Bu hastalığın ilerlemiş hali de varmış, yakın zamanda bunu tecrübe ettim. Bu seferki fenomenimiz, ideoloji doğrultusunda algıyı kapatmak şeklinde oluyor. Değişmez doğru bir obje olmadığı için, objenin ortadan kalkmasıyla kurtulunacak halde olmuyor kişi. Artık ideolojiyi, bir şekilde, kökünden sallamak gerekiyor. Bu çok tehlikeli bir durum.
Ara not: Kişisel iletişime saygımdan dolayı olayın muhattabı kişi veya kişilerin ismini vermeyeceğim, yorumlarda da kişiden çok mefhuma yönelik konuşulursa sevinirim.
Efendim, birkaç gün önce yaşadığım bir tartışmada, konu Abdullah Öcalan'ın Kürtçe konuşup konuşmadığına geldi. Karşı taraf, çok normal bir şekilde, Öcalan'ın aslında Ermeni olduğunu ve de tek kelime Kürtçe bilmediğini söyledi. Bu iddia çok şaşırtıcı olduğundan internette ufak bir araştırma yaptım, ve de bol miktarda Öcalan'ın Kürtçe konuştuğu videoya rastladım. Karşı tarafa da "eh ama bunlar var, nasıl yani düzmece mi şimdi bu?" şeklinde bir soru yönelttim. Aldığım yanıt ise bir facebook linki idi. Burada bir makale vardı, makaleyi yazan belli değildi, makaledeki iddialar "bunu biliyor musunuz?" şekilndeydi ve bir adet kaynak yoktu, tamamen kıraathane dedikodusu tadındaydı. Ki makalede çok bariz bilgi yanlışlıkları da vardı.
Burada ideoloji öyle bir perde haline gelmiş ki, kişi Öcalan'ın ayan beyan Kürtçe konuştuğu videoyu algısının ötesine atıp, o Facebook linkinde okuduklarına inanma yoluna gidiyor. Birincil kaynaktan alınan bilgi yerine, ikincil (ve hatta üçüncül) kaynaktan alınan söylentiyi yeğliyor. Birincil kaynaktaki bilgiyi sorgulama, analiz etme, geçersizleştirmeye çalışma falan bile yok.
İlk yazımda anlattığım fenomene açıklama bulabilmiştim de, buna dair hiçbir yorum getiremiyorum cidden. Tek açıklamam "beyin yıkama", ötesi yok.
Fikir tembelliği şeklinde tasvir ettiğimiz mefhum, ileriki aşamada çok ciddi tembellik boyutlarına ulaşabiliyor, aman kendinizi sakının.