2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mart 2010 Cuma

Türkiye Tipi Lobicilik

"AKP İsmailağa cemaatini korumak zorundadır. Çünkü ondan oy aldı. Kimse riyakarlık yapmasın." - İsmailağa Cemaati'nin sözcüsü Saadettin Ustaosmanoğlu (link)

23 Şubat 2010 Salı

Türkiye Tipi Demokrasi - #2

AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş: "AK Parti iktidarına karşı çıkanların kanını tahlile yollamak gerekir." (link)

20 Şubat 2010 Cumartesi

Türkiye Tipi Demokrasi

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan: "40 sene onlar fişledi şimdi biz onları fişliyoruz." (link)

14 Şubat 2010 Pazar

Türkiye İle Yunanistan Arasındaki Farklar Vol. 2

Yılmaz Özdil yazmıştı birkaç ay önce, biz de eleştirmiştik şurada gerçekleri çarpıtıyor diye.
Bir musibet bin nasihatten iyiymiş. Yunanistan'ın dış borç ödeme kapasitesi yetersizleştiği için kredi notu düşürüldü, AB krizde, yardım paketleri söylentileri havada uçuşuyor. (özet link) O Yılmaz Özdil'in her gün eleştirdiği Türkiye ise, popüler inanışın aksine, global krizden nispeten sağlam çıkabilen ülkeler arasında. (Tabii Türkiye ekonomisi yıllardır iyiydi de, sadece AKP iktidarında bozuldu, evet evet, böyle olması lazım.)
Yozdil bir yazı daha yazacak mı acaba bunun üzerine? Hani her gün "Onların yüzü kızarmaz, onlar kör sağırdırlar" falan tadında bitiriyor ya yazılarını, o yüzden dedim.

8 Ekim 2009 Perşembe

Türkiye - Yunanistan Arasındaki (Sözde) Farklar

Yılmaz Özdil o keskin mizahi üslubu ile bizleri yine yeni yeniden aydınlatmış. Ben Özdil'in aydınlatamadığı yerleri biraz daha aydınlatmak için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.
Lejand: İtalik yerler benim yorumlarımdır. Gerisini üsluptan anlarsınız zaten.

"Bizden banka aldılar. Biz onlardan babayı aldık. Bize pamuk satıyorlar. Eskiden biz onlara satardık. Şeftali ithal ediyoruz onlardan... En son sperm ithal ettik."

Özdil'in ima ettiği üzere biz Yunanistan'a hiçbir şey satmıyor değiliz ne yazık ki, keza bizden bol miktarda demir-çelik ve tekstil ürünü almaktalar. Zaten tekstil en önemil ihracat baremlerimizden biriyken komşuyu ıska geçmek olmazdı.

"İkimizin de üç tarafı denizlerle çevrili; dünyanın en büyük deniz taşımacılığı filosuna sahipler, biz hâlâ taka..."

(Bu konuda daha önce yanlış yorumladığım bir rapora istinaden eleştiride bulunmuştum, fakat yorumlardan da anlaşılacağı üzere benim yorumum yanlışmış. Düzeltir, özür dilerim. Darısı diğer veriler için yazının sahibinin başına...)

Yoksulu sıfır, bizde 4 kişiden 1’i yoksul... Açlık sınırı saçmalığı yok onlarda.

(Yoksulu sıfır değil, ama böyle bir data mevcut değil. [https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/gr.html] 0% ile NA (not available) arasında fark var. Mesela şöyle bir gazete haberi de mevcut: http://ipsnews.net/news.asp?idnews=40033 Diyor ki, Yunanların 3'te 1'i yoksulluk sınırına yakın ya da altında yaşamakta. Ben Özdil olmadığım için espri yapmıyorum tabii.

Bunun yanısıra, gelir dağılımındaki adaletsizliği gösteren Gini katsayısına baktığımızda 33 sayısını görüyoruz ki, dünyada 39. sırada demek bu. Yani süper mükemmel koşullar yok orada da.)

10 milyon nüfuslu ülkenin telefonunu 27 milyar dolara verdiler, 72 milyon nüfuslu ülkenin telefonunu 6.5 milyar dolara verdik.

(Özdil burada bir ikileme düşüyor. Kendisinin de anlattığı gibi ekonomik koşullar ve gelişmişlik harika ise Yunanistan'da, tabii ki daha pahalıya satacaklar. Telefon satışında nüfusa bakılsaydı 90 milyon nüfuslu Etiyopya'nın [Elvan'ın memleketi hani] telefon şirketinin 27*9=243 milyar dolar etmesi lazımdı bu mantığa göre..)

Suriye sınırını komple kiralamaya kalktık, adam bizim sınırda saksı bile vermiyor.

(Burada yazar elma ile armutu karşılaştırmış. Yunanistan bize saksı vermiyorsa, biz de Yunanistan'a saksı vermiyoruz. Yunanistan'ın sınırlar konusundaki tutumunu daha iyi anlamak için Arnavutluk, Makedonya ya da Bulgaristan ile ilişkisine bakmak lazım.)

Asgari ücreti 2 kat.

(Şimdi Özdil usülü bir hesaplama yapayım. Yunanistan'ın kişi başına düşen milli geliri bizim üç katımız, ama asgari ücreti bizim iki katımız. Demek ki bizim asgari ücretimiz daha iyi. Nasıl ama?)

Kıbrıs Rumu’nu AB’ye soktu, Kıbrıs Türkü’nü Rum’a sokmaya çalışıyoruz.

(Önemli not: Esasında Kıbrıs Türk'ü Rum'a girmek istiyor, ama biz engelliyoruz.)

Olimpiyat yaptı, yapamadık.

(Tarihi not: Olimpiyatları yaratan millet/kültür/uygarlık Yunanistan zaten!)

Erkeği, bizden 12 yıl fazla yaşıyor.

(CIA World Factbook'a göre erkeği bizden 7 yıl fazla yaşıyor. [https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/tu.html] (77.11 - 70.12 = 6.99))

Yüzde 82’si tuvalet kâğıdı kullanıyor, biz yüzde 8...

(Bu istatistiğin kaynağını çok merak ediyorum. Yani Türkiye'de sadece 5.5 milyon insan tuvalet kağıdı kullanıyor ha? Herhalde Özdil sadece CHP'ye oy verenler tuvalet kağıdı kullanıyor diye düşündü.

Tabii bir de bardağın boş tarafı var. Yunanistan'ın %18'i tuvalet kağıdı kullanmıyor. Vay cahiller..)

Onların nüfusu kadar işsizimiz var.

(Yunanistan'daki işsizlik oranı %11. Özdil burada rakam vermek yerine gene elma ve armutu karşılaştırarak işin içinden zeytinyağı gibi çıkıyor.)

Onlar zeytinyağı seviyor, biz yağcılığı... (Oeh.)

Seçim oldu, 3 dil bilen, hukuk ve ekonomi masterli başbakanlarını “Daha iyisini yapabilirdin, senin yüzünden geri kalıyoruz” diye sandığa gömdüler.
(Bizim master'ı bırak, doktoralı başbakanlarımız oldu sayın Özdil (bkz. Erbakan), ama onlara da siz küfrettiniz, üniversite bitirmemiş başbakanımızı (bkz. Ecevit) ise baştacı yaptınız. Hayır ben de Ecevit'i Erbakan'a 10 kere tercih ederim de, eğitim herşey değil, onu diyorum. Çok gözünüzde büyütmeyin. Mesela bir de ekonomist başbakan vardı (bkz. Çiller), onun döneminde olanları kimse hatırlamak istemez herhalde..)
Yaa, işte böyle sevgili okurlar. Yılmaz Özdil'in yazılarını "Aaa ne güzel yazmış adam" diye övmeden, karşısında şaşkolozlaşmadan önce iki defa düşünün derim ben, akıl sağlığınızın selameti açısından.

16 Nisan 2009 Perşembe

TSK'dan Türkiye Halkı Vurgusu

İlker Başbuğ'un Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı ‘Yıllık Değerlendirme Konuşması’ndan bazı alıntılar oldukça ilginç. Konuşmada Başbuğ demokrasi savunuculuğu kisvesi altında TSK'yı yıpratmaya çalışan çevrelerin varlığından, bu çevrelerin orduyu din karşıtı olarak göstermeye çalışmasından yakınıyor, Türk ordusu "halktır, halktandır, halk içindir" söylemini vurguluyor. Bütün bunlar pek de sürpriz sayılmaz. Bence dana önemlisi Başbuğ'un Türkiye halkı vurgusu idi. Türk kelimesinin sıfat değil isim olarak algılanmasi gerektiğinin altını çiziyor Genel Kurmay Başkanı. Milliyet gazetesinden doğrudan alıntı yaparsak: [Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ] Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun bir devrim, devrimin amacının ise bir ulus devletin yaratılması olduğunu kaydetti. Bu düşünceden hareket ederek Atatürk’ün, Türk milletini "Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, Türkiye halkına, Türk milleti denir" şeklinde tanımladığını anımsatan Orgeneral Başbuğ, "Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kimdir? Cevap, Türkiye halkıdır. Görüldüğü gibi buradaki halk ifadesi, sınırları çizilen bir coğrafyada - ki burası Türkiye’dir - yaşayan halkın bütününü, yani hiçbir dini ve etnik ayrım yapılmaksızın, Türkiye halkını işaret etmektedir. Aynı ülkü etrafında toplanmış ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Türkiye halkının, siyasal ve sosyolojik bir olgu etrafında kendi rızası ile birleşmesiyle bir milletin oluşacağı ve bu millete ise Türk milleti denileceği, Atatürk’ün ’Türk milleti’ tanımında açıkça yer almaktadır" diye konuştu. Peki bu açıklamaları nasıl okumak lazım? Türk halkı ifadesinin 'etnik bir tahayyül olarak Türk milletini değil, aynı coğrafyayı paylaşan ve ortak bir ülkü etrafında toplanmış bireyler bütününü vurguladığını, zaten ordunun bunu önceden beri bu şekilde gördüğünü duyuruyor Başbuğ. Açıklamanın tonundaki "Bu söylediklerim zaten hepinizin malumu" tarzı bir doğallaştırma çabasını pek inandırıcı bulmadım açıkçası. Gerek ordunun gerekse siyasi erkin Türklük kavramına ezelden beridir (hatta halen bile) böyle bakmadığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze izlenen politikaların yukarıda ifade edilen anlayışla zaman zaman çeliştiğini biliyoruz. 'Türk etnik kimliğinin' geçmişte topluma dayatılmadığını ima etmek, geçmişi inkar etmek olmuyor mu? Bu görünürdeki inkar şaşırtıcı değil. Tabi ki gerek ordu gerek siyasi partiler bir açılım yapacaklari zaman bunun fikirsel ve ideolojik bir değişim veya dönüşüm olduğu izlenimini veremezler, vermek de istemezler. Açıklamanın TSK'nın üst düzey mercileri tarafından gerçekten bu şekilde görülüp görülmediğini, veya ne kadarının bu görüşe katıldığını tartışabiliriz. Fakat bu o kadar da önemli değil. Önemli olan nokta benim bildiğim kadarıyla Türk milleti yerine Türkiye halkı vurgusunun TSK tarafından ilk defa yapılıyor olması. Zamanlama tesadüfi olmadığına göre sorulacak soru şu: Bu Taha Akyol'un iddia ettigi gibi TSK'da Org. Özkök'le başlayan ve Org. Başbuğ ile devam eden bir zihniyet değişimine mi işaret ediyor yoksa TSK etnik ve dini eksenli kutuplaşmanın aldığı boyuttan duyduğu endişe ile bu adımı zorunlu mu gördü?

15 Nisan 2009 Çarşamba

Ahiret Soruları

Radikal'de çıkan habere göre bir kimya sınavında sorulan soru dini öğeler içeriyormuş. Heman alıntı yapalım: “X şahsı hayatı boyunca 3.10 üzeri 22 tane iyilik ve 4.10 üzeri -2 mol kötülük yapıyor. Hesap günü mizanda iyilik ve kötülükleri tartılıyor. İyilikleri ağır gelirse cennete, kötülükleri ağır gelirse cehenneme, tam nötrleşme olursa Araf’a (hayvanların ve delilerin barınacağı yere) gidecek. Bu şahsın hesabı görülünce durumu ne olacak. İşlem yaparak sonucu bulunuz (N: 6.10 üzeri 23).” Benim anlamadığım konu şu: Bir mol iyilik ve bir mol kötülüğün kütleleri ne kadar? Soruda veri eksikliği var öğretmenim! (off metafor...)

6 Nisan 2009 Pazartesi

Obama'nın TBMM'ye Yaptığı Konuşmanın Ham Metni Yayınlandı

Amerika Birleşik Devletleri başkanı Barack Obama'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne hitaben yaptığı konuşmanın ham tutanak metni TBMM sitesinde yayınlandı. Obama konuşmasına Türkiye'nin Avrupa'nın bir parçası olduğunu vurgulayarak başladı: "Sayın Başkan, Sayın Başkan Yardımcısı, sayın üyeler; bugün bu Mecliste konuştuğum için onur duyuyorum ve ülkelerimiz arasındaki dostluğu ve müttefikliği devam ettirmeyi amaçlıyorum.

Bu, Amerika Birleşik Devletleri Devlet Başkanı sıfatıyla yaptığım ilk ülke ziyareti. Daha önce G20 zirvesine Londra'ya, NATO zirvesine Strazburg'a, Kehl'e ve Prag'taki Avrupa Birliği zirvesine gittim. Bana, ziyaretimi Ankara'ya ve İstanbul'a devam ettirmeyi bir mesaj vermek için yapıp yapmadığımı soranlar oldu. Buna cevabım çok kolay: "Evet." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye, Amerika Birleşik Devletlerinin önemli bir müttefikidir. Türkiye, Avrupa'nın önemli bir parçasıdır ve Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri birlikte çalışmalı, birlikte çalışarak zamanımızın güçlüklerini çözümlemelidirler"

Konuşma metninin devamına buradan ulaşabilirsiniz.

26 Şubat 2009 Perşembe

Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın 2008 İnsan Hakları Raporu Açıklandı (I. Bölüm)

İlki 1977 yayınlanan Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın 2008 İnsan Hakları Raporu bugün itibarı ile Amerika Dışişleri Bakanı Hillary Rodham Clinton tarafından kamuoyuna açıklandı. Rapor hazırlandığı ilk yıllarda sadece ABD'den yardım alan devletleri hedef alıyordu fakat günümüzde yelpaze çok daha geniş. 2008 raporu ABD hariç nerdeyse 190 ülkedeki insan hakları durumunu sorguluyor ve eleştiriyor. Türkiye'yi de kapsayan rapor, Deniz Feneri yolsuzluğunu ve Ergenekon davasını da içeriyor. Raporun Çin hükümetini eleştirmesini fakat ABD hakkında hiç bir eleştiri içermemesini "ikiyüzlülük" olarak nitelendiren Çin hükümeti de karşılık olarak Amerika'daki insan hakları ihlalini listeyen bir rapor yayınladı. Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın 2008 İnsan Hakları Raporu'nun tamamına (İngilizce versiyonu) buradan ulaşabilirsiniz. http://www.state.gov/g/drl/rls/hrrpt/2008/index.htm target="_blank" Raporun Türkiye ile ilgili kısmına dair düşüncelerimiz için Komünal İşkembe'yi takip etmeye devam edin..