2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
polis devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
polis devlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ağustos 2009 Pazartesi

Olur Böyle Vakalar, Türk Polisi Çöpe Atar

Yazıya başlamadan önce, 10 yıl önce bugün yaşanan felaketin yanında, 10 yıldır her gün türlü felaketlere de maruz kalan herkese sabır dilemek istiyorum. Şu an, tüm iyi niyetimle güzel şeyler dilemek isterken de fark ettim ki, devletin basiretsizliği nedeniyle hiçbir şey dileyemiyor insan. Yahu 10 yıl geçmiş, hala daha hiçbir şey yapılmadıysa, hatta üstüne utanmadan bir de yapılanlar bozuluyorsa ne dilenebilir ki? Bugün "geçmiş olsun" geçerli bir dilek değil, "en yakın zamanda yaraların sarılması" geçerli bir dilek değil... 10 yıl geçmiş zaten. Ben yine depremi yaşayan, ondan doğrudan ya da dolaylı zarar görenlerin şahsında, bütün Türkiye için basiretli bir devlet ve yalnızca gölge etmeyen bir hükûmet dileyeyim, başka ihsan istemez. İnsanlar hâlâ aç biilaç yaşarken Çırağan'da orucunuzu açacağınız hurmalar boğazınızda kalsın. Çaresizlik ancak bu kadar güzel öğretilir... -----------------------------
Medyada dün yer alan bir habere göre Kocaeli Valiliği, deprem sonrasında Saddam Hüseyin tarafından yapılan 10 milyon dolarlık bağışla inşa edilen Arızlı Irak Konutları'nda oturan depremzedelerin yerine bürokrat takımını yerleştirmekte imiş. Radikal'de yer alan haberde, Özel İdare Müdürlüğü'nün mülkiyet sahibi olduğu, orada oturan vatandaşların mülkiyeti almak için dava açtığı ancak kaybettiği iddiasından bahsedilirken, Sol.org'da yer alan haberdeyse "Valilik ve Özel İdare Müdürlüğü'nce hazırlanan protokolle konutlar, 2001 yılında 5 yıllık süreyle depremzedelerin yerleştirilmesi için tahsis edildi ve bu süre daha sonra 5 yıl daha uzatıldı." Yani eğer bu ikinci haber doğruysa, şu anki hükûmetin bayıla bayıla sayıkladığı 5+5 formülü burada teorik olarak uygulamaya konmuş, ama uygulamada aksi yönde hareket edilmekte. Bu esnada Radikal'in haberine göre bir önemli nokta da, "Kocaeli Valiliği'nin konu hakkında açıklama yapmama kararı almış" olması. İşte bu kadar kolay! Koskoca devlet seninle benimle uğraşmak zorunda mı kardeşim? Haşa! Devletin sağ yanağı polis dururken! Önce Polis Bu esnada, geçen hafta da konutlara Kocaeli Emniyet Müdürü Osman Çapalı taşınmış. Aynı kaynaktaki habere göre bir de "Arızlı Konutları" 'yalnızca depremzedelerin oturması' koşuluyla yapılmış. Ki, makûl olan da budur. Varını yoğunu kaybetmesinde, onda olmasa bile sonraki rehabilitasyon sürecindeki başarısızlıkta devletin ciddi payı olan insanlara birkaç yıl koklatılıp sonra devletin yanakları otursun diye kimsenin hibe yapacağını sanmıyorum şahsen. Ama ne yazık ki, "burası Türkiye". Gelelim Asıl Meseleye Üzgünüm, bu başlı başına önemli bir sorun olan "depremden bugüne olan biten" konusunun bir alt başlığı olan "depremzedelere verilen desteğin kesilmesi" meselesini dahi bir bırakmak zorunda kalmak istemezdim ama olayın içinde yine dikkatimizi artık daha az çekmeye başlayan çok tanıdık bir şey var. Polisin insanlara saldırması! Aynı olayın farklı kaynaklardaki fotoğraflarına ve Kanal D haberden alıntı videosuna bakalım. Sağ üst taraftaki ilk fotoğraf, Mynet Haber'den alıntı. Polis milli marşı tersten okutmaya çalışıyor gibi görünse de pek öyle değil. Hemen aşağıda Kanal D Haber'in videosuna bakın: İkinci fotoğrafımız, Radikal'in "Depremzede çöpe gitti!" başlıklı fotoğrafından: Bu iki fotoğrafta lütfen özellikle ilkinde saldırıya uğrayan şahsın aldığı pozisyona, onu alıp kenara atmaya çalışan iki polisten birinin hırsla adamı aşağı yuvarlama çabasına dikkat edin. Üçüncü fotoğrafa bakalım: Konudan biraz sapıyoruz ama bunu paylaşmazsam çatlardım. Bu fotoğraf da, Cihan Haber Ajansı'nın (CİHAN) ve Samanyolu Haber'in olaya nasıl yaklaştığını gösteriyor sanırım. Aynı haber, aynı olaylar ve arkadaşlarının yanında muhabbetten kalkmış elleri arkaya bağlamış yürüyen bir dayının fotoğrafı. Haber7'nin de aynı fotoğrafı kullanmış olması şaşırtıcı değil elbet. Son olarak da Hürriyet'in, habere ilişkin foto galerisinden bir fotoğraf: Videoyu izlediyseniz bu kareyi gördünüz zaten. Polis meğer adamı çöpe sığdıramayınca kenara atmaya karar vermiş! Ayrıca bu muamelede başı çeken, "şef garson" misali farklı kılıklı polise de dikkat etmeden geçmeyelim. Ama ne yazık ki kaskı yok ve kaskındaki numarayı göremiyoruz. Tüh! Hakkında hiçbir şey iddia edemeyeceğiz demek... Ama bizim IP'miz belli, yerimiz yurdumuz belli. Bir şey olursa polis bize bir cop kadar yakın! "15x İmdat! Polis!" hattı henüz uygulamaya geçmedi ne yazık ki memlekette. Bu İlk Değil Bu ilk değil derken, polis şiddetini kast etmiyoruz tabii ki. Yeni Şafak'ın bu sefer 2003 yılında Bingöl'deki depremde mağdur olanlara ilişkin haberine baktığımızda da çok benzer bir şey görüyoruz. Çadır alamadığı için valilik binasına yürüyen insanlar, üzerlerine minibüs süren ve -umuyorum havayadır- ateş açan polis. Tarih bu kadar da spesifik olarak tekerrür etmemeli yahu! Eğer ki "suçu ve suçluyu övmek" (TCK 215) diye bir ceza varsa, polis hakkında olumlu bir şey ifade edeni hemen içeri almak lazım. Polise karşı olan hislerimi daha fazla ifade etmemi yüce devlet "ifade özgürlüğünü engelleme özgürlüğü"nü kullanarak engellediğinden, sıradaki şarkı Özcan Deniz'den onlara gelsin! Lütfen yanlış anlaşılmasın, vatandaşın üzerine minibüs süren, haksız yere itip kakıp yerlerde sürükleyen, hastaneye biber gazı atan, keyfi olarak insan öldüren polise karşı çok olumlu hisler belirtmemin "suçu ve suçluyu övmek" (TCK 215) kapsamına girmesinden korktuğumdan böyle bir yola başvurmak durumunda kalıyorum; "Derin duygular besliyorum sana karşı, Sevgi değil içimdeki..."

20 Mayıs 2009 Çarşamba

PVSK Öldürür!

2007'de bu zamanlar kavuştuğu yeni yüzü ve bu yeni yüzündeki acımasız ifadesiyle 2. yaşını doldurmak üzere olan PVSK (Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu) halktan alıp devlete vermeye devam ediyor.. Radikal'in haberine göre, Kasım 2007'de öldürülen Baran Tursun'un davasının sonucunda ölüme sebep olan polis 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılırken, aynı dava kapsamında delilleri gizlemek ve evrakta sahtecilikten yargılanan 10 polis beraat etmiş. Halktan bir kişinin canını alıp, canı alana ödül vermiş. Harika! Ya ne olacaktı? Elbette polis her gün çatır çatır, keyfi olarak, farklı yöntemlerle (tekmeyle, ateş ederek, yumrukla, copla) birilerini dövecek, öldürecek ki biz güvende olalım.. Mazallah Baran Tursun kaçabilseydi, kim bilir kaç cana kıyacaktı.. Esmeray polisin aklına öyle estiği için her gün geçtiği ve fakat o gün geçişin yasak olduğu yerden evine geçmek için yürüyebilseydi o yoldan, kim bilir nice yiğitlerin cinsel kimliği şaşacaktı.. Veya Feyzullah Ete o kalbine yediği tekmeyle ölmese, kim bilir ne kadar genci alkole teşvik edecekti? Festus Okey de zenci ya, kesin uyuşturucu satıyor zaten.. Şu an halen yaşamakta olan uyuşturucu müptelası olmayan ve alkolden uzak durabilen bir heteroseksül isem (ki hamdolsun öyleyim!) bunu tamamen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve devletin polis teşkilatına borçluyum.. Bu esnada, devlet o kadar bütüncül bir koruma sağlıyor ki, o kadar olur! Ailenin bir ferdini öldürene, diğer fertlerin çekeceği çile bedava! 301 gibi harika bir madde var malum ve tiyatro sanatının gereği, bir sahnede bir madde görünüyorsa, o madde mutlaka kullanılır! Baba Mehmet Tursun'a "yargı görevi yapanı etkileme", "yargı organlarını ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama" ve üç emniyet görevlisine dönük "ölümle tehdit" suçlarına ilişkin dava açılması istenmişti. Aynı şekilde, Baran Tursun'un kız kardeşi Şelale ve annesi Berin Tursun için de bir polise yönelik "hakaret ve ölümle tehdit", "yargı organlarını ve emniyet teşkilatını alenen aşağılama" ve "yargı görevi yapanı etkileme" suçundan cezalandırılmaları istenmişti Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı'nca. Saygılı olsun, efendi olsun lan onlar da! Ne öyle devletin polisinin davasına bakan devletin hakimine "Sen hakimsin polislerin çelişkili ifadelerini düzeltme. Böyle hakimlik mi olur? Katilin ifadesini unutmuşsunuz, siz ne biçim mahkemesiniz?" falan demek? Hukuk sistemimizin nefasetini gözler önüne koyan bir alıntı yapalım hemen Radikal'in haberinden; "Yargılama sonunda mahkeme heyeti, sanıklardan Oral Emre Atar’ın öldürme eylemini silah kullanmaya ilişkin kanun hükmünü yerine getirmede kasıt olmaksızın sınır aşarak işlediği kanaatine vardı. Sanığa TCK’nın 85/1 maddesi gereğince taksirin yoğunluğuna, kullandığı silahın tehlikeliliğine göre önce 3 yıl hapis ceza verildi. Sanığın eylemini kasıt olmaksızın, sınırı aşarak işlediğine karar veren mahkeme heyeti, bu cezada 1/6 oranında indirime gitti ve cezayı 2 yıl 6 aya indirdi. Heyet, sanığın duruşmalardaki saygılı davranışı nedeniyle bu cezada da indirim uyguladı ve sanığa 2 yıl 1 ay hapis cezası verdi. Delilleri gizledikleri iddiasıyla yargılanan polis memuru sanıklar Veysel Aydın, Salih Tokucu, Aytekin Altınışık, Tayfun Kazıcı, Bahadır Aksoy, Hasan Taşan, Murat Masat, Kenan Duman, Hacı İsa Onur ve Aycan Bastur beraat etti." Şimdi, bir tek sorum var (100 puan); Bir insanı, beylik tabancayla ateş etmek suretiyle öldüren bir polisin, mahkemede süt dökmüş kedi gibi durması, aldığı cezada takriben %15'lik bir indirim yapılması hak mıdır, hukuk mudur, adalet midir? Suça teşvik desem suç işlemiş olurum sanırsam? Onun için demiyorum.. Yeni PVSK sonrası kan davası sürmekte olan ailelerde/aşiretlerde/topluluklarda polisliği meslek edinmeye yönelik eğilimde bir değişiklik olup olmadığını inceleyen bir araştırma yoksa, hemen olsun! Daha açık ifade edip eşeklerin aklına karpuz kabuğu düşürmek istemiyorum şu an ama.. Konuya ilişkin birkaç link; http://www.barantursun.com/ - 25 Eylül 2007 - Polis Şiddeti Kamerada - 25 Aralık 2007 - PVSK Değişikliğinden Sonra Polis Şiddeti Bilançosu - 27 Kasım 2007 - Polisin 'Dur İhtarı' Bilançosu: İki Yılda Sekiz Ölüm, İkisi Çocuk - 27 Kasım 2007 - "Vazife ve Salahiyet"le Gelen Polis Şiddeti