2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
Ertuğrul Günay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ertuğrul Günay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ekim 2010 Pazar

Riyakarım, Riyakarsın, Riyakar

Vaka-ül Kusturica ile, Ertuğrul Günay nezdinde mükemmel bir ikiyüzlülük gösterisine daha imza attık. Ömer el-Beşir gibi sabık bir katliamcının kuşsütüyle beslendiği, el üstünde tutulduğu ülkede, Kusturica birkaç zibidi söylemi, ve hatta söylemsizliği sebebiyle günah keçisi ilan edildi. Aynı saatlerde ise biz Jiabao adlı muhterem insan hakları ihlalcisi ile tarihi bir anlaşma imzalıyorduk davul zurna eşliğinde, hani şu Doğu Türkistan'daki soydaşlarımıza işkence yapıyor diye Facebook'ta profil resimlerini değiştirdiğimiz adam bu. Bakanımız Kusturica gibi bir katliamcıya ve faşiste hak ettiği muameleyi çekerken, Ali Suat Ertosun hala daha HSYK üyesi ve devlet üstün hizmet madalyası sahibi idi. Bakın daha Ermeni kelimesini ağzıma dahi almadım.

Soykırım ekseninde bunlar olurken, asimilasyon ekseninde de süper gelişmeler yaşandı. Almanya'da bir konuşma yapan Erdoğan, oradaki Türkler için anadilde eğitim istemiş. Hani bizim Kürtlere anadilde eğitim konusunda taviz vermez açıklamalar yapan Başbakan. Oradaki Türklerin asimilasyonundan dem vurmuş; "...örflerinden, âdetlerinden, geleneklerinden zorla tecrit edilmesi, soyutlanmasıdır ki insanoğlunu buna zorlamak kesinlikle bir insanlık suçudur. Bu düşüncemde herhangi bir değişikliğin olması mümkün değildir." buyurmuş. Evet evet, ikisi de aynı insan.

Siyasetçilik kurumunun olayı budur zaten. Dürüst olmazsın, kendi çıkarınca konuşur, o çıkar doğrultusunda kıvırırsın. Benim esas dert ettiğim, "aydın" olması gereken insanların bu riya şovuna çanak tutması.

Siyasetçinin vicdanı yoktur. Arada ağlar, sızlar ama en nihayetinde cep şişkinliği esastır. Ama siz sıradan vatandaşlar, siz vicdanınızı terk etmeyin, rica ederim. Bu ikiyüzlülüğü size empoze etmeye çalışan siyasetçi, medyacı, kanaat önderi vs. tiplere de prim yaptırmayın.

Not: Bu yazı çeşitli yerlerde yaptığım çemkirmelerin derlemesi olsun burada dursun, arşivlik olsun diye yazıldı, çok yeni bir şey yok yani.

8 Mayıs 2009 Cuma

Kültür Bakanı

Ertuğrul Günay. İslami sol kavramının modern zamanlardaki mucidi Günay, AKP hükümetinde Kültür Bakanlığı yapmakta bilindiği üzere. Kendisi bu sıfatı dolayısıyla 12. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali'ni açmış. Açarken de 12 Eylül'e ve darbeye giydirmiş.
Buraya kadar harika. Yalnız şu lafı etmiş kendisi:
"Nice yalanlar gördük. Ben bir yıl hatırlıyorum, Zeki Müren Türkiye'nin en büyük erkek sanatçısı, Bülent Ersoy en büyük kadın sanatçısı seçilmişti, böyle bir absürt, dramatik, toplumun aklının karıştırılmaya çalışıldığı dönemlerden geçtik"
Tabii kendisi Kültür Bakanı olarak Türk kültürünü, örf ve adetlerini korumakla yükümlü. Siz Kültür Bakanlığı'nı ne sandınız?
Ha işin komiği, kendisi sözlerine şöyle devam etmiş:
"Bu ülkede insanlar demokrasiden, insan haklarından, halk oyunun her şeyin üstünde olduğundan hiçbir zaman ödün vermezse, Türkiye kültürle, sanatla, bilimle Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine ancak yürüyebilir."
Dayı hangi insan hakları, hangi demokrasi? 2 dakika olmadı Zeki Müren ve Bülent Ersoy'u "3. cins" olarak tanımlayalı? (Bu 3. cins lafını ilk Dengir Mir Mehmet Fırat'tan duymuştuk Harvard'da verdiği bir konuşmada, çok orijinaldi, aklımdan çıkmıyor o yüzden hiç..)
İslam, sol, insan hakkı, darbe, eşcinsel falan derken Ertuğrul Günay balataları yakmış anlaşılan. Kendisine kültürü biraz bırakıp, turizme odaklanmasını tavsiye ediyorum, iyi gelir.