Bu konu bir blog girdisi ile açıklanacak, bütün açılardan ele alınacak bir konu değil, üzerine sayfalarca kitaplar yazılır ve gene bir sonuca varılamaz icabında. Burada esas amacım, bazı sorular sormak, bazı sebepsizce benimsenmiş/tanımları ezberlenmiş ahlak ilkeleri üzerine biraz kafa yormak.
Bitmeyen bir tartışma "korsan müzik" ve diğer eğlence ürünleri hakkında zaten varken, bir de "korsan taksi" gündemimiz oldu. İki konu tartışılırken de gündeme gelen kavramlardan biri de "hırsızlık". Korsan müzik indirenler çeşitli cezalara çarptırılırken -en azından böyle bir yasal düzenleme varken-, korsan taksiye binenlere de 600 lira ceza kesilmesi
gündemde. Korsan müzik ve korsan taksi kavramları arasında işleyiş bakımından benzerlikler olduğu kadar farklar da var, ama bu kavramların cezalandırılması benzer mekanizmalar yaratınca ve "hırsızlık" tanımı gündeme gelince üzerine biraz düşünmek gerekiyor.
I. Hırsızlık, Özel Mülkiyet ve Korsan Müzik
En basit açıklama ile hırsızlık kavramı, özel mülkiyetin varlığıyla gündeme geliyor. Birisinin özel mülkünü elinden izinsizce almak hırsızlık diyebiliriz. Mesela benim para verip aldığım bir eşya, benim elimden, benim artık kullanamayacağım şekilde alınıyorsa, o net bir şekilde hırsızlıktır. Burada iki kavram çok önemli: 1. İzinsizlik. 2. Sahip olanın kullanım hakkını yitirmesi. Mesela bir dükkandan bir mal çalarsanız da, halihazırda para vermiş dükkanın o malı başkasına satma hakkını elinden almış oluyorsunuz, ve bu yüzden burada bir hırsızlık durumu sözkonusu oluyor.
Korsan müzik konusu ise klasik hırsızlık tanımının gayet dışında. "Korsan müzik" indirince neyin hırsızlığı yapılmış oluyor? Şarkıyı indiren, başkasının da o şarkıyı indirme hakkını gasp etmiyor, o şarkıya sahip olan dükkanın elinden kopyayı çalıp da başkasına satma hakkını da gasp etmiyor, kendisi o ürünü başkasına satıp şirketin malı ile kazanç da sağlamıyor. Çünkü bu tür ürünler, ekonomide
hariç tutulamayan ürün (nonexcludable good) olarak tanımlanan sınıfta.
Korsan müzik indirmek, yani fiziksel olarak kimsenin özel mülkiyet hakkını gasp etmeyen bir ürüne bir maddi değer biçip, o değerin karşılığını bulmaması hırsızlık ise daha birçok naif eylemin hırsızlık olması konusu da gündeme geliyor. Mesela radyodan teybe müzik çekmek de, televizyonda çok beğendiğiniz bir programı kaydetmek de, bir kitabı arkadaşınızdan alıp okumak da hırsızlık olabilir aynı şekilde. Bir ürünü farklı ortamlarda satışa çıkarıp, ona yapay bir değer ve sahiplik kavramı biçtikten sonra o değerin her koşulda karşılanmasını beklemek gülünç. Dijital çağı analog kanunlarla yönetmenin zorluğu da burada başlıyor.
(Aranot: Ki sanatçılara sorduğunuzda "ben zaten parayı konserlerden, konuşma anlaşmalarından, yeni rol tekliflerinden kazanıyorum" diyenler, kendi albümlerini kendi sitelerinden bedavaya ya da sembolik bir ücret karşılığında satanlar mevcut, ki o halde bile daha çok para kazanabiliyorlar. Bu da mevcut sistemdeki oligopolik düzenin esas verimsizliği getirdiğine dair başka bir argüman.)
II. Korsan Taksi ve Hırsızlık
Korsan taksi mekanizması, korsan müzik mekanizmasının işleyişinden farklı. Çünkü müşteri hariç tutulamayan ürün değil, müşteri korsan taksiye bindiğinde orada bir fiziksel alıkoyma gerçekleşiyor. Peki bu durumun hırsızlık olmasının sebebi, birinin vergi veriyor, diğerinin vermiyor olması mı? Bu konuda kesin yargıya varılabilir mi, yoksa farklı senaryolar mümkün mü?
Örneğin X kişisi cebinde 10 lira ile bir yerden bir yere gitmek istesin, taksiyle pazarlık yapsın, taksi kabul etmesin, ve sonrasında korsan taksiye binsin. Bu durumda korsan taksi ve müşteri hırsızlık yapmış olur mu?
X kişisi o 10 lirayı vergi vererek kazanmışsa ve korsan taksiciye bir hizmet karşılığında veriyorsa, korsan taksici de tıpkı o para öğrencinin cebinde kalsaydı olacağı gibi dolaylı yollardan vergisini veriyorsa, bu da hırsızlık sayılır mı? Daha farklı örnekle anlatmak gerekirse, evinizin bahçesindeki ağacı kesmeniz lazım. Profesyonel ağaç kesici çağırmak yerine kendiniz ya da bir arkadaşınız kesiyor ve böylece vergi çarpanından çalıyorsunuz. Bu da hırsızlık olur mu?
X kişisi 10 lirayı taksiye vermek yerine arkadaşına diyor ki "Abi ben sana 10 lira benzin parası vereyim, beni şuraya bırak." Bu durumda arkadaş korsan taksicilik faaliyeti yapmış olur mu?
III. Hırsızlık, Rekabet ve Vergi
Korsan taksi olayını yukarıdaki örnekler ışığında şöyle değerlendirmek de mümkün. İki şirket var, bunlardan birisi aynı sektörde olmasına karşın diğerine kıyasla daha az vergi veriyor. Bu da haksız rekabet ortamı yaratıyor. Bu ortam da ekonomik işlerliği ortadan kaldırıyor, ve bu yüzden devletin bunu düzenlemesi gerekiyor. Gayet geçerli bir argüman, ve zaten devlet-vatandaş kontratında vergi toplama konusunda bu konu gayet açık.
Lakin bu konuda da siyah-beyaz spektrumundan farklı şeyler düşünmeli. Türkiye'de devlet ile işbirliği içinde olduğundan ötürü aynı sektördeki rakiplerinin önüne geçen firmalar yok mu? Firmalar, vergi kanunundaki yasal boşluklardan yararlanırken, aynı şekilde haksız rekabet yaratmıyorlar mı? İthalat-ihracat sübvansiyonları hakkaniyetli, ekonomik verilere göre mi dağıtılıyor her zaman; yoksa başka mekanizmalar da var mı?
Vergi konusunda da benzer sorular gündeme gelebilir. Devlet, kazanç elde eden vatandaşını vergi vermediği için cezalandırabilir, hakkıdır dedim. Peki vatandaş, bu vergilerin nereye harcandığı konusunda her zaman hesap sorabiliyor mu? Eğer vatandaşın vergi vermemesi hırsızlık ise, devletin antimilitarist bir vatandaşından aldığı vergiyi silah endüstrisine yatırması, vejetaryen vatandaşından aldığı vergi ile et sektörünü sübvanse etmesi de hırsızlık mı oluyor? (Burada demiyorum ki bütün bunlar düzenlensin, o tür bir toplumsal model yaratmak oldukça ütopik. Fakat "hırsızlık" damgasını vurmadan önce, benzer koşulların halihazırda yaşandığını açıklamaya çalışıyorum)
IV. Sonuç
Başta da dediğim gibi, bu yazıda güçlü bir argümantasyon, kesin bir iddia dile getirmiyorum, bu konular elde ölçülebilir veriler olmadan pratik yargıya bağlanamaz, imkansız. Lakin "hırsızlık", "korsana hayır", "korsan taksiye binenler tabii ki ceza ödesin" gibi yargılara varmadan önce, bu kavramlara yüklediğimiz geleneksel anlamları ve pratikteki karşılıklarını da sorgulamak gayet mühim. Haksız rekabet, monopoli/oligopoli, verginin hesabının sorulabilmesi, gelir vergisi toplamadaki başarısızlık, sübvansiyonlar vs. çetrefilli konular, sadece teorik yaklaşım ve ahlaki güzellemeler ile çözümlenemez.