2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

20 Mart 2013 Çarşamba

AİHM'nin Balyoz kararı gerçekten ne diyor?

Deveye "boynun neden eğri" diye sormuşlar, "Türkiye medyasının özellikle beynelmilel husuları aktarmalarına güvenmediğim için her haberi ya Google'dan iki defa kontrol ediyorum, ya da gidip orijinal kaynağı buluyorum, bilgisayar başında canım çıkıyor" demiş.

Bu sefer mevzu Balyoz kararı, ya da resmi adıyla Çakmak v. Türkiye. Emekli Tümamiral Cem Aziz Çakmak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne tam 6 konuda başvurmuş, bunların 4'ü mutlak, 1'i şartlı olarak reddedilmiş, 1'i de henüz hükme bağlanmayıp Türkiye'ye bildirilmiş durumda. Nereden biliyorum, çünkü kararın orijinalini okudum, özet geçeceğim (hukukî lingoda sıkıntılar olabilir, ben sadece okuduğumu anlatıyorum):

1. Çakmak'ın "tutukluluğa karşı etkili olarak iç hukuk yollarını kullanamadığı" yönündeki şikayetini mahkeme "halihazırda karar verecek bilgimiz yok" deyip Türkiye'ye bildirmiş, yani henüz hükme bağlamamış. Kararda yargı erkinin kendisinin salıverilme taleplerini savunma makamını dinlemeden reddetmesi konusunun açıklığa kavuşturulması isteniyor.

2. Çakmak'ın "tutukluluğunun iç hukuka ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı olduğu" şikayeti reddediliyor. Mahkeme, tutukluluk için gerekli deliller ile hüküm için gerekli delillerin farklı nitelikte olacağına, Çakmak'ın tutukluluğu için yeterli şüphe olduğuna, delillerin hem sahte, hem de gerçek olduğuna dair raporlar olduğuna fakat bunun tutukluluk aşamasında çok manidar olmadığına dikkat çekiyor. 

Esas dezenformasyon bu hususta yapıldığı için tekrar yazayım: Mahkeme "deliller gerçek, kesin, müthiş" falan gibi bir yorum yapmıyor. Mahkeme sadece delillerin yarattığı şüphenin tutukluluğa yeterli olduğunu söylüyor. Çünkü Batı standartlarında "darbe teşebbüsü" çok ciddi bir suç, bizdeki gibi öğle arası atıştırması değil.

3. Çakmak'ın "tutukluluk süresinin uzunluğu"na yönelik şikayeti reddediliyor. Mahkeme, davanın özel niteliği ve ciddiyeti göz önüne alınırsa 20 ay tutukluluk süresinin kabul edilebilir olduğunu söylüyor.

4. Çakmak'ın "yargı sürecinin uzunluğu"na dair şikayeti de reddediliyor. Mahkeme, davanın boyutunu göz önüne alıyor ve yargı makamının üç yıllık süre zarfında "boş durmadığını" belirtiyor.

5. Çakmak'ın "adil yargılanmama" şikayeti reddediliyor, fakat tekrar başvuru yapma hakkı saklı tutuluyor. Mahkeme, şu an gerekçeli kararın hazırlandığını ve de daha temyiz sürecinin var olduğunu belirterek, iç hukuk yolları tükenmediği için şu noktada "adil yargılama" konusunda bir hükme varamayacağını söylüyor.

İkinci dezenformasyon da burada geliyor: Mahkeme "Balyoz davası yargılaması adil yapılmıştır" hükmüne varmıyor. Eğer yargı süreci nihayete varınca hala daha bu adaletsizliğin devam ettiği kanısı varsa tekrar başvuru yolunu, aynı Çetin Doğan'ın kararında olduğu gibi, açık bırakıyor.

6. Çakmak'ın "masumiyet karinesinin ihlali" şikayeti, bu konuda hiç delil sunulmadığı için reddediliyor.

Şimdi buradan ne çıkar? Balyoz davasına dair en sağlıklı itiraz, yargılama sürecinde delillerin değerlendirilmesi gibi mühim bir aşamanın atlanması idi. Bunun yanısıra hem deliller, hem tanıklar hususunda da soru işareti yaratacak işler yapıldı. (bkz: Doğan Akın'ın bu yazısının 25. maddesi) 

Eğer ki bu sakıncalı durumlar temyiz sürecinde açıklığa kavuşturulmazsa, AİHM'ye tekrar yapılacak bir başvuruda hükümlüler hem delillerin sahihliği, hem de yargılama sürecinin adilliği konusunda gayet sağlam itirazlarda bulunma şansına sahipler. Şu an AİHM sadece iki ciddi sanığın "tutukluluk" sürecine odaklanıyor, ve o yüzden bütün bir dava sürecini onayladığı gibi bir kanaat ziyadesiyle eksik kalır. 

Son 5 yılın en büyük 3 davasının en çok kredibilite sahibi olan Balyoz'un adaletli bir şekilde sonlanması için bir kez olsun kamplaşmayı, dezenformasyonu, "adamın gol diyor" muhabbetini bırakıp, bu dava sürecini hakkaniyetle irdelemek şart. 

Olmayacak duaya amin demekten kim ölmüş.




Hiç yorum yok: