2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Porno etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Porno etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Ocak 2011 Çarşamba

Porno Tartışması - Ataerkillik ve Ahlakçılık

Bilgi Üniversitesi'nde bitirme tezi olarak porno film çekilmesi, beklendiği gibi, tartışma yarattı. Lakin teşkil olan tartışmanın aktörlerinden tartışılan konuya kadar elimize geçen bir cıvıklık, bir aterkil kusmuk sadece.

En baştan başlayalım: Üniversitede akademik amaçlı bir porno film çekilirse, bunun tartışması akademik çerçevede olmalıdır. Öğrenci bitirme tezini verir, kurul bakar ve notunu verir. Daha sonrasında "Bu bölüm bitirme tezi olarak porno filmi kabul edebilir mi?" tartışması yapabilirler, bunun artısı eksisi ortaya konur vs.

Peki biz bu sularda hiç yüzdük mü? Hayır. Üniversite "Eyvah toplum ne der?" zihniyetiyle bölümü kapattı. Bir üniversite "Veliler ne der?" zihniyetiyle yönetiliyorsa, o üniversite olmayı hak etmiyordur. Üniversite, toplumların gelişmesi ve değişmesi için çalışmaların yapıldığı, üzerinde baskı olmadığından özgürce düşünülebilen yer olmalıdır misyon olarak. Eğer ki toplum üniversiteyi şekillendiriyorsa, o toplum ileri gidemez. (Burada dediğim "üniversitelerde porno çekilsin" değil, üniversitenin porno çekme hususunu toplumdan bağımsız değerlendirme zorunluluğu)

Gelelim porno filmin tartışılmasına. Öncelikle bazı şeylerin altını çizelim: Bu bir ticari film mi? Hayır. Bu bir akademik proje. Nokta. Siz üniversitede üretilen her tezi okuyup üzerinde ahkâm kesiyor musunuz da, porno birden ilgi alanınız oluyor? Ki bu tartışma pornonun içeriğinden de bağımsız, zira film üzerine yorum yapan herkes filmin janrının kendi zihniyetinde canlandırdığı üzerinden yorum yapıyor. Trajedi burada. Kimse filmi izlemedi. Sadece ortada "porno" olduğuna dair bir söylem var. Buradan yaratılan bir öcü tartışılıyor, filmin kendisi değil.

Ataerkillik de tam bu noktada devreye giriyor. Bakın ekşisözlük'e, pornoda oynayan aktrisin isminin altında yüzlerce girdi var, adını çoğu kişi biliyor. Ya bu filmde oynayan erkek? Filmi yöneten? Yok. Bütün tartışma "karı pornoda oynamış la" düzleminden öteye geçemiyor. Nasıl olur da bir kadın pornoda oynar? Bu kadın nasıl bir kadındır? Vah vah tüh tüh. Yahu kadın tek kişilik proje yapmadı ki?

İşin en büyük ironisi de bu noktada başlıyor. Gamze Özçelik'in tecavüz videosunu kapış kapış arayan, "Liseli Serap" deyince yüzüne gülümseme konduran insanların yaşadığı, "Fatmagül'e bu akşam tecavüz ediyorlar!" diye reyting pompalanan bir ülkedeyiz. Kadının istemdışı ilişkiye zorlanma vaka sayısı bir dolu, bunlar kasete alınınca herkesin ağzının suyu akıyor. Lakin bir kadın akademik düzeyde kendi isteğiyle bir projede yer alınca "Vay ırıspı" düzeyini aşamayan tartışmalar başlıyor.

Porno endüstrisinin gelişimi, eril ve dişil bakış açıları vs. üzerine apayrı bir yazı yazılır, porno ve feminizm nasıl ortak bir platformdadır ya da değildir incelenebilir vs. Porno üzerinde herkesin farklı görüşleri vardır. Lakin biz o tartışma düzeyinden fersah fersah uzaktayız; "Oha lan yuh!"un ötesine geçemiyoruz.

