
Komünal İşkembe yemiyor, içmiyor; film gösterime girer girmez gidiyor, izliyor, yorumluyor! Özel galalara bilet bulacağımız günleri de görürüz de, gecenin köründe bir göz açık bir göz kapalı film kritiği yapmayız umarım gelecekte. (Sözüm sana Tarantino!)
Bu film olmuş bir film. Bir Reservoir Dogs, ya da bir Pulp Fiction mı; üstadın en iyi filmi mi? Bence hayır. Ama bu ikisinin arkasına gelir, rahatlıkla oturur.
Şimdi, soru şu: Basterds'dan ne beklemeyin? Basterds bize orijinal bir kurgu, twist'lerle dolu bir senaryo, teker teker geliştirilen, özenle yazılmış karakterler, heyecanla sonunu merak ettiren bir hikaye vs. vermiyor. Amacı da bu değil zaten. Hikayenin kendisinden çok, hikayenin anlatışına bakmamızı istiyor. Tıpkı fragmanında dediği gibi, "savaşı Tarantino'nun gözlerinden görüyoruz". Bu gözler de bize süper bir alternatif dünya kuruyor, buraya biraz Sergio Leone katıyor, biraz Truffaut; üzerine eğlenceli, Tarantinesk diyalogları serpiyor, şiddeti kendine yakışır şekilde sunuyor bize, et voila! Tadından yenmeyen bir film ortaya çıkıyor. Tarantino, kendisini takip edenleri de düşünmüyor değil; barda Reservoir Dogs'a da selam çakıyor, bir The Bride vardı n'oldu ona dedirtiyor vs.
Oyunculuğa gelirsek; önce eksiler ve yarım artılar. Diane Kruger, sen kötü bir oyuncusun; istersen Helene ol uğruna savaşlar açılsın. Bunu bil, ayağını denk al. Brad Pitt, hocam adam yememiş içmemiş sana özel rol yazmış, versene bize bir 12 Monkeys, bir Snatch performansı? Hani iyisin de abi, daha çok çaba sarf edermişin aslında. Eli Roth ise aktörlük kariyerine devam edecekse, bundan daha iyi bir noktaya ulaşamaz. Yani düz çizgi olur kariyeri. Ka(ri)zma aynı Emrah, aynı Keanu Reeves. Eğilip bükülmez.
Artılara geçelim. Christopher Waltz, sen neymişsin be abi! Cannes'da aldığın ödül sonuna kadar helaldir. Adamın 10 parmağında 20 marifet, kendisini Avusturya'nın Haluk Bilginer'i ilan ediyorum, evet. Sonra Melanie Laurent. Maşa'allah. Çok başarılı. Kendisi 2007'de "Gelecek Vaat Eden Aktris" Cesar'ını kapmış zaten, o vaat ettiği geleceğe de bu filmde kavuşmuş. Til Schweiger, sen de karizma abiymişsin, eyvallah.
Son söz olarak şunu diyeyim: Fragmanından daha iyi bir film ile karşı karşıyayız. Lakin diyaloglardan anlam yerine eğlence çıkaran, karakterlerin bireysel gelişimi yerine toplu kompozisyonuna odaklanan, "Ay acaba n'olacak" diye nine moduna girmeyen, hikayeye değil, anlatana bakan, ve de kan-beyin vs. görünce "Ayyyyy, İyuuuuuuv" demeyenler (sözüm sana tüm sinema salonu, ettiniz zevkimin içine..) sevsin bu filmi. Eh, zaten bunu sevenler Tarantino'yu da seviyorlar.