2011 Uludere katliamı: 29 Aralık 2011. http://yalnizdegilsinvan.wordpress.com
İslam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İslam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Eylül 2012 Perşembe

İki Yazı Birden: Semavi Dinler / İslamofobi ve Antisemitizm (Çeviri)

Aynı coğrafyada doğmuş üç din var. Bunların ilk sırada geleni, tarih boyunca gittikleri yerlerden ikinci ve üçüncü sırada gelenlerce kovuluyor. İkinci sırada geleninin önderi, ilk sırada gelenler tarafından öldürülüyor. Üçüncü sırada geleni, ilk ikisinin bozulmuş olduğunu düşünüyor ve onlarla savaşıyor.

Ve bugün, bu dinlerin her bir mensubu, kendi dinlerinin aslında sevgi içerdiğini, kendi dinlerinin aslında diğer dinlere saygı duyduğunu, kendilerininkinin pak, diğerlerinin kirli olduğunu savunuyor.

Bu mümkün mü? Bu, tarih boyunca birbirlerine savaşmış ve rakip olmuş üç dinin temelinde diğerlerine sevgi yatması gerçeklikle bağdaşır mı?

Eski Ahit'te 1. Samuel kitabına bakalım: "Her Şeye Egemen RAB diyor ki, ‘İsrailliler’e yaptıkları kötülükten ötürü Amalekliler’i cezalandıracağım. Çünkü Mısır’dan çıkan İsrailliler’e karşı koydular. 3Şimdi git, Amalekliler’e saldır. Onlara ait her şeyi tümüyle yok et, hiçbir şeyi esirgeme. Kadın erkek, çoluk çocuk, öküz, koyun, deve, eşek hepsini öldür."

Yeni Ahit'te Luka kitabına bakalım: "Ben dünyaya ateş yağdırmaya geldim. Keşke bu ateş daha şimdiden alevlenmiş olsaydı! Katlanmam gereken bir vaftiz var. Bu vaftiz gerçekleşinceye dek nasıl da sıkıntı çekiyorum! Yeryüzüne barış getirmeye mi geldiğimi sanıyorsunuz? Size hayır diyorum, ayrılık getirmeye geldim."

Tevbe Suresi'nin 5. ayetine bakalım: "Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın, onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin."

Tabii ki Eski Ahit'te de, Yeni Ahit'te de, Kuran'da da hoşgörü vs. içeren ayetler de var. Bunlar konjonktürel şeyler zira, tarih böyle bir şey. Ama bu dinlerin mensuplarının "Hayır, bizim dinimiz vahşi değil, sizinki vahşi" diye birbirini ikna etmeye çalışması saçmalık değil de nedir?

Mesele şu: Artık 21. yy'da yaşıyoruz. Günümüzde farklı kimlikler, farklı sınırlar, bunların getirdiği farklı çıkarlar var. Toplumsal mirasta farklı düşünceler birikmiş. Bu yüzden, günümüzde bu dinin mensupları farklı yaklaşımlar, ideolojiler benimseyebilir, farklı yorumlar getirebilirler. Dinlerindeki barış yanlısı ögeleri ön plana çıkarıp, bir "birlikte yaşama" yoluna girebilirler. Akıl bunu gerektirir.

Ama lütfen artık "onlar bize hakaret ediyor, bizim dinimiz öyle mi, onlarınki şöyle bizdeki böyle, ama bizim hakaretimiz farklı" gibi saçma argümanları bırakalım.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bunun orijinali bu blogda yayınlanmış, tercüme etmenin faydalı olacağını düşünüyorum. Günümüzde tanınmış Robert Spencer adlı bir yazarın İslamofobik söylemleri ile 1945'e kadar Antisemitist propaganda yapmış Der Struder gazetesinin yazarı Julius Streicher'in söylemindeki 10 benzerliği gösteriyor. Buyurun:

1. Müslümanların/Yahudilerin dini görevi dünyayı ele geçirmektir.

RS: “İslam cebren Allah'ın kurallarını dünyaya yaymayı dünyevi görev olarak görür."

JS: “Bilmiyor musunuz ki Eski Ahit'in ilahı Yahudilere dünya insanlarını sömürmeyi ve köleleştirmeyi emrediyor?"

2. Sol (ç.n. ABD bağlamında Liberaller) Müslümanlara/Yahudilere salahiyet veriyor.

RS: “Solun ana organları İslami üstünlükçülere sürekli sıcak ve davetkâr davranıyor”

JS: “Komünistler onun (Yahudi) yolunu döşüyor.”

3. Hükümetler Müslümanları/Yahudileri durdurmak için hiçbir şey yapmıyor.

RS: “FDI*, küresel cihat ve İslami üstünlükçülüğe kapitulasyonlar vererek ulusal, eyaletsel ve yerel düzeyde ihanet suçu işleyen görevlilere karşı hareket eder.”

(Freedom Defense Initiative, Robert Spencer/Pamela Geller organizasyonu).

JS: “Hükümet Yahudilerin istedikleri gibi davranmalarına izin veriyor. Halk ise bir eylem bekliyor.”

4. Müslümanlara/Yahudilere güven olmaz.

RS: “Kuran'da öğretilen: Birisi baskı altındaysa, dini korumak için yalan söyleyebilir.”

JS: “Yahudi olmayanlara yalan söyleyebilir ve onları aldatabiliriz. Talmud'da diyor ki: Yahudilerin Yahudi olmayanları aldatması caizdir."

Streicher'ın Zehirli Mantar isimli çocuk kitabından.

5. Müslümanların/Yahudilerin özlerini idrak zor olabilir.

RS: “Amerikan yetkililerin barışçı Müslümanlar ile cihatçı ya da potansiyel cihatçıları birbirinden ayırmaları mümkün değil.”

JS: "Nasıl ki zehirli bir mantarı yenebilir bir mantardan ayırmak zor ise, aynen Yahudinin düzenbazını ve suçlusunu da ayırmak zordur."

Aynı kitaptan.

6. Müslüman/Yahudi karşıtı deliller kendi kutsal kitaplarında var.

RS: "Kuran'dan ayetler alıntılayıp, bunları Müslümanları şiddete teşvik için kullanan imamları ve bu ayetlerle motive olmuş Müslümanların şiddet eylemlerini göstermenin nesi "nefret suçu"?"

JS: "Der Stuermer gazetesinde yayınlanan, ne benim ne meslektaşlarımın yazdığı hiçbir yazıda eski Yahudi tarihinden, Eski Ahit'ten ya da yakın Yahudi tarihinden bir örnek bulunmaması gibi bir durum yok."

7. İslami/Musevi metinler inanmayanlara karşı şiddeti teşvik ediyor.

RS: “Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. (Bakara 191)"

Spencer'ın sitesinden alıntı.

JS: “Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız. (Yasa'nın Tekrarı 7:2)”

Streicher'ın gazetesinden alıntı.

8. Hristiyanlık barışçıl, İslam/Yahudilik ise şiddet yanlısıdır.

RS: “'Düşmanlarını sev, seni yargılayanlar için dua et' ya da 'Senin sağ yanağına vurana öbür yanağını çevir' gibi sözlerin Müslüman muadili yok."

JS: “Yahudiler bizim gibi 'Komşunu kendini sevdiğin gibi sev.' ya da 'Senin sol yanağına vurana sağ yanağını çevir.' gibi şeyler öğrenmiyor."

9. Bir tek Müslümanlar/Yahudiler şiddet yanlısı.

RS: "(İslam) dünyada inanmayanlara karşı bir savaş doktrini ve geleneği geliştirmiş tek din."

JS: "Dünyada başka kimsenin böyle kehanetleri yok. Kimse başka insanları katletmenin ve mallarını yakıp yıkmanın bir emir olduğunu söylemeye cüret edemez."

10. Müslümanları/Yahudileri eleştirmek onlara karşı şiddete kışkırtma anlamına gelmez. 

RS: “Yazdığım hiçbir şeyde başkalarına şiddete teşvik olarak temellice nitelendirilebilecek bir şey yok."

JS: “Ayrıca şunu eklemeliyim ki Der Stuermer'in içeriğinde hiç öyle bir teşvik olmadı. Bu 20 yıl boyunca  hiç bu bağlamda "Yahudi evlerini yakın; onları öldüresiye dövün." yazmadım. Der Stuermer'de bir kere bile böyle bir kışkırtma yayınlanmadı."

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Taşlayarak Öldürme

İlk defa Eski Yunan uygarlığında rastladığımız uzaktan taşlayarak öldürme idam cezasının alabileceği şekillerden biridir.

Komünaldır. Halktan herkes cezaya çarptırılan şahsa taş atmakta serbesttir. Hatta canının istediği adette taşı bile atabilir. Taşlama taşlayan insanda katarsise yol açar.

Tek kural: taşlar küçük olmalı ki taşlanan kişi daha uzun sürede can versin. Taşlanacak kişi erkekse beline kadar, kadın ise omzuna kadar kuma gömülür ki kaçacak yeri kalmasın, herkese de ibret olsun. Bir taşlama kişinin direncine bağlı olarak genelde on-yirmi dakika arasında sürer.

Peki ilk ne zaman ve neden başka bir canlının taşlayarak öldürülmesine karar verildi? İdam cezasına mahkum edilen şahıs elimizin değmesini istemeyeceğimiz kadar kirli olduğu için mi? Toplumun cezalandırma işlemine katılabilmesinin sebebi suçun topluma zararı olmasından mı kaynaklanır?

Angelo Hornak'ın fotoğrafı, St. George Şapel'inden detay

Mitolojideki ilk taşlayarak öldürme hadisesi tanrıların ulağı habercisi Hermes'in Zeus ile Niobe'nin oğlu Argos'u taşlayarak öldürmesidir. Yazıya aktarılmış tarihteki ilk örnek ise 479 yılında Lycides ve ailesinin bütün Yunan halkı tarafından taşlanmasıdır. Sebebi ise halka Mardonius'un barış çağrılarını dinlemeleri gerektiğini salık vermesidir. Yukarıdaki St. George Şapel'indeki detayda gördüğünüz Aziz Stephen ise başka bir dine (Yahudiliğe) küfretme suçundan dolayı taşlanır. Günümüzde ise sıkça olmasa da altı ülkede insanlar, genellikle de kadınlar, halen taşlanarak idam ediliyorlar. Bu ülkeler Afganistan, İran, Nijerya, Pakistan, Sudan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri. Mesela, 2004 yılında hatırlarsanız İran'da 13 yaşındaki Zhila Izadyar erkek kardeşi tarafından ırzına geçildiği için taşlanarak öldürülmüştü. (Bu da tabii uzmanların İslamiyet ve taşlama arasındaki ilişki hakkında araştırmalar yapmasına sebep oldu).


İşin komik tarafı bütün bu örneklerde taşlanacak kişiyi devlet veya bir otorite seçiyor fakat taşlama işi topluca yapıldığı için sorumluluk da dağılmış oluyor. Yani taşlayanın başkasına zarar verdiği için kendini günahkar hissetmesi de engelleniyor.

Vatandaşlarını öldürmeye teşvik eden bir devletten ne beklenir?


Not: Kömünal İşkembe taşlamak istediğinizi sadece sizin seçtiğiniz, kesinlikle öldürmeyen, ama yine de taşlayan da katartik etki yaratan toplumsal düşünce platformudur. İnsanın suya taş atmak ve sonra da dalgaların büyüyüp yayılmasını izlemekten aldığı hazza dayanır. İnsan daha ne ister?

4 Haziran 2009 Perşembe

Obama'nın Mısır Konuşması Üzerine

Ne zaman böyle konuşmalar görsem kıllanıyorum. Kötü/yanlış/anlamsız şeyler söylediğinden değil; samimiyetsiz geldiğinden... O kadar çok Amerika - İslam dünyası benzerliği ortaya koymaya çalışıyor ki, farkında olmadan iki kutba ayırıyor zaten; ya da farkında olarak yapıyor, bilemiyorum. "Biz aynıyız" derken aslında "biz tamamen farklıyız"ı empoze ediyor gibi geliyor bana. Ya da ben gün geçtikçe daha kuşkucu oluyorum. Eski Ahit, Yeni Ahit ve Kuran'dan alıntı yapmasını beklemeyen var mıydı mesela şu konuşmadan önce? Beklenilenden farklı bir şey mi söylemiş? Mesela şöyle bir şey var, epey ilgimi çekti: "Moreover, the sweeping change brought by modernity and globalization led many Muslims to view the West as hostile to the traditions of Islam. Violent extremists have exploited these tensions in a small but potent minority of Muslims. The attacks of September 11th, 2001 and the continued efforts of these extremists to engage in violence against civilians has led some in my country to view Islam as inevitably hostile not only to America and Western countries, but also to human rights. This has bred more fear and mistrust." İlk cümleden önce soğuk savaşla ilgili bir kısım daha var, haksızlık etmeyeyim adama ama birbirini takip eden cümleler ilginç. Bir tarafta değişimden dolayı karşı tarafı düşman olarak görenler var, diğer taraftaysa terörist bir saldırı sonrası düşman olarak görenler. Hmmm... Ben buradan şunu anlıyorum; mal Müslümanlar "dünya değişiyor, din elden gitti" diye karşı tarafı düşman olarak görüyor, oysa Batı (ABD) 11 eylül 2001'den sonra kendisine saldırılınca İslam dünyasını meşru bir şekilde düşman olarak görüyor. Ayrıca konuşmasında çokça İsrail ve yeri geldiğinde Türkiye ve Suudi Arabistan vurgusu da bir kez daha dünya düzeninde durduğumuz yeri görmek açısından canımı sıktı. 50'lerde Demokrat Parti'nin çıkardığı yabancı sermayeyi teşvik yasaları ve Marshall yardımıyla başlayan Amerikan uyduculuğu politikamızın meyvelerini gördüm konuşmada. Çok mesudum! Yaşasın müttefik ABD!