2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com

28 Ekim 2012 Pazar

Yeni başlayanlar için vejetaryenlik - 1

Yeni mi başladınız? Ya da yakınınızda birisi mi başladı? Önce adını söylemeyi öğrenin: ve-je-tar-yen. Bu "öğrenin şunu lan!" bir tavır değil, yanlış anlaşılmasın, sadece kendimden biliyorum, kelimeyi söylemeye çalışan herkes merak etmiştir sanırım nasıl yazıldığını. Yani konuşurken mesele yok, "vejeteryan" deniyor genelde, ki kulak alışkanlığımız o yönde, ama yazacağı zaman kilitlenip ter döken, yazmaktan vazgeçip yerine etyemez veya otobur diyen var, ki yanlış değil. İngilizce biliyorsanız vegetable üzerinden düşünün, daha kolay olur, zira kelimenin İngilizcesi "vegetarian". Evet.

Girişimizi yaptıktan sonra, "ner'den esti?" diyeceklere kısa not; kurbandan değil, hayır. İlla  bir bağlantısı vardır bilincimin en altında bir yerlerde, ama "çok uzun zamandır yazı yazmadım lan, ne yazsam?" sorusu kaynaklı bir yazı bu daha ziyade. Hem de 30 Ekim itibariyle vejetaryenliğe geçişimin 3. ayını dolduruyor ve tüm vücutta şenliklerle kutluyorum, bu 3 ayda olan bitenden, başıma gelenlerden biraz bahsedeyim istedim. Aslında belki soru-cevap olarak da yazabilirim, bakalım.

Şimdi kelimenin yazılışından bahsettikten sonra, hiç fikri olmayan insanlara durumun gerektirmesi sonucu "vejetaryenim" veya "et yemiyorum" dedikten sonra gelen ilk soruyu yanıtlayarak devam edeyim; "hayır, balık da...". (Hani bir yazı yazarken sonunu hiç getiremeyeceğinizi ve birkaç parçaya bölmeniz gerekeceğini fark edersiniz ya, işte o noktaya geldim şu an. O nokta bu nokta ->.) Vejetaryenliğe ilişkin çok enteresan bir algı var memlekette. Belki ben bir süredir vejetaryenliğe ve vejetaryen (ve hatta vegan) insanlara aşina olduğum için kafamda daha net bir şekil/şemal vardı. 

(Buraya bir parantez irisi açmak istiyorum: Bu esnada veganlık mefhumunun varlığından da ta lise zamanında blog insanlarından the black cat sayesinde haberdar olmuştum. Aslında natura horror vacui sayesinde haberdar olmuştum desem daha doğru olur. Zira the black cat kendi halinde vegan olmuş takılıyor, ne mutlu ona. Ama natura horror vacui bu, durur mu? Onun okulun koridorlarında "Vegan ne olm i.ne misin lan? Et yemeyen g.t olur hem bak! Ahı ahı ahı..." diye inlediğini hatırlıyorum. Kendisini ilk gördüğümde muhtemelen bana da "Et girmeyen yere dert girer bak." diyecektir. Ama olsun, lanet olsun ki onu böyle de seviyoruz. Parantez irisi kapaması. Bu arada şu an fark ettim ki natura horror vacui'den bağımsız olarak bir "parantez irisi" açmıştım, anca sığıyo' işte. Canım benim, ben de seni seviyorum.) 

Vejetaryenliği çeşitlendiren mi diyeyim, adını kirleten mi diyeyim ne diyeyim türlü türlü insan var. Kimi sadece kırmızı et yemeyerek kendini vejetaryen olarak adlandırıyor, kimi hayvanlardan sadece deniz ürünleri yiyerek kendini vejetaryen olarak adlandırıyor, eski sevdiceğim (hey gidi..) gibi kimileri de et familyasından sadece sosis ve inegöl köfte yemek suretiyle kendini vejetaryen olarak adlandırabiliyor. Hiçbirine "Hayır! Kendine vejetaryen diyemezsin!" diyecek halim yok elbet. Gerçi zaten bunların farklı isimleri de oluyor. Tanımları verelim o vakit:

Konuyu merak edenler için bir temel/basit kaynak olabilecek şu kaynağa göre (ki ben tanımlarına ne derece katıldığım konusunda emin değilim) vejetaryen şöyle tanımlanıyor: "Vejetaryenlik, bitkisel kaynaklı besinlerin ağırlıklı olarak tüketilmesini içeren bir beslenme tarzıdır. Vejetaryen ise; bitkisel besinleri tüketen, hayvansal besinleri (kırmızı et, tavuk, balık, süt ve sütten yapılan ürünler, yumurta gibi) sınırlı miktarda veya hiç tüketmeyen kişilere verilen isimdir." Dolayısıyla "normal" insanlar ölçeğinde et yemeyenler de pek âlâ vejetaryen oluyor bu tanıma göre. Yani insanlardan gelen "Dana yemiyorsun, peki kuzu da mı? Peki tavuk da mı? Ördek? Balık? Midye? Sincap?" sorularını yadırgamamak lazım.

Bununla birlikte en çok (yanlış) bilinen şu tanımlar da bir kenarda dursun:

Pesko-vejetaryen: Sadece deniz canlılarını yiyen vejetaryen

Polo-vejetaryen: Sadece kümes hayvanlarını yiyen vejetaryen (Veganizm hakkında çok geniş fikrim yok, ama tahminim bu gruptaki hayvanların "Kümes hayvanı" olarak adlandırılmasına da karşı olacakları yönünde)

Lacto-ovo vejetaryen: Süt/süt ürünleri ve yumurta da tüketen vegan denebilir bir bakıma. Hayvan eti yemeyen ancak hayvan ürünlerini tüketen grup diyelim.  (Yani öbür türlü pesko-vejetaryen ne kadar doğru bir vejetaryen tanımıysa, bu da o kadar doğru bir vegan tanımı.) Ben şu an buradayım.

Vegan: Hayvanların yalnızca öldürülüp etinin yenmesine değil, her türlü hayvan sömürüsüne, insanla hayvan arasında kurulan hiyerarşik ilişkiye, türcülüğe karşı duran grup. Bu yaklaşım, hayvanların deneylerde kullanılmasından, çiftliklerde esir alınıp sütünden/yumurtasından yararlanılmasına (bunların çalınmasına) karşı bir duruştur.

Kabaca bu şekilde bir giriş yeterli sanırım şimdilik. Yazının devamında biraz daha kişisel deneyimlerimden, nedenlerimden, sonuçlarımdan, yanıtlarımdan ve vapurlardan bahsedebilirim. Hem bu esnada belki blogun diğer vejetaryenleri/veganları da bir şeyler eklemek/yazmak ister belki?

3 yorum:

Ezgi Emre dedi ki...

Benim vejetaryenligim de yaklasik 3 aylik. Ve evet balik da yemiyorum. En son bir akraba ziyaretinde once nasil zaman icerisinde gerizekali kalacagim sonra da tavuk suyuna yapilmis pilavi da mi yemeyecegim hararetle tartisildi. Etraftan o kadar acayip tepkiler aliyorum ki kendimi baya baya uzayli gibi hissetmeye basladim. Bu arada ilk ayimi tamamlar tamamlamaz da doktora gidip ben eti biraktim nereden B12 alirim, demir durumu ne olacak diye sordum. Artik etraftaki insanlara doktora gittim merak etmeyin soyle soyle dedi diyebiliyorum. Gunde bir avuc badem-ceviz yiyiniz efendim b12 icinmis. Demir icin de bugday kepegi oneriyorlar, gunde bir kasik neyin icine karistirirsaniz (sut disinda).

nuage dedi ki...

Yazı dizisinin devamını ve vejetaryenlik yolundakitecrübelerinizi merakla bekliyorum..

natura horror vacui dedi ki...

bir süredir bloga bakamadığım için yazıdan haberdar değildim. güven yazının varlığından haberdar etti. tam buraya "et girmeyen yere dert girer" yazacaktım ki, sen benden önce yazmışsın :)

bu arada the black cat bir süredir blogdan uzak olduğu için yazıdan haberdar değildir sanırım ama kendisi artık vegan değil, hatta vejetaryen de değil, hatta hatta hayatını kırmızı ete ve başka various hayvansal ürünlere adamış durumda. kahvaltıda 4-5 yumurta kırıp onu kavurmayla birlikte yediğine dair söylentiler var ama gözümle görmüşlüğüm yok ama kaynaklarım sağlam :) koca bir bifteği götürdüğünü gördüm. hevesini kırmak istemem ama veganlığı bırakma sebebi ufak çaplı bir sağlık sorunu denebilir. yanlış hatırlamıyorsam anlattığı kadarıyla, fiziksel bir aktiviteden sonra vücudunun eski haline gelmesi eskisinden çok daha uzun sürüyormuş. hatta o bunu "rejuvenation süresi uzadı" gibi bir cümleyle anlatmıştı sanırım (g.tümden uyduruyor da olabilirim), ben de "elden ayaktan düşmek üzereydim"in entelcesi olarak algıladım bunu :) kendisi buralardaysa elbet daha iyi anlatacaktır.

neyse gülüm, gazan mübarek ola. bol bol mantar falan ye, vücudun protein yoksunluğu çekmesin.