2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Zaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Zaman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mayıs 2011 Cuma

Zamanla Zamanda Yolculuk

AKP devletleşmeye başladıkça, AKP'ye yakın çizgideki yayın organları da TRT'leşmeye başlıyorlar. Hatta öyle bir şekil değiştiriyorlar ki, kendimizi birden 90'larda Ertürk Yöndem'in cızırtılı bir programında buluyoruz.

Bahsettiğim haber, Zaman Gazetesi'nde dün yayınlanan bir haber. Konu şu: Kastamonu'da başbakanımızı korumakla görevli polislere saldıran PKK'lı teröristler. Bu teröristlere meğerse köylüler rastlamış, ve hatta bu teröristler köylüleri rehin almış ve aralarında şu diyalog geçmiş (parantez içindeki yerler benim yorumum):

Terörist: Bize yemek lazım. 
Köylü: Benim yanımda bir ekmek var
Terörist: Tamam çıkar (Buraya kadarki kısmını "Hans ile Türkçe Öğreniyorum" kitabına koyabiliriz.)
Terörist: Bu yetmez, bize başka yemek de lazım (adam bir ekmek dedi zaten, yetmeyeceğini şimdi mi anladın?)
Köylü: Yanımda bu kadar var, başka yok
Terörist: Köyden getirirsen sana bir şey yapmayız, köyüne saldırmayız. (Adam ekmek bulamadı diye köye saldıran terörist. Ama bu sırada Erdoğan'a eylem planlıyor bir yandan. Tam bir verimlilik abidesi.)
Köylü: Gider getiririm
Terörist: Getir ama polise, jandarmaya haber verirsen köyü yakarız, aileni ve seni öldürürüz. (Abi onu anladık. Köyü yakınca ailesi zaten ölecek, herif aptal değildir herhalde.)
Köylü: Tamam
Terörist: Sen hangi partiye oy vereceksin bakalım? (Bir dakika ya bu nereden çıktı?)
Köylü: Büyüklerim bilir, ben pek karışmam. (Köylü 30 yaşında, ne büyüğü?!?)
Terörist: BDP'ye vermelisin tamam mı?
Köylü: Peki tamam, (Abinin kelime dağarcığı kısıtlı biraz, noktalama da bilmiyor galiba.)
Terörist: Bak biz Diyarbakırlıyız. Bizim partiye oy verirsen, bize de ekmek, yemek getirirsen sana bir şey yapmayız, ailene, köyüne bir şey yapmayız. (Abi üç oldu yeter valla anladık.)

Bu Samanyolu TV'nin Sır Kapısı tarzı yapımlarından fırlama diyalogu sindirdiniz mi? Hah, tamam. Şimdi bomba kısmını söylüyorum: BDP'nin dahil olduğu Emek Özgürlük ve Demokrasi Platformu, Kastamonu'da bağımsız aday göstermedi. Yani bu köylü istese de BDP'ye oy veremez. Yandı gitti yani koca köy. Vah tüh vah.

Peki burada bitti mi? Hayır. Haberdeki kimi cümleler göz yaşartıcı güzellikte:

"Köylünün yanındaki ekmeğini alan teröristler, "köyünü yakarız" diyerek siyasi baskı uyguladı." (diyalog yetmezse diye ek vurgu)

"6 erkek teröristin oldukça kirli göründüğü ve gıda sıkıntısı çektiği belirtildi." (aptal değiliz sağ olun, içinde ekmek geçen cümlelerden anlamıştık)

Ve şaheser cümleyi sona sakladım:

köylü teröristleri, "bozuk Türkçe konuşan, çok pis kokan, sakal ve bıyıkları uzamış, PKK'lıların kıyafetinde 6 erkek" olarak tarif etti.

Bu ne ya? Teröristler bozuk Türkçe konuşuyormuş, bak sen? Çok pis kokuyorlarmış, sakallı ve bıyıklılarmış, vay anarşistler var. Ayrıca PKK'lı kıyafeti ne yahu, ne diyorsunuz siz?

1990'larda lügatımıza "Güneydoğu'da yaşayan vatandaşlarımızın soydaşları" (Kürt diye bir şey yok o yıllarda) , "Bakın bunlar da yoksullar ama isyan etmiyorlar." gibi leziz tabirleri katan Ertürk Yöndem'i alt edecek bir zeka ile karşı karşıyayız.

Vay anam vay neler dönüyor Serhat ya...

2 Temmuz 2010 Cuma

Madımak

Bugün katliamın 17. yılı. Dile kolay. Denecek laf da bitiyor bir yerden sonra.
Lakin benim diyeceğim bir şey var hala. Zaman, Vakit vs. den ricamdır: şu katliama 17 yıl sonra bile lütfen bahane bulmaya çalışmayın. Katliam deyin, fenaydı deyin, yazık oldu deyin. Bu bana yeter.
Benim için 2 Temmuz'un özeti bu olacak. Belli bir kesim bunu içselleştirebilirse, gaf yapmamayı başarırsa biraz içim rahatlayacak. Belki.
Bakalım.