Sevgili okuyucular, hepinize merhaba. Bugünkü münazaramızda, Öcalan'ın Mandela ile ne kadar benzeştiği, bu iki liderin rollerinin aynılığı üzerine bir tartışma olacak.
Öncelikle "Öcalan Mandela olamaz" diyen tarafın görüşlerini anlatması için sözü Sevilay Yükselir'e bırakıyorum:
Değerli görüşleri için Sevilay Hanım'a teşekkürler. Şimdi karşı cephenin görüşünü anlatmak için sözü tekrar Sevilay Hanım'a veriyorum:
Evet, Sevilay Hanımları dinlediniz. Ola ki iki yıl sonra devlet 3. bir pozisyon alsa, Sevilay Hanım'ın oraya yükseleceğini tahmin etmek zor değil.
Türk medyasındaki tutarsızlıklar malum, ne kadar arsızca yapılmış olursa olsun kimsenin de hesap sorma ihtiyacı ve de hesap sorulma korkusu yok. Bu tamam, Sevilay Yükselir'e kadar daha neler yapanlar var zira.
Fakat burada daha önemli bir nokta var: Ya Sevilay Yükselir, iktidarın ağzı değiştiği için kendini yeniden programlamaya çalışıyor ya da kendisi 2 yıl önce bir şey demesi için yönlendirilirken bugün başka bir yöne gitmesi telkin ediliyor. Bu iki ihtimalden hangisi gerçek olursa olsun, 2 sene önceki kafanın bugün sesinin daha az çıktığını görmek, iktidar apolojistliği malum bir kalemin de bu tür bir ağız değişikliğine utanmazca gittiğini görmek bence umut verici bir gelişme.
Eğer ileride devletin 2009-2013 arası Öcalan'a ve Kürt hareketine karşı tutumunu anlamak isteyen olursa sadece onun ağzına değil oynattıkları ağızlara da bakması isabetli olacaktır. Böyle de bir dipnot bırakayım bu müstakbel araştırmaya dair.
Öncelikle "Öcalan Mandela olamaz" diyen tarafın görüşlerini anlatması için sözü Sevilay Yükselir'e bırakıyorum:
Öcalan'ın kendi durumunu, Mandela'nın hapisteki durumuna benzeterek devletten serbestlik istemesine birkaç noktada itirazım var!
Bir kere aynı uğurda -halkların eşitliği ve özgürlüğü- konusunda mücadele veriyor olsalar da ikisinin de mücadelelerinde kullandığı yöntemler farklı! Silahlı mücadeleden yana olsa da Mandela o silahların masum insanları, sivilleri hedef almasına asla izin vermedi! Kullandığı dilde her zaman ırkçılığın her türlüsünün bir insan hakkı suçu olduğunu vurguladı. Çok kötü koşullarda cezaevinde tutuklu olmasına, 27 yıl boyunca ona sürekli taş kırdırılmasına rağmen efelenmedi, onu içeride tutan faşizan güçlere. Diklenmedi. Mağrur bir özgürlük savaşçısı olarak hayat sürdü hapishanede. O hiçbir zaman, "Astığım astık! Kestiğim kestik!" demedi yani. İşte bu yüzden de dünya kamuoyunu arkasına aldı Mandela. Onun serbest kalması için sadece Afrikalı siyahlar değil, dünyanın bütün özgürlükçüleri, insan haklarına bütün inananlar mücadele etti. O serbest kaldığında özgürlükçü beyazlar da en az siyahlar kadar sevindi. Bir de tabii onun örgütü ve Afrikalı Siyahlar üzerindeki gücüyle Öcalan'ın bütün Türkiye'nin Kürtleri, PKK'lı gerillalar, Kandil'dekiler üzerindeki etkisi kıyaslanamayacak durumda! Bambaşka! Özellikle Silvan meselesinde de ortaya çıkmıştır ki gerek Kandil, gerekse yasal zeminde uzantısı olan BDP'li siyasiler için Öcalan'ın talimatlarının filan pek bir anlamı yok artık! Buradan da şu sonuca varılabilir ki; Öcalan serbest kalsa dahi onu çok fazla kaale almadığı ayan beyan ortada olan PKK'lılar savaşmaya devam edecektir!
Değerli görüşleri için Sevilay Hanım'a teşekkürler. Şimdi karşı cephenin görüşünü anlatmak için sözü tekrar Sevilay Hanım'a veriyorum:
Öcalan'ın Mandela'yla aynı kaderi paylaşabileceği ihtimali ise son derece gerçekçi ve mantıklı bir yaklaşım. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar bu memlekette ama ben de böyle düşünüyorum. Eğer başarıya ulaşırsa Öcalan'ın bu sürecin sonunda serbest kalmama ihtimali sıfırdır bana göre! Ve ayrıca adının Mandela gibi bir "barış figürü" olarak tarihe yazılması da uzak ihtimal değildir! Gerçekten de ikisinin hikâyeleri de aynılığa doğru yol alıyor.
Bunu söylediğim için bazıları havaya zıplayacak ama onlara tavsiyem, bunu yapmadan önce Mandela'nın yaşam öyküsüne bir zahmet göz atmaları. Bugün dünyanın en saygın devlet adamları arasında sayılan o Mandela, politik hayatına çok kanlı eylemlere imza atan "Ulusun Mızrağı" isimli örgütü kurarak başlamıştır. Halkı için özgürlük savaşçısı olan o Mandela, ülkesini yönetenlerce "eli kanlı katil bir terörist" olarak görüldüğü için 28 yılını zindanlarda geçirmiştir. Barış için çözüm arayan devlet, o Mandela'yla masaya oturduğunda hâlâ hapisteydi. Ancak o Mandela hapisten çıktıktan sonra barış için gösterdiği çabanın karşılığında Nobel'le onurlandırıldı.
Dedim ya yukarıda! Birilerinin hâlâ urganla gezdiği bir ortamda; "Sonunda Öcalan da serbest kalacaktır!" demek gerçekten de sıkıntılı, söyleyebilen açısından ama yapacak bir şey yok! Gerçek bu ve bence bu gerçeği de konuşmanın tam zamanı.
Evet, Sevilay Hanımları dinlediniz. Ola ki iki yıl sonra devlet 3. bir pozisyon alsa, Sevilay Hanım'ın oraya yükseleceğini tahmin etmek zor değil.
Türk medyasındaki tutarsızlıklar malum, ne kadar arsızca yapılmış olursa olsun kimsenin de hesap sorma ihtiyacı ve de hesap sorulma korkusu yok. Bu tamam, Sevilay Yükselir'e kadar daha neler yapanlar var zira.
Fakat burada daha önemli bir nokta var: Ya Sevilay Yükselir, iktidarın ağzı değiştiği için kendini yeniden programlamaya çalışıyor ya da kendisi 2 yıl önce bir şey demesi için yönlendirilirken bugün başka bir yöne gitmesi telkin ediliyor. Bu iki ihtimalden hangisi gerçek olursa olsun, 2 sene önceki kafanın bugün sesinin daha az çıktığını görmek, iktidar apolojistliği malum bir kalemin de bu tür bir ağız değişikliğine utanmazca gittiğini görmek bence umut verici bir gelişme.
Eğer ileride devletin 2009-2013 arası Öcalan'a ve Kürt hareketine karşı tutumunu anlamak isteyen olursa sadece onun ağzına değil oynattıkları ağızlara da bakması isabetli olacaktır. Böyle de bir dipnot bırakayım bu müstakbel araştırmaya dair.