3. Yargı Paketi kapsamında Bahçelievler cinayetlerinin katillerinden ikisinin salınması, ufak çapta bir gündem yaratmıştı. Slogancı siyaset icabı bu olay "Katiller serbest!"e indirgense de, durum bu kadar basit değildi. Bu konuyu Mehmet Ördekçi güzelce açıklamış, tl:dr insanı için de özet geçeyim:
1980'lerde solcular, asker kafasıyla affolunması mümkün olmayan "devlete karşı işlenen suç" ile yargılandı, idam cezası vs. aldı. Ülkücüler ise affolunması daha kolay olacak cinayet suçlarından yargılandı, zira bunlar siyasi suç değildi. Yalnız 1991'deki düzenleme ile 146. maddeden yargılanan solcular şartlı tahliye alırken, cinayetten hükümlü ülkücülerin kimileri hapis yatmaya devam etti. Yani 12 Eylül zihniyeti bir hesap hatası yaptı. Bu son düzenleme, bu durumu tadil ediyor, ama hala daha içeride olan sağcı ve solcular var.
Yani sonuç şu: Bu düzenleme, uğruna sloganlar atılacak gibi adaletsiz değil, hatta aksi doğru.(Fakat hala daha mağdur ettiği insanlar da var)
Peki bu sonucu alıp Yıldıray Oğur yazılaştırmak isterse ne olur? Şiar edindiği "solcular şiddet ile hala yüzleşemedi, sağcılar ise yüzleşti." çizgisi doğrultusunda ajitatif bir yazı yazar, yazıyı okuyup da bu olanları bilmeyen "solcu katillerin hepsi serbest bırakıldı devlet tarafından, sağcılar ise içeride, zulüm bu" fikrine ulaşır. Yazısına hükmeden temel mantığın kritiğini Twitter'da @ceelall yaptı zaten, aşağıda görebilirsiniz. Ben nokta atışı ile daha spesifik bir bulguyu anlatmak istiyorum.
Oğur, yazısının bir yerinde MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı'nın öldürülüşünden, ve sonra katillere ne olduğundan bahsediyor. Kendisi maktulün soy ismi konusunda tereddütlü biraz ama, sanırım en sonunda Öztürk yerine Altınok'ta karar kılıyor.
Yazının devamında ise MLSPB'li kadın militanın serbest kaldıktan sonra neler yaptığından bahsediyorç Kendisi şiir kitabı yazmış, şiirlerinden şarkılar yapılmış, ödüller almış.
Google güzel şey, Yıldıray Oğur'un bu yazıyı yazarken hangi haberi kaynak kullandığını bulmak zor olmuyor. Kendisi Yeniçağ Gazetesi'nin 17 Şubat 2010 tarihli şu haberini kullanmış. Yalnız haberi biraz yanlış/eksik okumuş, kendisinin atladığı ayrıntıları ben düzelteyim müsaadenizle:
- MLSPB'li kadın militanın şiirlerinden şarkı yapan kişi Ahmet Kaya. Yeniçağ Gazetesi Oğur'dan daha öfkeli olduğu için bu şarkı hakkında "yıllarca kardeşlik şarkısı olarak pazarlandı" ifadesini kullanıyor. Oğur bundan imtina etmiş.
- Ödüller alan şairin kendisi ya da şiir kitabı değil, şiir kitabının yayıncısı, gene tanıdık bir isim: Ragıp Zarakolu. Yeniçağ Gazetesi şöyle anlatmış orayı da, Oğur yorgunluğuna yenik düşmüş: "Özzümrüt’ün cezaevinde yazdıklarını kitaplaştıran Ragıp Zarakolu (2007’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü’nü aldı)"
Şimdi toparlayalım: Yıldıray Oğur, adil bir uygulama olan "katillerin eşitlenmesi"ni anlatırken, neden bu kadar ajitasyona yer veriyor? Neden bugünkü adaletsizliğin altında yatan sebep olan orijinal adaletsizliği es geçiyor? Neden Ördekçi ya da ceelall'in değindiği noktalardan hiç dem vurmuyor? Yazısına getirilen eleştirilere neden "ya zaten geçmişle yüzleşemiyoruz, unutalım gitsin" tadında cevap veriyor?
Madem unutmalıyız, en başta neden bu fişleme dolu yazıyı kaleme alıyor, bu yaklaşım ile mi unutuyoruz geçmişi?
Başta söylediğimi tekrar vurgulayayım: Oğur'un yazısınun vardığı sonuç son derece geçerli. Bu uygulamanın devam etmesi, adaletsizlik olacaktı. Lakin bu meseleyi Oğur'un Pınar Selek ya da 1 Mayıs 77 sırasında ortaya koyduğu zihniyet haritasıyla inceleyince böyle tutarsızlıklar ortaya çıkıyor. Sağın şiddetle yüzleştiğini ya da esas mağdur olduğunu tutar tutmaz kanıtlamaya çalışmadan da adalet aramak mümkün. Onun ön şartı da esaslı bir yüzleşme.
