Ülke iç ve dış politikada heyecanlı günler yaşarken, gündemin bir yaşam tarzı bazlı tartışmayla şekillenmesi kaçınılmazdı, sağ olsun yeni alkol satışı düzenlemesi Hızır gibi yetişti. Teklif tepkiler üzerine komisyonda yumuşatılsa da, bu konu ne zaman gündeme gelse yaşanan tartışmalardaki bir abukluk baki kalacak: Memlekette ne zaman kişisel özgürlüklere/yaşam tarzına müdahale anlamına gelen bir kanun tasarısı gündeme gelse, karşı çıkan da, destekleyen de şu düz argümana sarılıyor: "X ülkesinde böyle (değil)!" Bu, çeşitli sebeplerden ötürü olabilecek en kötü argüman, ve de meseleyi "kültür savaşları" boyutundan "devletin bireyin tercihleri üzerindeki kontrolü" boyutuna getiremedikçe de bu sıkıntıyı yaşamaya devam edeceğiz.
Öncelikle şu "X ülkesinde de böyle" muhabbetinin neden saçma olduğunu madde madde anlatmaya çalışayım.
1. Her ülkenin kuruluş felsefesi, toplumsal düzeni, insanların yasaları idrakı, teamülleri vs. farklıdır. ABD gibi İngiltere'de baskıdan kaçan, temel felsefesinde "özgürlük" olan, "checks and balances" sistemi oturmuş bir ülkedeki düzenlemeyi kopipeyst yapamazsınız. AB ülkeleri bile yasal anlamda bir bütünlük içerisinde değildir, ortak çerçeveye göre davranırlar.
2. Bir yasa bir ülkede gayet atıl kalmış, kimse uğraşmak istemediği için değiştirilmiyor olabilir. (ABD'nin Massachusetts eyaletinde hastanede yatan hastalara alkol satmak yasaktır. Niye böyle bir saçma kanun var bilinmez.) Ya da yasaların çizdiği sınır uygulamada genişletme gibi bir toplumsal uzlaşı gerçekleşmiş olabilir. (New York eyaletinde zina suçtur. Evet, bildiğimiz New York.) Şimdi mesela bunlara bakıp "ABD'de de böyle" demek aldatıcı olur.
3a. Bu yüzden böyle genellemeler tutarsızlığa mahkûmdur. Mesela siz "ABD'de içki satın alma yaşı 21 mesela!" dedikten sonra orada üniversitelerin barları olduğunu söylemezseniz, ya da "ABD'de de açık alanda içemezsiniz!" dedikten sonra bu kanunun eyaletlere göre farklılık gösterdiğini, sokakta düzenlenen festivalde bir alan belirlendiği takdirde içki içilebildiğini falan söylemezseniz, Virginia gibi bazı eyaletlerde eczanede bile içki satıldığından, kiliselerde şarap verildiğinden bahsetmezseniz hata yapmış olursunuz. Bütün bu düzenlemeler bir arz-talep dengesi içinde gelişmiştir çünkü her toplumda.
3b. Gene bu ülke bazlı karşılaştırmalarda çorba yapmak da sağlığa zararlıdır. Mesela katı düzenleme yanlısı birisi "AB'ye uyum için yapıyoruz, Hollanda'da bile sokakta içki içmek yasak!" der, ama serbestlik olan Yunanistan'ı, Almanya'yı saymaz. Ya da düzenlemeye karşı çıkan birisi "medenî ülkelerde böyle yasaklar yok!" der ama Fransa ve Finlandiya gibi ülkelerdeki ziyadesiyle korumacı yasakları görmezden gelir.
Yani sözün özü, "başka ülkelerde de böyle" demek yerine, "X ülkesinde şu uygulama, şu şu sonuçları doğurmuş, bizde de böyle bir sorun var, uygulanabilirliği var mıdır, nasıl adapte edilebilir?" gibi tartışmalar yapmak yerine "AB'ye uyuyoruz, şeriat geliyor, ABD'de de böyle, istediğimiz yerde içeriz hohoyt!" falan tartışmaları abesle iştigal.
Gelelim en başta önerdiğim "devletin birey üzerindeki kontrolü" boyutuna. Bu konuda temel iki prensibim var: Devlet, bireylerin/kurumların kendi başına karar veremeyecek varlıklar olduğu savıyla hareket edemez, onları sınırlayamaz. Ancak bireylerin/kurumların kararları, başkalarına zarar veriyorsa ya da onların karar mekanizmasını etkiliyorsa (externality ya da dışsallık denen olgu) bu durumda maddî ya da önleyici tutumlar geliştirilebilir. Bu tutumlar geliştirilirken de mümkün olduğunca minimalist ve efektif düşünülmelidir.