Daha çok yolumuz var.

30 Ocak 2010 Cumartesi

Milliyet internet sayfasında rehberli bir gezinti

Yılmaz Özdil'in çığır açan yazıda yalınlık yaklaşımından ilhamla ben de görsel yalınlık tekniği ile bir mesaj vermek istiyorum: En yukarıdayız. Milliyet logosunun hemen yanında Renkli hayatlar linki var. Tıklayınca bir milyarderin çıplak kızı sigara içiyor. Gelelim günün manşetlerine: Dünyanın paylaştığı market çılgınlıkları. Habere, pardon foto galeriye bağlantıyı veren fotoğrafta iç çamaşırlı hanımlar herşey gayet normalmiş gibi alışveriş yapıyorlar. Merak edip bağlantıya tıklıyoruz. Fotoğrafların çoğu marjinal görünümlü, değişik kıyafetler giymiş kadınlı erkekli insanlara, değişik objelere ait. İç çamaşırla dolanan erkekler de var. Hakikaten manşetlik(!) bir 'haber' olmasını geçtim de ana sayfadaki fotoğrafın seçimi Milliyet'in erkek egemen, erkeği değil sadece kadını fantazi objeliğine indirgeyen kafa yapısına takıldım desem. Gülmekten kırıp geçiren fotoğraflara tıklamamız için bizleri içeriye davet eden bir çıplaklık lazım tabi. Neyse adil olmak lazım, bu sefer ilgilenenler için boxerlı erkekler de var. Gelelim suçüstü yakalananlara. Yanlış anlamayın bu da haber değil, sadece foto galeri. Yine en çıplak fotoğraf baş sayfada. Galeride gerisini arayanlar hüsrana uğrayabilir. Ha bu arada gıdığından rahatsız olanlar, daha ince bir gerdan isteyenler de unutulmamış. Biraz daha aşağılara iniyoruz. Soldan sağa göremeyenler için geliyor: 'Göğsünü açtı tarihe geçti' -insan nasıl tarihe geçtiğini hakikaten merak ediyor değil mi?- , 'transa sokup taciz etti' -bu sayfada rastladığımız ender haberlerden ama o buğulu fotoğraf başka taraflara mı hitap etmeye çalışıyor yoksa ben mi kötü niyetliyim bilemedim- , 'Fener'in gözü N'onda'... Daha N'ediyim... İn in biraz daha aşağıya in. İşte burası gazetenin en samimi en sıcak kısmı. Bazı başlıklar şu şekilde: Taciz maduru ünlüler, Ünlüler onu paylaşamıyor, Nefesleri kesen modeller, Gözler onun üzerinde, Futbol takımının böylesi. Daha yukarılarda gördüğümüz başlıklardaki dolaylılık veya alakasızlık burada pek yok. İfadeler daha öznel. Neyse o kardeşim, bizim buralarda göte göt derler kayıtsızlığı hakim. E normal. İyice aşağılardayız sonuçta. Eren yasası: Internet gazetelerinde aşağıya inildikçe dolaylılık azalır. Milliyet gazetesinin internet sitesini üç kelimeyle tanımlarsak: libido yükseltici(!), yarı pornografik, seksist. 'Porno ve saçmalıklar sitemiz için aşağıdaki linke tıklayın' deseler ve tüm alakasızlıkları bir yerde toplasalar o kadar da itiraz etmeyeceğim. Ama saf olmamam lazım. Türkiye'de gazeteciliğin amacı sadece porno ve saçmalık severleri memnun etmek değil. Siteye başka amaçlarla -haber almak falan gibi demode şeyler için mesela- gelen erkek güruhunu derinlerdeki fantezileriyle yüzleştirmek gibi ulvi bir görev söz konusu. Milliyet iktisatçıların tabiri ile marjindeki okuyucuyu hedeflemiş gibi duruyor.

22 Haziran 2009 Pazartesi

Değişim!

