Bir şeyi itiraf etmem lazım. Yoğun olduğum ya da üretkenlik sıkıntısı/araştırma tembelliği çektiğim zamanlar, Özdil bir numaralı kurtarıcım oluyor, çünkü kendisinin herhangi bir yazısından bir çok malzeme çıkabiliyor. O yüzden kendisine teşekkürü bir borç bilirim.
Efendim, Özdil bu sefer inanılmaz yaratıcı bir yaklaşımla karşımızda. Daha önce hiç yapılmamış bir şey bulmuş, ve Türkiye'nin 1941 yılında ayrıldığı coğrafi bölgeleri Türkiye'yi bölmek için oluşturulmuş bir komplo olarak nitelemiş. (
link)
Özdil yazısına, konuyla nasıl alakası olduğunu anlamadığımız iki soru ile başlayıp, o soruları sorarken balkabağı yaratmayı başarıyor.
"Kendini Laz tabir eden vatandaşlarımız" ne demektir? Laz olmak ile kendini Laz tabir etmek arasındaki fark nedir? Özdil yarın öbür gün
"Laz diye bir şey yok, o denizde hamsilerin yüzerken çıkardığı sesten türemiş bir isim" diye postmodern bir kart kurt açılımı yapar mı? Bilinmez.
Sonra "Türkiye neden 7 bölge de 6 ya da 9 değil?" sorusuyla başladığı düşünce treni, "Neden Akdeniz bölgesi var?", "Şu il buradaysa bu niye değil?" şeklinde ilerliyor ve de
grand finale'de"üniter devlet"in haritasını çizmek için toplanmış Coğrafya Kongresi'ni memleketi bölme projesine dış mihrakların nasıl dönüştürdüğünü sorguluyor.
Teker teker cevap verelim. Öncelikle bölgelerin nasıl oluştuğu sorusu. Aşağıda bir adet Türkiye fiziki haritası var:
Şimdi şu haritaya akıl gözüyle bakan her insan, Türkiye'yi kaç bölgeye ayıracağını ve nasıl isimlendireceğini bilir. Örnek diyalog:
- Kuzeybatıdaki yeşil renkli alanların (alçak ovalar) olduğu yere Marmara Denizi'ni çevrelediği için Marmara Bölgesi diyelim. Ortadaki (içteki) platoların olduğu yer İç Anadolu Bölgesi olsun. Orayla kapkahverengi dağlarla ayrılan yere de ayrı bir bölge diyelim. Altındaki denizin adı ne? Tamam, Akdeniz. Şu Batı'da Marmara kadar alçak, Akdeniz kadar yüksek ve İç Anadolu kadar platoluk olmayan garip bir alan var, oraya da Ege Bölgesi diyelim mi? Şu güneydoğuda keskin bir çizgiyle ayrılmış bölge de, hmm, Güneydoğu Anadolu Bölgesi olsun. Doğu ile kuzey arasında da bir bariz fark var, onları da ayıralım. Biri Karadeniz olsun, biri de Doğu Anadolu olsun bari.
Bu kadar.
Özdil "Peki Bilecik neden Marmara'da?" diye illeri teker teker sorgularken cahilliğini bir daha konuşturuyor, hem de iki sebepten. Bir, Bilecik tamamen Marmara Bölgesi'nde değildir, Ege'de ve İç Anadolu'da olan kısımları vardır, her Türkiye Bölgeler Haritası sahibi olan ve harita okumayı bilen insan bunu anlayabilir. İki, bölgeler ayrılırken, tam da Özdil'in öngördüğü gibi, iklim, bitki örtüsü ve coğrafi şekiller ön plandadır, o yüzden Bilecik ili birincil olarak değerlendirmeye alınmaz Marmara Bölgesi sınırlarını çizerken.
Ki zaten bu ana bölgeler, doğal, beşeri ve ekonomik sebepler uyarınca kendi içlerinde bölümlere de ayrılmıştır. Özdil tehlikenin tam farkında değil sanırım, çünkü Türkiye'nin tam 21 bölümü var!!! DAN DA DA DAN! Paramparçayız!!!
Gelelim 2010 model komplo teorisine. Baktığım hiçbir kaynakta, Yılmaz Özdil'in anlattığı üz're dış mihrakların "Fırsat bu fırsat!" deyip de ülkeyi bölmek için bu kongreye koşar adım katıldıklarını göremedim. Kendisinin de yazılarında kaynak belirtme adeti olmadığından, bu hususa nasıl nail olduğunu bilemeyeceğiz. Benim fikrim, Özdil'e bu bilgiyi kendisinin 7 coğrafi bölgesinden birinin verdiği.
Bu arada coğrafi bölgelerin tarihçesine ulaşmak isterseniz, onun için de
kaynağımız var. Baktığımızda görüyoruz ki, Türkiye'nin coğrafi bölgelere ayrılışı konusunda yabancılar da hemfikir değil :(
Neyse, bir safsatanın daha sonuna gelirken, kafanızı bu tür yalan bilgilerle şişiren adamlardan uzak kalmanızı tavsiye eder, esenlikler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder