2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Strateji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Strateji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Haziran 2013 Pazartesi

Olayların ardında yatan gerçekler

Türkiye büyük bir oyunun içinde. Bu oyun öyle büyük ki, hem oynayanlar, hem de oynatılanlar var. Hatta oynayan aynı zamanda oynatılan bile olabiliyor.

Öncelikle Gezi eyleminin nasıl başladığını düşünelim: Önemsiz, üç beş ağacın kesilmesi ile alakalı bir protesto, basında haber bile olmayacakken, oraya bir kişinin gelmesiyle birden haber oldu. Kim bu kişi? Sırrı Süreyya Önder. Meclisin en popüler ve kitlelere ulaşan milletvekili. Neden Gezi Parkı eylemi? Çünkü öncelikle orta sınıfın hassasiyetleri gözetilmeli idi. Zamanlama manidar mı? Elbette! Çünkü bu sınıfın sinirleri ile alkol düzenlemesi vs. gibi sebeplerden daha yeni oynanmıştı.

Bu eylemin medyada yeterince yer alması sağlandıktan, göstericilerin barışçı kimliği vurgulandıktan sonra polis  aşırı müdahale göstererek kitlelerin sokağa dökülmesini sağladı. Olayların bu yönde gelişmesi için yukarıdaki adımların yanısıra çok önemli bir adım daha atıldı: Medya birden suskunlaştı, hem de İstanbul'un göbeğinde yaşanan olaylara karşı. Böyle bir şey olabilir mi? Bu hareketin tek bir amacı vardı: Dezenformasyonun hızlıca yayılmasını sağlamak.

Şimdi hükümet yanlısı kalemlerin yazdıklarına bir bakın: Önce direnişçileri küçümseyenler, şimdi onların ne kadar tehlikeli olduklarından bahsediyorlar. Ve hatta dış mihrakların devreye girdiğinden bahsediyorlar, mesela âkıl insan Nihal Bengisu Karaca'ya göre oyunun içinde Norveç bile var! Halbuki bütün bunların tek bir amacı, gerçekten oyunu sergileyenlerin rolünü perdelemek.

Gezi eylemleri ve sonucu, tıpkı Silvan'da yaşananları andırıyor: Orada da PKK'li peşine düşmüş askerlerle avlanılmaya çalışan PKK'liler çatışmaya girmiş, sonrasında bütün kamuoyu algısı "Kürt hareketi masayı devirdi" şeklinde kurgulanmıştı. Sütten ağzı yanan BDP, kendi başlattığı eylemden niye çekilsin ki bugün? Olayların nereye gittiğini anladılar tabii. Bugün de Gezi parkı eylemleri birden şiddet gösterisine dönüşünce, "sözde özgürlük isteyen insanlar masayı devirdi" denecek.

Peki uluslararası medya bu olaya niye bu kadar ilgi gösterdi? İşte esas düğüm noktası burada: Türkiye'nin daha özgürlükçü bir yer olmasını kim istemez? Bu ülkelerin kim olduğunu anlamak zor değil. Biraz ekonomi bilgisi ile her şey açıklığa kavuşur.

Şimdi soru şu: Bu olaylar nereye gidiyor, ve nihaî olarak varılmak istenen yer neresi? Bilmiyorum. Şu ana kadar osurup osurup ipe dizdim. Çünkü suratına osurduğumun medyasında herkes en analından analiz yapıyor. Yok düğmeye basılmış, yok kaynım ona atlamış. Her bilgi, her türlü yorumlanabilir azıcık hüsnükuruntu, azıcık ekleme-çıkarma ile, n'olacak ki?

Bazen iktidarlar mala bağlar, kitleler birden gaza gelir, fırsattan istifade etmeye çalışan aktörler ortaya çıkar, aktörlerin kâr-zarar analizleri bu sebepten karışıklaşır ve de nasıl hamle yapacakları bilemediklerinden oyalama taktiklerine başvururlar. Her zaman böyle midir? Hayır. Bunu bilebilir mi dışarıdan bakan biri? Ona da hayır.

Önemli olan, tarafların taleplerini net bir şekilde dile getirecek inisiyatife kavuşmasıdır ki eğrisiyle doğrusuyla muhakeme yapılsın. Geri kalan "X ihtimali, Y-Z ekseni, A-B gaydırıguppakı" muhabbetlerinin hepsi, eğer bizzat aktörlerin ağzından çıkmıyorsa, boş beleştir, anca kafa bulandırır.

Ulan ne yazacağım diye başladım, ne diye bitirdim he, peh. Belki de bunun altında bir amaç yatıyordur. Uuu beybi.