Türkiye dinamik, değişen ve değiştikçe de mallaşan bir ülke. Mesela eskiden "millet çıktı aya/biz kaldık yaya" demek suretiyle özeleştiri yapıyor, bilime önem verilmesi gerektiğini vurguluyorduk. Artık daha farklı bir yaklaşımımız var konuya.
Haber Milliyet'ten: Ay'a pornoyla ayak basılmış vakt-i zamanında. Haberin kaynaklarından, ya da yayınlandığı mecmualardan birisi de, ciddiyetiyle bu aleme nam salmış The Sun zaten; haberi de "Ay'da meme!" başlığıyla vermişler. Aslında bu çizgide, Milliyet'ten de "Ay n'aptınız?" tarzı bir başlık beklerdim. Neyse..
Esas konuya geri dönelim. Haberin altına yapılan, ve her haberi daha da değerli, en değerli, kıymetlimisss mertebesine çıkaran okuyucu yorumlarına baktığımızda, iki argüman görüyoruz:
1. Ay'ı kirlettiler: "Büyük terbiyesizlik, Ay'a da bu yapılır mı, ayıp" diye yorumlar yazılmış. Memleketimizin güzide kızlarının namus bekçiliğini bıraktık, şimdi bir de Ay peşinde koşuyoruz. Gerçi sevgilisine "ay yüzlüm" diye hitap eden gencin "Ay sensin, Nasa da sana girsin" diye kafasına "çotonk!" efektiyle birlikte saksı yemesi muhtemel bu haberden sonra. Tepkileri o yüzden anlayabiliyorum biraz. Tabii çocukluğumuzun aydedesine yapılan bir hakaret de söz konusu aslında.
Pornoları görünce utancından kıpkırmızı kesilen aydede. Yazık yahu.
Ama unutmamak lazım, astronotlar dışkılarını aya değil de uzaya bırakıyorlar bu bir, sen o astronotun aylar boyunca (pun intended) hiçbir halt yemediğini sanıyorsan yanılıyorsun bu da iki birader.
Zaten uzaya giden ilk canlı köpekti, o kimbilir neler yapmıştır uzaya. İt oğlu it.
2. Amerikalılar Ay'a gitmedi ki: Tamam, komplo teorisi güzeldir, komploya inanmak da güzeldir de, yapılmış 10 komplo açıklamasının 8'inin şu olması göz yaşartıcı güzellikte: "Hiç gitmediler, hadi şimdi de gitsinler madem?"
Bak arkadaşım, Ay'a 6 defa inip örnek topladı bu adamlar (Apollo 11, 12, 14, 15, 16, 17) Ay'a gitmek trenle İstanbul'a gitmek gibi bir olay da değil; baba parasıyla yapamazsın. Ki madem çok okudun öğrendin, biliyorsun ki şu an adamların önceliği ve de parayı döktükleri proje Mars. Lan geçen gün göl buldular orada allooo? Senin paşa gönlün istedi diye Ay'a mı gidecekler bir daha?
Hayır, madem komplo teorisine inandın; "bayrak sallanıyor", "ışıklar ve gölgeler şüpheli", "fotoğraflarda hile var" falan de. "Bir daha gitsinler", oldu, hatta sizi gönderelim de gözünüzle görün inanın? Hem belki geri dönemezsiniz, ne güzel..
Bir komplo teorisi de benden olsun madem. Aslında biz Türksat yollamadık uzaya. Sırf Ermenileri kıskandırmak için yaptık onu. Uydu anten yayınlarını, Nasuh Mahruki'nin Ağrı Dağı tepesine diktiği dev çatal anten sayesinde izliyoruz. Ahan da kanıtı:
Yazarın notu: Türkçede uzay ile ilgili şiir yazmak çok kolaymış yahu.
Dün gece baktım aya
Hayran kaldım uzaya
Dedim çıkam fezaya
Bom bili bili bili bom