1980'lerde solcular, asker kafasıyla affolunması mümkün olmayan "devlete karşı işlenen suç" ile yargılandı, idam cezası vs. aldı. Ülkücüler ise affolunması daha kolay olacak cinayet suçlarından yargılandı, zira bunlar siyasi suç değildi. Yalnız 1991'deki düzenleme ile 146. maddeden yargılanan solcular şartlı tahliye alırken, cinayetten hükümlü ülkücülerin kimileri hapis yatmaya devam etti. Yani 12 Eylül zihniyeti bir hesap hatası yaptı. Bu son düzenleme, bu durumu tadil ediyor, ama hala daha içeride olan sağcı ve solcular var.
Yani sonuç şu: Bu düzenleme, uğruna sloganlar atılacak gibi adaletsiz değil, hatta aksi doğru.(Fakat hala daha mağdur ettiği insanlar da var)
Peki bu sonucu alıp Yıldıray Oğur yazılaştırmak isterse ne olur? Şiar edindiği "solcular şiddet ile hala yüzleşemedi, sağcılar ise yüzleşti." çizgisi doğrultusunda ajitatif bir yazı yazar, yazıyı okuyup da bu olanları bilmeyen "solcu katillerin hepsi serbest bırakıldı devlet tarafından, sağcılar ise içeride, zulüm bu" fikrine ulaşır. Yazısına hükmeden temel mantığın kritiğini Twitter'da @ceelall yaptı zaten, aşağıda görebilirsiniz. Ben nokta atışı ile daha spesifik bir bulguyu anlatmak istiyorum.
Oğur, yazısının bir yerinde MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı'nın öldürülüşünden, ve sonra katillere ne olduğundan bahsediyor. Kendisi maktulün soy ismi konusunda tereddütlü biraz ama, sanırım en sonunda Öztürk yerine Altınok'ta karar kılıyor.
Yazının devamında ise MLSPB'li kadın militanın serbest kaldıktan sonra neler yaptığından bahsediyorç Kendisi şiir kitabı yazmış, şiirlerinden şarkılar yapılmış, ödüller almış.
Google güzel şey, Yıldıray Oğur'un bu yazıyı yazarken hangi haberi kaynak kullandığını bulmak zor olmuyor. Kendisi Yeniçağ Gazetesi'nin 17 Şubat 2010 tarihli şu haberini kullanmış. Yalnız haberi biraz yanlış/eksik okumuş, kendisinin atladığı ayrıntıları ben düzelteyim müsaadenizle:
- MLSPB'li kadın militanın şiirlerinden şarkı yapan kişi Ahmet Kaya. Yeniçağ Gazetesi Oğur'dan daha öfkeli olduğu için bu şarkı hakkında "yıllarca kardeşlik şarkısı olarak pazarlandı" ifadesini kullanıyor. Oğur bundan imtina etmiş.
- Ödüller alan şairin kendisi ya da şiir kitabı değil, şiir kitabının yayıncısı, gene tanıdık bir isim: Ragıp Zarakolu. Yeniçağ Gazetesi şöyle anlatmış orayı da, Oğur yorgunluğuna yenik düşmüş: "Özzümrüt’ün cezaevinde yazdıklarını kitaplaştıran Ragıp Zarakolu (2007’de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü’nü aldı)"
Şimdi toparlayalım: Yıldıray Oğur, adil bir uygulama olan "katillerin eşitlenmesi"ni anlatırken, neden bu kadar ajitasyona yer veriyor? Neden bugünkü adaletsizliğin altında yatan sebep olan orijinal adaletsizliği es geçiyor? Neden Ördekçi ya da ceelall'in değindiği noktalardan hiç dem vurmuyor? Yazısına getirilen eleştirilere neden "ya zaten geçmişle yüzleşemiyoruz, unutalım gitsin" tadında cevap veriyor?
Madem unutmalıyız, en başta neden bu fişleme dolu yazıyı kaleme alıyor, bu yaklaşım ile mi unutuyoruz geçmişi?
Başta söylediğimi tekrar vurgulayayım: Oğur'un yazısınun vardığı sonuç son derece geçerli. Bu uygulamanın devam etmesi, adaletsizlik olacaktı. Lakin bu meseleyi Oğur'un Pınar Selek ya da 1 Mayıs 77 sırasında ortaya koyduğu zihniyet haritasıyla inceleyince böyle tutarsızlıklar ortaya çıkıyor. Sağın şiddetle yüzleştiğini ya da esas mağdur olduğunu tutar tutmaz kanıtlamaya çalışmadan da adalet aramak mümkün. Onun ön şartı da esaslı bir yüzleşme.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder