittoncular hemen orada mağaza açmışlarmış), bunu "Hani bir grup “serseri” var ya, “Biz 10 Kasım’da herkes dururken yürümeye devam ettik” diye yazıyorlar sağda solda, iyi halt yemişler gibi. Kimi hazmedemediklerini görsünler diye." şeklinde bağlayabilmiş, tebrik ediyorum kendisini.

Mehmet Ali Birand: Liderlerin profillerine değindiği bir yazıda, BDP Genel Başkanı Demirbaş hakkında şöyle bir tabir kullanmış: "Kabul etmek gerekir ki, Türkçesi gayet iyi anlaşılıyor." Neden ilk etapta anlaşılmadığını varsaymamız gerekir, ben bunu anlamadım, anlayan anlatsın.

Kendisi bir de Denktaş'a yapılan ayıptan bahsetmiş. Ayıp şu: Denktaş'ın 7 bin lira olan emekli maaşı 5 bine düşürülünce, Denktaş o parayla geçinememeye başlıyor, çünkü çok borcu varmış. Garip bir durum.

Hiç yorum yok: