2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2010 Perşembe

Şair Tanıtmaca: Birhan Keskin

Burada daha önce de Birhan Keskin'den biraz bahsetmiştim. Benim nispeten yeni keşfettiğim bir şair. Metis Yayınları'ndan çikal Y'ol kitabında hakkında yazılanların bir kısmı söyle: "... İlk şiirini 1984 yılında yayımladı. ... Şairin 1991 ilke 2002 arasına ait beş şiir kitabını 2005 yılında yayımladığımız Kim Bağışlayacak Beni ile tek ciltte topladık. 2005'te onun yanı sıra sunduğumuz Ba, 2006 Altın Portakal Şiir ödülünü kazandı." Birhan Keskin'in şiirlerini çeşit çeşit nedenlerle beğeniyorum. Sözcükleri kullanma tarzını seviyorum öncelikle, her cümleye, her mısraya yakıştırmasını seviyorum. Sonra şiirlerindeki duruluğu beğeniyorum. Deniz kabuklusunun içindeki küçük hayvanı alıp, içinizi acıtacak bir şiir yapabiliyor bu şair. Ruhumu patlatan fitili orada çekmiştim dediğinde, ne demek istediğini anlıyor, sizin ruhunuzun fitilinin yerini yokluyorsunuz. Okurken içim aydınlanıyor Birhan Keskin'i. Ne dediğini, tam da demek istediği gibi anlatabilmesine hayranım. Ece Temelkuran kitapları çıktığında hakkında yazmış. O yazıdan bir alıntı: "Sen yine ağaçlara kıyamamışsın; az az söylemişsin, yine. Bilirsin çünkü, bu kadarı yeter. Bir beyaz kağıdı elinle düzeltir gibi temiz, öyle ferah bu şiirler. Belki bir gün, bir yaz sonunda, bisikletiyle bir arsanın kenarında durup boşluğa bakan, seyrek saçlı bir çocuğun aklından, sonra yanağından geçecekler. Birazdan mutlaka terleyecek bir çocuğun sırtına konulmuş havulular gibi serinler." Bir de en çok içime yer eden şiirlerinden biri: IZ acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma, orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili benden savrulan parçalar kuruşa da, izleri var hala yolun kenarında. izini sür yolun, açının ormanı büyütür insani vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun, ustası olacaksın içine gerdiğin ttellerin hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin. ne zamandı bilmiyorum. yaşadıklarından sana kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun yerde fırtına koparan korku. kendi sarmalında döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun. şimdi, acının ormanından geçiyorsun her şey bir daha kanasa da ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben geç meleğim, senin de şarkıların olsun içindeki telleri titreten.

6 Ağustos 2009 Perşembe

Hallelujah!

Leonard Cohen, hayatım boyunca görmek istediğim şair/şarkıcı/romancı/seks sembolü, dün gece Türkiye'de ilk kez konser verdi. Bu akşam tekrar Harbiye'deki Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda, saat 9'da konser verecek (İstanbul'u seviyor demek - sadece iki şehirde arka arkaya iki konser veriyor). 15 seneden beri konser vermemiş Cohen (o zaman içinde kendisi inançlı bir Yahudi olmasına rağmen Budist rahip olmuş), şimdi dünya turnesi yapıyor. Yaşına göre (Eylül'de 79 yaşında olacak) bu muhtemelen son turnesi de olacak.
Adam da bunların son konserleri olduğunu farkında bence; sahneye çıkınca zıplıyor, konseri bitirdikten sonra yeniden cağırıldığı zaman tek bir şarkı değil, altı şarkı söylüyor. Hayranlarından gerçekten ayrılmak istemiyormuş gibi. Hayatımda hiçbir zaman bir şarkıcıdan bütün istediğim şarkıları duymamıştım bir konserde; dün Cohen hepsini çaldı (özellikle en sonda "Famous Blue Raincoat"ı çaldığı için ona teşekkür etmek isterim). Sanatçı aynı zamanda, sahnede o kadar ünlü bir insana göre inanılmaz mütevazı bir şekilde davranıyordu. Oradaki bütün müzisyenleri en az iki defa tanıştırdı seyircilerle ve onun üstüne de herkesin uzun solosu oldu. Gölgede saklanan Cohen şapkasını çıkarıp göğsüne bastırıyordu, son derece saygı gösteriyordu. Kendisi ışığa gelince ise çoğu zaman ayakta değil, dizlerinin üstünde duruyordu, sanki ya birisiyle nişanlanmaya ya da affımızı kazanmaya çalışıyordu. Gidip "istersen evlenirim, çoktan affettim!" diye sımsıkı sarılmak istedim adama.
O kadar etkili bulur musunuz bilmiyorum, ama İstanbul'da bulunuyorsanız bugün, planlarınızı iptal edip bu konsere gitmenizi öneriyorum.

17 Temmuz 2009 Cuma

Love and Tensor Algebra

Geeky kelamlar etmeye geldim, ama önce söyleyeyim normalde şiir seven-okuyan biri değilim. Gülün Adı'ndan hatırlarsanız bir diyalog var. Adso çingene kızla aşna fişnadan sonra William'a soruyor "Hiç aşık oldun mu?" diye. William da "Tabii ki defalarca, Ovidius'a, Aristo'ya, Virgilius'a..." diye cevap veriyor. Ben de geçen aşık oldum: Okuyacak yeni kitabım yoktu ve kütüphanenin "contemporary literature" kısmında gezintiye çıktım. Orada onu gördüm. Bir kitabını raftan aldım ve bir paragraf okudum. İşte bu kadar. Al sana ilk görüşte aşk. Daha elli sayfa okumamışım ki adam bir makineye dünyanın en güzel şiirlerinden birini yazdırdı gözümün önünde: Come, let us hasten to a higher plane Where dyads tread the fairy fields of Venn, Their indices bedecked from one to n Commingled in an endless Markov chain!

Come, every frustrum longs to be a cone And every vector dreams of matrices. Hark to the gentle gradient of the breeze: It whispers of a more ergodic zone.

In Riemann, Hilbert or in Banach space Let superscripts and subscripts go their ways. Our asymptotes no longer out of phase, We shall encounter, counting, face to face.

I'll grant thee random access to my heart, Thou'lt tell me all the constants of thy love; And so we two shall all love's lemmas prove, And in our bound partition never part.

For what did Cauchy know, or Christoffel, Or Fourier, or any Boole or Euler, Wielding their compasses, their pens and rulers, Of thy supernal sinusoidal spell?

Cancel me not - for what then shall remain? Abscissas some mantissas, modules, modes, A root or two, a torus and a node: The inverse of my verse, a null domain.

Ellipse of bliss, converge, O lips divine! the product o four scalars is defines! Cyberiad draws nigh, and the skew mind Cuts capers like a happy haversine.

I see the eigenvalue in thine eye, I hear the tender tensor in thy sigh. Bernoulli would have been content to die, Had he but known such a^2 cos 2 phi! Böyle işte, seviyorum ulan!!! Saygılar.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Internette Gezilesi Siteler

Internete bagli bir bilgisayar basinda bos 1-2 saati olan ve e-postalarini, Facebook hesabini vs. kontrol edip, gunluk gazetelere de bakmis, ve de - tabii ki - Komunal Iskembe'deki butun yazilari da okumus olanlarla sevdigim internet sitelerinin birkacini paylasmak istiyorum. Icinde bulundugunuz ruh haline gore bu siteleri ziyaret etmek isteyebilirsiniz. Bu yazinin temasi, degisik sanat alanlari olsun. Bu siteler, yasadigim yer nedeniyle, daha cok Amerika'da yasayanlara hitap edebilir. 1. The Auteurs: Bu siteyi yazarimiz Orlando sayesinde yeni kesfetmis olsam da, bu listeye eklemeden edemedim. Hakkinda bilgiye Orlando'nun 1 Haziran tarihli yazisindan ulasabilirsiniz. 2. Turkce siir sitesi: Bu site benim yillardir en cok sevdigim, aradigim bircok siiri buldugum bir yer. Sairler yillara gore gruplanmis. Bazi sairlerin belli siirlerinin Ingilizce cevirileri de var. Ayrica yer yer sairlerin eserleriyle ilgili bilgiler de veriliyor. Site ne yazik ki artik guncellenmemekte. 3. Aurgasm: Sitenin slogani "Your favorite music you've never heard". Cok duyulmamis ama site yazarlarinin begendigi muzisyenleri tanitiyorlar. Sitede bahsedilen muzisyenlerden parcalar dinleyip, muzisyenler hakkinda bilgi edinebiliyorsunuz. (Birkac sene once Ilhan Ersahin'le ilgili de bir yazi yayinlanmisti.) 4. LibriVox: Bu site de ucretsiz sesli kitaplar indirip dinleyebileceginiz bir yer. Surekli buyumekte olan bir kutuphaneleri var. Okuyanlar gonullu olarak, istedikleri kitaplari yuksek sesle okuyup kayit yapiyorlar.