"Alkol yüzünden X oluyor, o yüzden yasaklayalım!" derken o X'in başka hangi sebeplerden olduğunu ve de o sebeplere karşı tutumunuzu düşünürseniz, devletin çocukların zararlı maddelerden uzak tutma konusundaki haklı çabalarını yetişkinlerle karıştırmazsanız, kamu kuruluşu/alanı ile özel işletme arasındaki farkı iyi çizerseniz, "çağdaşlık" denkleminizi ezberlerinizden kurtarırsanız ve her şeyden önemlisi bireylerin refahı ve mutluluğu için devlet denen bir kurumun var olması gerektiğini, bunun tam tersinin adının demokrasi değil de başka bir şey olduğunu unutmazsanız çok iyi olur, çok da güzel olur bence.
Öncelikle şu "X ülkesinde de böyle" muhabbetinin neden saçma olduğunu madde madde anlatmaya çalışayım.
1. Her ülkenin kuruluş felsefesi, toplumsal düzeni, insanların yasaları idrakı, teamülleri vs. farklıdır. ABD gibi İngiltere'de baskıdan kaçan, temel felsefesinde "özgürlük" olan, "checks and balances" sistemi oturmuş bir ülkedeki düzenlemeyi kopipeyst yapamazsınız. AB ülkeleri bile yasal anlamda bir bütünlük içerisinde değildir, ortak çerçeveye göre davranırlar.
2. Bir yasa bir ülkede gayet atıl kalmış, kimse uğraşmak istemediği için değiştirilmiyor olabilir. (ABD'nin Massachusetts eyaletinde hastanede yatan hastalara alkol satmak yasaktır. Niye böyle bir saçma kanun var bilinmez.) Ya da yasaların çizdiği sınır uygulamada genişletme gibi bir toplumsal uzlaşı gerçekleşmiş olabilir. (New York eyaletinde zina suçtur. Evet, bildiğimiz New York.) Şimdi mesela bunlara bakıp "ABD'de de böyle" demek aldatıcı olur.
3a. Bu yüzden böyle genellemeler tutarsızlığa mahkûmdur. Mesela siz "ABD'de içki satın alma yaşı 21 mesela!" dedikten sonra orada üniversitelerin barları olduğunu söylemezseniz, ya da "ABD'de de açık alanda içemezsiniz!" dedikten sonra bu kanunun eyaletlere göre farklılık gösterdiğini, sokakta düzenlenen festivalde bir alan belirlendiği takdirde içki içilebildiğini falan söylemezseniz, Virginia gibi bazı eyaletlerde eczanede bile içki satıldığından, kiliselerde şarap verildiğinden bahsetmezseniz hata yapmış olursunuz. Bütün bu düzenlemeler bir arz-talep dengesi içinde gelişmiştir çünkü her toplumda.
3b. Gene bu ülke bazlı karşılaştırmalarda çorba yapmak da sağlığa zararlıdır. Mesela katı düzenleme yanlısı birisi "AB'ye uyum için yapıyoruz, Hollanda'da bile sokakta içki içmek yasak!" der, ama serbestlik olan Yunanistan'ı, Almanya'yı saymaz. Ya da düzenlemeye karşı çıkan birisi "medenî ülkelerde böyle yasaklar yok!" der ama Fransa ve Finlandiya gibi ülkelerdeki ziyadesiyle korumacı yasakları görmezden gelir.
Yani sözün özü, "başka ülkelerde de böyle" demek yerine, "X ülkesinde şu uygulama, şu şu sonuçları doğurmuş, bizde de böyle bir sorun var, uygulanabilirliği var mıdır, nasıl adapte edilebilir?" gibi tartışmalar yapmak yerine "AB'ye uyuyoruz, şeriat geliyor, ABD'de de böyle, istediğimiz yerde içeriz hohoyt!" falan tartışmaları abesle iştigal.
Gelelim en başta önerdiğim "devletin birey üzerindeki kontrolü" boyutuna. Bu konuda temel iki prensibim var: Devlet, bireylerin/kurumların kendi başına karar veremeyecek varlıklar olduğu savıyla hareket edemez, onları sınırlayamaz. Ancak bireylerin/kurumların kararları, başkalarına zarar veriyorsa ya da onların karar mekanizmasını etkiliyorsa (externality ya da dışsallık denen olgu) bu durumda maddî ya da önleyici tutumlar geliştirilebilir. Bu tutumlar geliştirilirken de mümkün olduğunca minimalist ve efektif düşünülmelidir.
"Alkol yüzünden X oluyor, o yüzden yasaklayalım!" derken o X'in başka hangi sebeplerden olduğunu ve de o sebeplere karşı tutumunuzu düşünürseniz, devletin çocukların zararlı maddelerden uzak tutma konusundaki haklı çabalarını yetişkinlerle karıştırmazsanız, kamu kuruluşu/alanı ile özel işletme arasındaki farkı iyi çizerseniz, "çağdaşlık" denkleminizi ezberlerinizden kurtarırsanız ve her şeyden önemlisi bireylerin refahı ve mutluluğu için devlet denen bir kurumun var olması gerektiğini, bunun tam tersinin adının demokrasi değil de başka bir şey olduğunu unutmazsanız çok iyi olur, çok da güzel olur bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder